Son günlerde durup dururken, Ayasofya'nın İbadete açılması konusu ortaya atıldı.
Bu konuyu tartışmak hem zaman hem de içerik açısından anlamsızdır. Vatikan'ın kurulduğu günden 1923 yılına kadar Hıristiyanlığın ve Papalığın tarihini bir konu başlığı ile inceledim. Bu konu, Vatikan'ın Türkleri geldikleri yer olan Orta Asya'ya, Müslümanlığı ise doğduğu coğrafya olan Arabistan Çöllerine gömme stratejilerinin tarihidir.
Birikimlerimi "Vatikan Para ve Kan İmparatorluğu" adı altında bir kitapta yayınladım.
Tespitlerim bu birikimlere dayanmaktadır.
SORULAR
1 - Ayasofya Müzesi Türk yurdundadır ve öyle kalacaktır.
2 - İnkar edilmeyen - gerekte yok - tarihi ile birlikte oradadır ve dünyanın en saygın müzelerinden biridir.
3 - Yapının egemenlik hakkı tamamen Türk Devletinindir. Oranın ibadete açılıp açılmamasının egemenlik hakkının tescili ile ilgisi yoktur. Kaldı ki, müze olmasına rağmen ibadete açık bölümleri vardır.
4 - Egemenlik hakları ile birlikte Müslümanlığa değer verenlere önerimdir. Bundan iki yüz yıl önceki İslam coğrafyasına baksınlar. Bir de bu günkü İslam coğrafyasına. Son iki yüz yılda İslam topraklarında % 35'ten fazla bir kayıp vardır. Son 200 yıldır, hiç bir Müslüman Devlet Hıristiyan bir devlete saldırmamıştır. O halde bu topraklara ne oldu?
Demek ki, Müslümanlık (Vatikan ile kol kola giren emperyalizme) dayanarak korunamıyor?
Demek ki Ortadoğu'ya saldıran ABD ve Avrupa'nın yanında olarak egemenlik tesis edilemediği gibi devlet de korunamıyor.
KABE'Yİ NEDEN HIRİSTİYANLAR KORUYOR?
5 - Kutsal Kâbe Suudi Arabistan sınırlarında. Bir Hıristiyan devlet olan ABD, Kâbe'yi Müslüman saldırılarına karşı korumak için bu kutsal mekanın çevresinde konuşlandı.
Kâbe'yi Müslümanlara karşı, bir Hıristiyan devletin koruması, kimseyi düşündürmedi mi?
Bu sonu, egemenliğin ve inanç özgürlüğünün neresinde?
İbadet özgürlüğü, devletin bağımsızlığından soyutlanamaz.
MADEM Kİ EGEMENLİK... O HALDE?
6 - Ayasofya'nın ibadete açılmasının bir egemenlik sorunu olduğunu savunanların;
a) Ege Denizinde bulunan adalarda,
b) Doğu Akdeniz'de güvenlik ve egemenlik haklarına
c) Bankacılık sistemi, telekomünikasyon, limanlar ve tank palet fabrikası, ulaştırma gibi konulara hassasiyet göstermeleri daha doğrudur.
7 - ABD Askerleri, zulümden kaçarak camiye sığınan Iraklının kafasına silah sıktı. Kucağındaki çocuğu İsrail Askerlerinden korumak için çöp bidonunun ardına sığınan baba yine de kurşunlardan kendini koruyamadı.
İslami değerlere bu denli hassasiyet gösterenler neden Müslümanlara kurşun sıkılırken üç maymunu oynadılar?
Tohumu, limanı, haberleşme sitemi, parası, yeraltı ve yeryüzü zenginlikleri özgür olmayan bir toplumda, ibadet de özgür olamaz.
8 - Şu an esasında Ayasofya'da bir sorun yoktur. Ayasofya simgesel olarak hassasiyet içeren bir yapıdadır. Bunu gündeme getirmek, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın şahsında Türkiye'ye kurulmuş bir tuzaktır.
9 - "Ayasofya'yı ibadete açmak, Erdoğan'ın bir imzasına bakar" diyerek, bir oldu bittinin içine çekmek bana "Enverland" tuzağını anımsattı. (İttihat Terakki'nin başında buluna Enver Paşa, Almanlar tarafından yakın markaja alınmış, ve onun bir takım ideallere olan zaafiyeti kullanılarak pohpohlanmıştır. Almanya'dan Osmanlı'ya gelen kolilerin üzerinde adres olarak "Enverland" -Enver'in Ülkesi- yazıyordu. Maalesef Enver Paşa bu tuzağı göremedi.)
ÇAĞRILAN SORUNLAR
10 - Sayın Cumhurbaşkanı'nın "bir imzası ile Ayasofya'nın müze sıfatı kaldırılıp, tamamen ibadete açılmış olması, egemenlik haklarımızı tescil etmiş olmayacak. Ancak;
a) Genelde birbiri ile çatışan Katolik ve Ortodoks mezhepleri Türkiye'ye karşı ortak cephede birleştirecek,
b) Ortodoksların hamisi olan Rusları tam anlamı ile Türkiye karşıtlığına getirecek, ve uçak düşürülmesinden sonra belki de telafisi olmayan bir zarar uğratacak...
c) Bu olay dünyanın çeşitli bölgelerinde radikaller tarafından "İslam'ın Hoşgörüsüzlüğü" olarak değerlendirilecek ve "İslamofobi"nin yaygınlaştırılması için bir gerekçe oluşturulacak... ,
d) Pandemiye ekonomik olarak hazırlıksız yakalanan ülkemizin toparlanmasına büyük ölçüde engel olunacaktır. (örneğin, turist ziyaretleri konusunda Türkiye'nin riskli bölge ilan edilmesi gibi... Almanya zaten 160 riskli ülke arasında Türkiye'yi de saymıştır. İhraç mallarına kota vs...)
e) Türkiye'nin rotasını "Milli ve Yerli" yönüne çevirdiği bu zamanlarda, ülkemizin dış dünyada anlamsız çatışmalara değil, tam tersine barışa ihtiyaç vardır. Ayasofya'nın ibadete açılması barışa değil, çatışmalara hizmet eder.
f) Demokrat Parti'nin kurulmasını İsmet İnönü teşvik etmiştir. Ancak, daha düne kadar kendi başvekili olan Celal Bayar'a 2 şart koşmuştur.
fa) Yeni kurulacak parti dini siyasete alet etmeyecektir.
fb) Eğitim seferberliğini devam ettirecektir.
Dinin siyasete alet edilmesi konusunda böylesine hassas bir tarihe sahip olan CHP'nin bu gün, Ayasofya konusunda "ibadete açılması yönünde" taraf olması düşündürücüdür.
DEVLET MANTIĞI TUZAĞA DÜŞMEZ
Ülkemizin artık yeni sorunlara değil, yeni çözümlere ihtiyacı vardır. Maalesef ekonomik alanda plansız çalışmalar, ölçüsüz özelleştirmeler, demokrasiyi rafa kaldıracak şekilde yaygınlaşmış cemaat yapılanmaları, üretimin geri plana itilmesinden doğan sıkıntılar, köylerin boşalması, şehirlerin işsizlerle dolması, gelir düzeyinin azalması ve daha onlarca sorun ortada iken, yeni sorunlar değil, yeni çözümler gerekir.
Sayın Cumhurbaşkanının yetkisinde olsa bile "Ayasofya'yı ibadete açmayacağını" düşünüyorum. Devlet mantığının galip geleceğini tahmin ediyorum.
Türkiye bir "Enverland" deneyimi yaşamıştır ve bir asır sonra "Ayasofya tuzağı" yaşamayacağına inancım tamdır.
Çünkü devlete sahip olmak, devlet mantığını egemen kılmakla mümkündür.
Cumhurbaşkanımızın Türkiye'yi çıkmaz sokağa sürükleyecek bu tuzağı gördüğünü düşünüyorum.