Dilim buz kesti. Konuşamadım.. Yıllardır toplumsal yara olan bir konuyu kendinize dert edinirsiniz ve sonrasında o konu hakkında aleyhinize suçlamalar atılır ya.. Sanırım yaşamadan bilemezsiniz. Gelin sizi hikayenin başına götüreyim...
Aslında hikayenin başı aile bireyleri arasında başladı. Bir kadına tokat atıldı. O tokatı ben yemedim ama kendime de yediremedim. Henüz 14 yaşındayım toplumsal olaylarla gram alakam yok. Ama 14 yaşında olmam, duygusuz olduğumu göstermiyor. Bir kadının, erkeğe karşılık vermesi olanaksızdır. Asırlar öncesine gidilirse kadının narin olduğu duvarlara çizilen resimlerden bile belli oluyor. Bunu anlamak için insan olmaya gerek yok. Eski çağlardaki barbar toplum bile kadının karşılık veremeyecek kadar narin olduğunun farkındaydı. 14 yaşındaydım ve 40 yaşındaki adamın bunu akıl edemeyerek bir kadına saldırmasına göz yumamazdım. Saldıranın benim kanımdan olması umrumda bile değildi. Büyüdüğüm zaman atılan bu tokatı misliyle ödeteceğimi kendisine söyledim. Ki ben unutmam.. Ödettim.
Muasır Medeniyetler seviyesine birini daha dahil ettik o olaydan sonra. Üniversite için Adana'ya geldiğimde kadınların burada her işte çalışabildiğini hayranlıkla izledim. Yetiştiğim yerlerde kadın sürekli ayaklar altındayken Adana'da otobüs şoförü kadın bile gördüm. Bu benim adıma inanılır gibi değildi. Kadının bu şehirde güç sahibi olması beni çok gururlandırdı. Üniversitede de bu konuda birçok projeye imza attım. Bu konuyu her ne kadar büyütürsem ezilen kadınların kendilerini fark etmesini sağlayacaktım. Belki de hemcinsinin karşısına çıkacak kadar gücü olmayıp, kadına vuracak kadar aciz olan kansızları eğitecektim.
Lakin o kansızları eğitmek o kadar da kolay değil. Uğraşmaya da değecek bir konu olduğunu düşünmüyorum. Gösterdikleri şiddeti onlara göstermek yeterli olacaktır. Denendi onaylandı... Gelelim dün geceye; Yıllar boyu emek verdiğim, uğruna kanımdan birini ezdiğim, belki de hayatımı mahvetmek uğruna insiyatifler aldığım emeklerim çöpe atıldı. Asla isyan edemiyorum. İsyan edemeyecek kadar çok sevdiğim biri çünkü. Ona da hak veriyorum. Yıllar boyu kariyerim için çabalıyordum. Bu çabaların sonunda, başarımda emeği olan o kadını hayatımın sonuna kadar sevmeyi amaçlamıştım. Çünkü onu, korkaklığım yüzünden yarı yolda bırakmıştım. O yolun devamı gelirse insanların bize hayranlıkla bakacağını biliyordum ki çocuklarımıza da yıllar boyu anlatacağımız süper bir hikayemiz olacaktı...
Ama o hikayeyi yerle bir ettiler. Ülke öyle bir hal aldı ki, korkusuzca marifetmiş gibi kadınlara zarar verebiliyorlar. Bu kansızların ülkeyi soktuğu durum yüzünden, dün sevdiğim kadını ağlarken gördüm. ''Bana zarar mı vereceksin?'' cümlesiyle baş başa kaldım. Yutkunamadım.. Yıllardır kadınların hak ettiği değeri görmesi için sarf ettiğim tüm emeklerim gözlerimin önünden aktı geçti. Onu görmek istiyordum ama korktuğu için onu görmekten vazgeçtim. Bu kararı verirken çok canım yandı. Ama başka çaremde yoktu onun güvende hissetmesi benim onu görmemden daha önemliydi. Ben yine çabalarım bir yolunu bulurum ama kadınlara bu korkuyu yaşatacak kadar canileşen acizlere ne demeli?
Şahin Davut Budak