Kuran bütün ayetlerinde insandan bahseder.
Allah insandan, "yeryüzündeki halifem" olarak söz eder.
Mehmet Barış
Çukurova Üniversitesi Ramazanoğlu Konağı Kültür Merkezi'nin bu hafta konuğu Adana Emekli Müftüsü Sayın Mehmet Barış idi.
Yaza merhaba dediğimiz bu mevsimde, Ramazan sohbetleri için Mehmet Akdoğan ile birlikte Ziya Paşa Parkının serinliğinde buluştuk. Buluşmamız öyle kolay olmadı, "Bir Zamanlar Çukurova" adlı televizyon dizisinin çekimleri için, araçlar ve insanlar, parkın çevresine dolmuştu.
BAŞARILI BİR YAŞAM
Mehmet Barış, sevilen bir insandır. Tunceli Pertek İlçesi doğumlu ancak Elazığ nüfusuna kayıtlı. İlk okulu kendi köyünde okudu. Elazığ İmam Hatip Lisesini bitirdikten sonra İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü'nden 1972 yılında mezun oldu.
Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde vaiz olarak görev yaptı. Bu açıdan ülkemizi çok yakından tanımaktadır. Tunceli Pertek'e müftü olarak atandı. Bursa /İnegöl, ardından sırasıyla Bitlis, Kahramanmaraş ve Adana İl Müftüsü olarak görev yaptı.
Şu an içinde bulunduğumuz Ulucami çevresinin çarşıya dönüşüp kaybolmasını önlemiştir. O zamanlar burası, iyilik ve güzellikle kabzımallardan temizlendi. Eğer bu bölge bu gün inanların aileleri, çoluk çocukları ile rahatlıkla gezdiği ve ayrıca iç turistlerin merakla izlediği bir yer olduysa, uhucuların, tinercilerin temizlenmesi sayesinde olmuştur.
Bütün bu güzel gelişmeler, Mehmet Barış hocamızın attığı adımlar sayesinde olmuştur.
İsviçre, Almanya, Hollanda ve Belçika'da görevli olarak gitti çalışmaları var. Ayrıca, Suudi Arabistan, Kırgızistan, Makedonya, Almanya ve Kosova'da da görevler yaptı.
Hayatı boyu çok sayıda takdirname almıştır. Arapça ve İngilizce bilir. Evli ve üç çocuk babasıdır.
Şu an Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfının 57. Alay Şehitliği Cami'nin yapılması için emek veriyor.
Bizi kırmadı hoş geldi.
Sayın Mehmet Barış konuşmaya, "mukaddime" ile başladı. Çıt çıkmadan bir solukta dinlemiş olduğumuz konuşmada, hakikaten altı çizilecek çok değerli görüşler paylaştı. Bereket saçan bir ırmak gibi aktı. Üstelik bu akış, başı boş değil gayet düzenli idi. Bu ırmağın yüreklere serptiği bereketin tamamını değil, ancak, elimde küçük bir tas, alabildiğim kadar suyu sizlerle paylaşacağım.
"Rabbim, ülkemizin, halkımızı, canımızı, milletimizi, devletimizi, her türlü müsibet ve afattan, kötü inanların şerrinden muhafaza buyursun.
Gözde hanım, öyle şeyler söyledi ki, "bu ben miyim diye tebessüm ettim. Benim babam, doğduğum köyde kırk sene imamlık yaptı. Köyden ziyade büyük bir kasabaydı. 1965 yılı gelince emekli oldu. Biz hem okuduk, hem çalıştık, hem dolaştık. Allah bizi hizmet etme şerefiyle ödüllendirdi. Nerede bize ihtiyaç duyulduysa oraya koştuk.
ADANA KURAN'IN BAHSETTİĞİ ŞEHİRLERDENDİR.
Hiç bileniniz var mı, Adana, Kuran'ın bahsettiği şehirlerden biridir, veya Çukurova'dır. Rum Suresi'nin hemen ilk ayetinde, bir savaş anlatılır. Orada geçen "alçak yer", "Çukurova" anlamındadır. Çukurova'daki İran ve Bizans arasındaki savaşı anlatır.
Adana, Kuran'da adı geçen muhterem bir şehirdir. Ayrıca Adana bir vakıf şehridir. Bunu da çoğu Adanalı bilmez. Mekke'de, Hac görevinde kafile başkanıyım. Orada Sivaslı bir hocamız, beni bir profesör ile tanıştırdı. Benim Adana'dan geldiğimi öğrenince, çok şaşırdı. Ben de onun neden şaşırdığına şaşırdım. Bana:
"Çukurovayı bilir misiniz?" dedi, ben de:
"Çukurova'da yaşıyorum" dedim.
"Çukurova'nın tamamı, Mescid-i Haram ile Mescid'i Nebevi'ye vakıftır" dedi. Ben, emin olup olmadıklarını sordum:
"Bütün belgeleri var" dedi.
Kurulan her vakıftan sonra bu vakfın yönetimi için bir vakfiyename hazırlanır.Bunların son kısmına bir madde ilave edilir: "Bu vakfa gelen gelirin, şu kadar şuraya, bu oranı buraya ödenir" diye, yani gelirin ne tür taksim edileceği kayıt altına alınır. Ecdat, Mescid'i haram ve Mescid'i Nebeviye çevresinde yaşayan fukaraları da düşünerek gelirden onlara pay verilmesini kayıt altına almıştır.
Bu açıdan Adana'da görev yaptığım için kendimi şanslı sayıyorum. 8 yıl Müftü olarak görev yaptım.
* İçinde bulunduğumuz ay, "Ramazan Ayı" olarak geçer ve çoğu kimse tarafından öyle telafuz edilir, esasıında bu ayın bir adı da "Kuran Ayı"dır. Çünkü Kuran'ın ilk vahyedildiği ay Ramazan Ayı'dır ve özellikle Kadir Gecesi'dir. Ben de bu münasebet ile bu günkü sohbetimizin konusunu "Kuran ve İnsan" olarak belirledim.
1409 yıldan beri okunduğu zaman, insanın içine ferahlık ve huzur veren, çevresini iyiliklerle saran başka bir kitap olmamıştır.
KURAN İNSAN İÇİNDİR
Kuran, dünyada en çok okunan kitaptır.
İnsanımız Kuran'ı çok seviyor ve çok okuyor. Ancak şunu bilmemiz gerekir; Kuran, niçin ve kime?
Kuran bütün ayetlerinde insandan bahseder. Allah insandan, yeryüzündeki halifem olarak söz eder.
Allah, "halifem" olarak tayin ettiği insanlar için, kurallar, ilkeler, kanunlar ve yasaklar koyuyor. Onu başıboş, disiplinsiz ve keşmekeş içinde bırakmıyor. İnsana yakışan davranış biçim ve ilkelerini belirliyor. Bu kuralları Kuran ile ortaya koyuyor.
Kuran insana ve insan için inmiştir. Kuran'ın muhatabı ve ana konusu da insandır. Kuran, her seviyedeki insana hitap etmektedir.
Kuran insanı en belirgin özellikleri ile tanımlar, güzelliklerine dikkat çeker ve bu güzelliklerin korunmasını ister.
Yine Kuran insanın zaaflarını da ele alır ve bu zaaflarının çözümlerini de ortaya koyar.
Kuran, indiği dönemde çok değişik kültür, eğitim seviyesinde ve farklı sosyal sınıflarda olan herkesi aynı şekilde etkilemiştir. Onları düşündürmüş, eğitmiş, donatmış ve değiştirmiştir.
Bu anlamda Kuran'ı ilk duyan, ilk alan, ilk dinleyen, ilk okuyan ve ilk ezberleyen ve insanlığa tebliğ eden Hazreti Muhammed'dir.
Onun malum üç görevi vardır; biz buna üç saç ayağı diyoruz.
Birincisi tebliğ, ikincisi tahsis, üçüncüsü de ılgadır.
Tebliğ görevini peygamberimiz yapmıştır. Vahiyleri insanlığa duyurmuştur.
Tashih, insanın içinde bulunduğu yaşam şekli, gelenek, görenekler, yaşayışlar vardır. Hz. Adem'den, Hz. Muhammed'e kadar gelmiş geçmiş bütün toplumlarda, inançlarda var, yaşayışlar da var, anlayışlar da var. Peygamber bir kısmını düzeltmiş tashih etmiş ve bir kısmını da kaldırmıştır.
Bir örnek vereyim; Faizi kaldırdım diyor, kan davasını kaldırdım diyor, kız çocuklarını öldürme adetini kaldırdım diyor. Genelde insanlık haram olan şeyleri kaldırdım. Tashih dediğimiz düzeltme de: Oruçla ilgili, namazla ilgili düzeltmeler vardır. Oruç, Hz. Muhammed döneminden önce de vardır.
İster semavi dinler isterse insanlar tarafından ortaya konmuş olan dinlerde olsun, oruç vardı ama Kuran, bunları ortadan kaldırmamış, tashih etmiştir.
İkbal'in deyişi ile; Kuran ile eşkıyalar, evliyaya dönüşmüştür."
Sayın Mehmet Barış'ın konuşmasını bölerek paylaşmak istemedim, devam edeceğim:
İkinci Bölüm: Uyuyan Alim, ibadet eden cahilden iyidir.