Atilla Dorsay Adanalı sanatçıyı yazdı

Bu kendine özgü, kimi tuhaflıklar ve aşırılıklar içeren, hayli dramatik de olan bir biyografi, çok özel bir de aşk hikâyesi... Temmuz 2014 yılında ve 45 yaşında vefat eden özel bir kişinin yaşamına cesur bir eğiliş

T24'ten Atilla Dorsay'ın yazısı

İşte size farklı bir yerli film... Gerçi son yıllarda hayli biyografik filmler çıktı. En son Barış Akarsu'nun dramatik öyküsünü anlatan... Ama adına genelde Anadolu Rock denen türün bir müzisyeni ele alınmamıştı. Yakında beklenen Cem Karaca filminin ve ardından örneğin Barış Manço'nun hayatlarını da görmeyi umalım.

Kendi adıma, Murat Göğebakan bilip sevdiğim bir müzisyen olmamıştı. Belki benim eksiğim... Ama hikâyesinin içerdiği yoğun dram bu projeyi makul kılıyor. Tümüyle başarılı olmasa da...

Göğebakan 1968 Adana doğumlu. Film, annesi Hatice'nin gebelik sırasında geçirdiği bir hastalık yüzünden onun bir bacağında belli bir sakatlık taşıyarak doğmasıyla başlar.

Onu önce çocuk yaşta izleriz. Adını öğrenemediğim başarılı bir çocuk oyuncu sayesinde... (Ki bu, yani kimi oyuncuların adlarını öğrenememek bu filmin tanıtımıyla ilgili bir eksikliktir. Ve ne özel tanıtımda, ne de ünlü IMDb sitesinde bu boşluğu gideremediğimi ilgililere belirteyim).

Evet, Murat daha baştan itibaren müziğe büyük ilgi duyuyor. Ama ne haşin ve sevgisiz babası buna izin veriyor, ne de çevresi uygun davranıyor. O yine de bir müzik dükkânında iş bulup çalışırken, bu kez 7 yaşındaki küçük kardeşi bir kazayla ölüyor. Ve Murat bunda da kabahatli bulunuyor!... Sonuç: O güzelim gitarını kendi elleriyle parçalıyor... Ama sevgili kızkardeşi ona ne yapıp edip bir yenisini bulacaktır.

Ve sonra hızla gelişen olaylar, zamanın ötesine sıçramalar... Tam bir melodram biçiminde başlayıp uzunca öyle süren film, daha sonra hayatın gerçek temposunu yakalamayı başarır. 20 yıl geçmiş ve 1997'ye gelinmiştir. O olgun Murat o çocukla gerçekten benzeşir mi? Tartışılır. Ama en azından birkaç ortak nokta vardır: belki sertle ezik arası bakışlardan başlayarak...

Arada Murat uzak akrabası Gül'le evlenir ve bir oğul sahibi olur. O yılın Kral TV ödüllerinde adları ödülle birlikte anılır ve çok kişi bunu izler. Yıllar sonra kaçınılmaz biçimde İstanbul'a geldiğinde, kendisini büyük kentin ticari entrikalarının göbeğinde bulacak ve iyice sömürülecektir. Onu bu işten tanıştığı dilber, menajer Selma kurtarır. Ve kaçınılmaz bir tutku oluşur. Daha çok Murat tarafından...

Bu onu birkaç yıl gelemediği vatanında, yani Adana'da bıraktığı eşi ve o arada büyüyen oğlundan ayıracak, hatta Gül'ü telefonda boşayacaktır!... Yıllar sonra ise ne büyük hata yaptığını anlayacaktır. Hele o amansız hastalığa yakalandığında... Ve başucunda sadece gerçek ailesini bulduğunda...

Murat'ın film boyunca süren bir özelliği hiç yerinde duramayışı; yani yalnız bedeninin değil, kaşı-gözünün de sürekli oynamasıdır. Gerçekten bilmiyorum; bu sahiden gerçek Murat'ın bir özelliği miydi? Yoksa onu oynayan Burak Sevinç'e ait bir özellik mi? Bunu çözemedim. Yine filmle ve en başarılı yanlarından biri olan konser sahneleriyle ilişkili bir şüphem daha vardı: O gür ve hakim ses aslında gerçek Murat'ın sesi miydi? Hayır, değilmiş. Filmin ilgilileri bunun Burak'ın filme katkısı olduğunu söylediler. O zaman, onu bu açıdan kutlamak gerekiyor.

Yine de ben iki şey söyleyeyim. İkisi de negatif olan... Öncelikle Burak Sevinç'in oyunu belki perdede şimdiye dek görebildiğim en abartılmış oyun!... Ancak özellikle sona doğru kimi sahnelerde -belki biz alıştığımızdan, belki de o oyununu dengelediğinden- hayli etkileyici bölümler yok değil. Ama biraz geç oluyor... Aynı biçimde, o iyi çekilmiş konser sahnelerinin aşırı kalabalık bölümleri -ki zaten çok kısa sürüyor- biraz başka filmlerden aşırılmış gibi duruyordu. En azından bana öyle geldi. Günahı boynuma... 

Sonuç olarak, bu kendine özgü, kimi tuhaflıklar ve aşırılıklar içeren, hayli dramatik de olan bir biyografi, çok özel bir de aşk hikâyesi... Temmuz 2014 yılında ve 45 yaşında vefat eden özel bir kişinin yaşamına cesur bir eğiliş. Kahramanımızın klasik bir Doğu edebiyat örneğini, Tebriz'li Şems'in Aşkın Gözyaşları'nı okuması, hem de iki kez gösteriliyor... Ya gerçekten öyleydi, ya da yaratıcıların özel ilgisi olan bir kitap bu...

Oyunculardan en çok en gençleri sevdim!... Murat'ın çocukluğu da, oğlu Bülent'in gençliği de bence çok iyi oynanmış. Bunlar sanırım geleceğin oyuncuları olabilir. Ama adlarını hiçbiryerde bulamadığım için yazamıyorum, kusura bakmayın!... Kadınlar da iyiydi: sadık eşten fıstık menajere dek... Finaldeki o geç gelen, ama iyi gelen "oğul sevgisi" ise beni çok etkileyen bir ailevi öge oldu. Ders alınmaya değer olan...


NOTLAR

1. Bu ayın Milliyet - Sanat dergisine Sinemanın Hazineleri köşesi için yazdığım film, Sam Peckinpah imzalı The Wild Bunch - Vahşi Belde. 1969 tarihli film western türünün başyapıtlarından ve William Holden, Ernest Borgnine, Robert Ryan, Edmond O'Brian, Waren Oates gibi oyuncuları var.

2. Bu filmle, yıllardır yazdığım ve iki kitapta topladığım Sinemanın Hazineleri - 50 Unutulmaz Film serisinin yeni bir 50 filmi tamamlanmış oluyor. Demek ki bir 3. cilt hazır; yakında elinizde olur.

3. Bu seriyle ilişkili olarak, derginin tanıtımını yüklenmiş olan Banu K. Zeytinoğlu İletişim, yazısında yine benim köşeyi unuttu. Ancak şikayetim üzerine son derece alçakgönüllü bir yanıtla özür dilediler. Umarım bundan sonrası başka olur. Ben dergininin ardındaki Milliyet'den Müjde Işıl ve Filiz Aygündüz dostlarıma teşekkür ederim

4. Banu demişken... Sinema yazarı Banu Bozdemir geçen günlerde evlendi. Kendisine ve eşine mutluluklar dileriz.

Gazeteci yazar Taner Talaş, "Adana'dan Portreler Galerisi" isimli çalışmasında Adanalı sanatçı Murat Göğebakan'ın biyografisine şöyle yer verd;

MURAT GÖĞEBAKAN KİMDİR?

1968 yılında Adana’da doğdu. Babasının adı Hasan, annesinin adı Hatice’dir. Baba tarafı Malatya Darendeli, Anne tarafı ise Gazianteplidir. Anne ve babası Almanya da çalıştığı için ilkokula başlayana kadar sürekli Adana Almanya arasında yaşamak zorunda kaldı. İlkokul, ortaokul ve liseyi Adana’da okudu. 1986 yılında Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuarı’na girdi.

Üniversite eğitimini bitirdikten sonra da Çukurova Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak yer aldı. Bu yıllarda dergâh eğitimi aldı, gitar dersleri verdi ve bar çalışmaları yaptı.

1995 yılına kadar Adana’da yaşayan Murat Göğebakan, 1995 yılında, hayallerini gerçekleştirmek ve bir albüm çıkarmak için İstanbul’a geldi.

1996 yılında “Ben Sana Âşık Oldum” isimli albümünü çıkardı ve bu albümü ile büyük bir çıkış yaptı. Kral TV Video Müzik Ödülleri Töreni’nde “Yılın Şarkısı, En İyi Söz, En İyi Beste, En İyi Rock” ve “En İyi Çıkış Yapan” kategorilerinde aday gösterildi. “En İyi Çıkış Yapan Erkek Sanatçı” ödülünü aldı. Ardından Sindoma Müzik kuruldu. Bu şirketten “Sen Rahatına Bak, Tek Suçum Seni Sevmekmiş” ve “Merhaba” isimli albümlerini çıkardı.

2002 yılında çıkardığı “Ayyüzlüm” isimli albümüyle MÜYAP’ın “En Çok Satan Albüm” ödülüne layık görüldü. Ardından çıkardığı “Yaralı” ve “Sana Olan Aşkım Şahit” isimli albümleriyle başarısını devam ettiren sanatçı, bu süre içerisinde “Hasan’dan Olma Hatice’den Doğma Murat Göğebakan” isimli bir de kitap çıkardı.

2 Mayıs 2009 tarihinde grip diye gittiği hastanede, kan kanseri olduğunu öğrendi ve lösemi teşhisi konuldu. Zaman içinde hastalığını yenerek müzik hayatına devam etti. Göğebakan, tedavisi bittikten sonra Aşıklar Yolu adlı albümü yayımladı. 2012 yılının Mart ayında çıkardığı Aşkın Gözyaşları adlı albümün ilk klibini "Vurgunum", ikinci klibini ise Unutulan adlı parçalara çekti.

Erkin Koray, Cem Karaca, Edip Akbayram, Barış Manço, Deep Purple ve Led Zeppelin gibi isimlerden etkilendiğini belirtti.

Genç yaşta kuzeniyle evlendi. İlk evliğinden bir erkek çocuğu olan Göğebakan, 2001 yılında Sema Bekmez ile evlendi; fakat 2011 yılında boşandılar.

24 Temmuz 2014 tarihinde rahatsızlığı nedeniyle kaldırıldığı hastanede 31 Temmuz 2014 tarihinde vefat etti. Göğebakan'ın cenazesi Fatih Camii'nde kılınan namazdan sonra Adana'nın Sarıçam ilçesindeki Buruk Mezarlığı'na defnedildi.
 

KÜLTÜR SANAT Haberleri

Dr. Gündoğdu Mersin’de ‘sanat’ konuşacak
İyilik Korosu Adana’ya geliyor
Adana turizmi teknoloji tabanlı genç girişimcilerle gelişecek
İllegal Hayatlar: Meclis zirvedeki yerini korudu