BALIK HAFIZALI OLDUK

Yaşar Erkmen

Baştan beri hedeflenen buydu sanki. Vurdumduymaz, etkisiz, tepkisiz, uysal bir toplum yaratmak. Sonunda korkulan oldu ve balık hafızalı bir toplum oluverdik. Balık hafızalı ne demektir? Kaldıysa hafızamız, hatırlamaya çalışalım. Balık hafızalı demek; bildiklerini, öğrendiklerini çok çabuk unutan demektir.

 Tam da burada, Ataol Behramoğlu’nun şiiri düşüyor aklıma. “Yunus Gibi” şiirinde ne demiş şairimiz? Neler dememiş ki! Hepsini olmasa da bir dörtlüğüne bir göz atalım:

“Korkan varsa konuşmaya

Anlam yükleyip susmaya

Gerek kalmadı korkmaya

Çünkü korkulan olmuştur.”

Evet, korkulan da işte bugünkü gibi tepkisiz ve suskun bir toplum olmaktı. Ekonomi tepetaklak bir durumda. Enflasyon dağların doruklarında eğlenirken; ücretler, gelirler, aylıklar düz ovada sürüm sürüm sürünüyor. Bütün bunlara neden olanlar da çözüm üreteceği yerde, topluma her zamanki gibi şükür ve sabır öneriyor. Çünkü sabır ve şükür kavramı, “Sabreden derviş, muradına ermiş.”, “Şükreden huzur bulur.” vb. sözlerle kültürümüzün temeline yüzyıllar öncesinden empoze edilmiştir. Mizahsever halkımızın içinden muhalif ruhlu bir muzip de çıkıyor, bu sözlere takla attırıp ters yüz ediyor, “Sabreden derviş, beklemekten gebermiş!” ya da “Fakire şükretmeyi öğrettiler ki zenginin düzeni ve huzuru bozulmasın.” biçimine dönüştürüyor.

Sabretmek ve şükretmek karın doyurmuyor. Bu işin sırrı çok basit. Hakkını aramak ve elde etmek için çalışmak, mücadele etmektir. Kimse kimseye kendiliğinden bir şey vermez. Haklı olduğumuz anda, hakkımızı arayan kişilerle örgütlenip gücümüzü ortaya koyamazsak bizi koyun gibi daha çok güder bu usta çobanlar.

Piyasanın denetimsizliğinden kaynaklanan keyfi fiyat artışlarının önünü alamayan yetkililer, çözüm olarak vatandaşa bu ürünleri almamalarını, protesto etmelerini öneriyor. Ne güzel memleket, değil mi? Koca devletin piyasayı denetlemesi gereken maliyesi, memuru ve kolluk güçleri dururken vatandaştan isteniyor piyasayı yola getirmek. Pazara çıkmayacak, markete gitmeyecek; yemeyecek, giymeyecek, esnafın burnunu sürtecek! Olacak iş mi bu? Piyasayı halk denetleyecekse sizi neden seçip iş başına getirdi? Siz ne yapacaksınız? Hakem mi olacaksınız, yoksa tribünde amigoluk mu yapacaksınız?

Balık hafızalı oluşumuzu ortaya koyan bir başka örnek ise kapımıza dayandı: 6 Şubat 2023. Bu tarih sizin için bir şey ifade ediyor mu? Üzerinden henüz iki yıl geçti. Beşik gibi sallandığımız o kâbus dolu geceyi bir anımsayalım. 

İki yıl önce ruh hâlimiz nasıldı? Yaşadığımız büyük felaket sonrası verilen sözler yerine getirildi mi? Yapılar denetleniyor mu? Deprem kuşağındaki bölgemizde dikine mimari yerine yatay mimari tercih edilecek, yani çok katlı binaların yerine dört beş katı geçmeyen yatay mimariye geçilecekti. Bu konuda bir imar değişikliği oldu mu yoksa eski tas eski hamam devam ediyor mu? 

Depremde bütün suç doğada mıydı? “Coğrafya kaderdir.” ya da “Kaderimse çekerim!” deyip bu olayı da faili meçhul olarak mı göreceğiz? Çürük çarık binaları yapan müteahhidinden, yapılmasını onaylayan ya da denetlemeyen yetkilisinden hesap soruldu mu? Adalet yerine geldi mi? Bu sorulara gönül rahatlığıyla “Evet.” diyebiliyor muyuz?

Gel de burada ünlü Fransız yazar ve düşünür Albert Camus’nün (Albert Kamü) sözünü anımsama!

Ne demiş Camus? Sanki bizi anlatmış:

“Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız o ülkedeki insanların nasıl öldüğüne bakın.”