Ayaklanma Nedeni: Kadınlar Hamamı

Adana’dan neyi istiyorsanız alın. Ancak sakın ola ki kadınlar hamamına girmeyesiniz. Olacaklara karışmam… Söylemedi demeyin.

Adana, bir garip memleket… Hayranı olduğum kısmı da bu garipliğidir.

Adana halkı, Kıbrıs’a zorunlu ikamete tabi tutuldu…  Tamam dedi.

Yıllarca, sıtmadan yakınlarını kaybetti; eyvallah dedi.

Hac yolu üzerinde olması nedeniyle, salgın hastalıkların ilk giriş kapısı oldu; canınız sağ olsun dedi,

Sınırlarına Mersin eklendi, çıkarıldı, Silifke’ye kadar uzatıldı, yenice’ye kadar kısaltıldı; devletim bilir deyip sineye çekti.

Hatta şimdi, kurumlarının çoğu Mersin’e taşınıyor, şehir küçülüyor, yine de boynumuz kıldan ince deyip, sus olup, “kader” diyerek razı oluyor…

Amma…

Amma Velakin, Bir Fransız genci kadınlar hamamına girince… İşte zurnanın zırt dediği yer…

Adana halkı o vakit ayaklanıyor.

Evet, evet resmen bir ayaklanma başlıyor…

Hemen anlatalım:

HAMAMDA BIRAKILAN BOHÇA

Birlikte 1850’ yıllarına gidelim. Osmanlı Tahtında Padişah Abdülmecit, Adana Valilik makamında ise Osman Nuri Paşa hükmetmekte. Belediye teşkilatının kurulmasına henüz 21 yıl var… Ve Adana Maraş Sancağına bağlı bir vilayet.

Malumunuz Osmanlı Devleti, saldırı altında… Eflak Ayaklanması teni bitmiş; Kırım Savaşı’nın hazırlıkları nedeniyle Osmanlı tebaası savaşta, Gayri Müslimler ise ticarette…

Adana’da birçok Gayri Müslim Fransız himayesinde yaşamaktadır. O ailelerden biri de Yunan tebaasından tüccar Mihail’dir.

Tüccarın hanımı kadınlar hamamına gider. Yıkanır. Hamamdan çıkarken getirdiği bohça ağır gelir. Evine döner oğlu İskender’e:

“Oğlum bohçam hamamda kaldı. Onu al gel” der. E, ana isteği… Biraz da gencin canına minnet olacak koşarak hamama gider ve içeri girer…

İşte zurnanın “zırt” dediği yer…

 

EY ÜMMET-İ MÜSLİMİN KOŞUN…

Bir delikanlının kadınlar hamamına girdiği haberi anında şehirde yayılır. “Kuyumcubaşı Ekmekçi Hacı Hasan Ağa, “Ey Ümmet-i Müslim’in Koşun! Namus elden gidiyor!” diyerek, öfkeli grubun önüne düşer, önce mahkeme binasına sonra da valilik makamına doğru harekete geçer. Bu arada hamam çevresinde olan Mihail oğlu İskender, olanlara bir anlam veremez ama tehlikeyi fark eder ve bir mağazaya saklanır.

AHALİ YETERİNCE DÖVDÜ CEZA GEREKMEZ

Kaymakzade Hüseyin Efendi, İskender’i saklandığı yerden çıkarıp, öfkeli grubun ortasına “Aha bu ırz düşmanıdır!” diyerek atar. Delikanlı ölesiye dövülür. İskender’e öylesine bir meydan dayağı atılır ki, daha sonra mahkeme onun hakkında şöyle bir hüküm verecektir: “… Ayrıca İskender’in kanun ve edebe aykırı hareketi nedeniyle cezalandırılması gerekli ise de adı geçen Hacı Hasan Ağa’nın ve adamları tarafından yaralandığı ve neredeyse ölecek derecede dövülmüş ve bu edepsizliğinin cezasını çekmiş olduğundan ayrıca bir cezaya çarptırılmış olmasına gerek olmadığına…” (1)

 

Şehir meclisi hemen toplanır ve ayaklanma girişimi bastırılır, elebaşları Maraş’a gönderilir, muhakeme edilir ve cezalandırılır.

Yaşam, çok gariptir. Bir kadının ağır diye bohçasını taşıyamaması ve getirmesi için oğluna söylemesi sıradan bir olaydır. Ama delikanlının veya hamam görevlilerinin tedbirsizliği oluşan öfke ve ayaklanma girişimi, Adana eşrafından onlarca kişinin hapsedilmesi veya sürgün edilmesiyle sonuçlanmıştır.

 

EN AĞIR CEZA: KIBRIS SÜRGÜNÜ

Adana Meclisi yakalanan suçlulara verilen cezaları Padişaha şöyle bildirmiştir:

Cezalandırmalar da ilginç:

*Hacı hasan Ağa’nın bir yıl süreyle Kıbrıs Adası Magosa’ya sürülmesine, “Ayak Takımının ise terbiye edilmesine…” Düşünün ki o günün bu cezası bugün ödül sayılabilir. Yorum sizin. Ayrıca Terbiye şekli hakkında bir fikrim yok.

*Hacı Hasan’ın arkadaşları olup Maraş’ta bulunan Adanalı Kellizade Hüseyin Efendi, Divriğili Hüseyin Efendi, Abdi bey, Zıpçıkdızade Hacı Osman Efendi, Kaymakzade hattat Hüseyin Efendi Maraş’a getirilerek tutuklanmışlar ve tutukluluk süreleri beş ayı geçmiş olduğundan serbest bırakılmalarına…

*Sadece Kaymakzade Hüseyin Efendi, İskender’i mağazadan zorla çıkarıp getirdiği için ayrıca cezalandırılmasına…

*Adana halkından hacı Habib ile Cüco Ahmet’in yetmiş gün müddetle Adana Eyaletine bağlı Üzeyr Sancağı’nın Payas kazasına sürgün edilmesine…

Sonuç kısmında: “Bunların memleketin emniyetine karşı hareketleri nedeniyle terbiyeleri yoluna gidilmiş… Huzur içinde işleri ile meşgul olmakta ve Padişah efendimize dua etmektedir.  Emir ve ferman padişahımızındır” (1) denilmektedir.

 

DEMEM ODUR Kİ;

Demem odur ki, Adana’nın radyosunu alabilirsiniz… Hava alanlarını taşıyabilirsiniz. Ondan bir il çıkarıp, ilçeleri koparabilirsiniz. Ama sakın, sakın ola ki kadınlar hamamına girmeyesiniz… Olacaklara karışmam… Söylemedi demeyin.

Bu anlayışla bir gün gelir, ortada sadece Kadınlar hamamı kalır…

 

  1. Osmanlı Belgelerinde Adana. Mehmet Akif Terzi / Ahmet Ergun Altınkoza Yay.

GÜNDEM Haberleri

Bakanlık karar verdi: Adana'da belediyelerin kreşleri kapatılacak mı?
SASA'dan işçi eylemlerine ilişkin açıklama
Adana'da 3 ilçede taşımalı eğitime 1 gün ara verildi
Adana'da fırtına bir iş yerinin reklam tabelasını söktü
Aydınlar Ocakları 51. Şura Bildirisi açıklandı