Atatürkçü ya da Natotürkçü; İşte Bütün Mesele…

Tilkilerle tavukların aynı kümeste yaşadıkları yerde “Savaşa Hayır” sloganları tilkilere hizmet eder…

Mustafa Kemal, emperyalist işgale karşı 19 Mayıs 1919’da Samsun’a hareket ederek  “Milli Mücadele”yi başlatır.  Vapuru henüz Samsun’a varmadan Eski Danıştay Başkanı olan Sait Molla, dört gün sonra (23 Mayıs) Damat Ferit’in himayesinde bir parti kurar: İngiliz Muhipleri Cemiyeti

Cemiyetin (Parti) kuruluş gerekçesi: Anadolu’da Mustafa Kemal’in giriştiği macera, er-geç sonuçsuzluğa mahkûmdur… “(*)

Cemiyet’in kuruluş amacında: Cemiyet, memleketin en yüksek simalarının onayıyla, ihmalini şimdiye kadar ortaya çıkarmadığımız, “Bitmez Tükenmez İngiliz Muhabbetinin” oluşmasına hizmet edecektir…” (*)

O zamanın bir kısım aydınları, İngilizlerin yüksek erdemlerinden söz ediyor ve onların himayesini talep eden teşekküller kuruyorlardı.

Daha sonra bir çok, parti kuruldu ve ortak tartıştıkları konu: hangi devletin mandası olmak yeğdir. Açıkça şunu söylüyorlardı: “Fransa çürümüştür, manda olunmaz. Amerika ise henüz devlet konusunda acemidir, ona da manda olunmaz. Osmanlı’nın geleceği ancak İngiliz mandalığındadır. Başka çıkış yolu yoktur…” (*)

“İYİLİKSEVER VE SAMİMİ İNGİLTERE…”

Cemiyetin Edirne şubesi şunu açıkça ilan ediyordu: “Osmanlı devirlerinde daimi bir iyiliksever ve samimi bir dost kurtarıcı olarak ün salmış olan necip İngiliz milletine ve İngiltere Devleti’nin ünlü fazilet erbabına müracaatla milli ümit ve isteklere tercüman oluyoruz…” (*)

 

Zamanın aydınlarının bir kısmı, ülkenin kurtuluşunun İngiltere’ye dayanmak olduğunu düşünmektedir.

O günün bazı aydınları dar ufukları ile Mandacılığı bir çözüm olarak görmüşlerdir.

 

DÜNÜN İNGİLTERE’Sİ, BUGÜNÜN NATO’SU

Bu tartışmalar bana bugünlerde yapılan NATO tartışmalarını anımsattı.

“Rusya Ukrayna’ya saldırdı” deniyor. Önce adını koyalım: ABD, NATO şemsiyesi altında, Doğu’ya sarkarak, başta Türkiye olmak üzere Rusya’yı tehdit ediyor. Rusya bu tehdidi önlüyor.

Önce düşmanın kim olduğunu saptayalım. Türkiye’nin düşmanı ABD ve İsrail’in ortak amacıdır. Son 70 yıllık tarih bunu göstermiştir. 

Bu gün Rusya’nın Ukrayna’ya yaptığı harekât, bizim, Kuzey Irak ve kuzey Suriye’de yaptığımızla benzer amaç taşımaktadır. Fırat kalkanı, Zeytin Dalı, pençe harekatı, Barış Pınarı harekatı Türkiye’yi sınır ötesinde savunan harekatlardır. Bu harekâtlar ne Suriye ne de Irak’ın işgali amacı taşımamaktadır.

 

Bu konuyu kısa bir köşe yazısında izah etmek elbette güçtür. Ancak NATO ve ABD severlere şunu söylemek isterim.

Türki Cumhuriyetleri birlik olarak Meksika’ya füze yerleştirmek isterse ABD’nin tavrı ne olur?

Basit br soru veya Rusya tek başına ABD’ye komşu ülke ve adaya füze yerleştirmek isterse, ABD bu girişimi çiçekle mi karşılayacaktı?

Düşünün bakalım, 1962 yılında dünyaya Küba Krizi diye yutturulan bir olay vardı. Olay, Küba Krizi değil, Türkiye krizi idi. ABD yine NATO şemsiyesi altında İZMİR / Çiğli’ye Jupiter füzeleri yerleştirmek istedi. Rusya misilleme olarak Küba’ya füze yerleştirmeye karar verdi. Kıyamet ondan koptu.

Şimdi soru: ABD, İZMİR’E füze yerleştirdiği için, Rusya Türkiye’ye saldırmış olsaydı, NATO gelip destek olur muydu?

Evet, bu sorunun cevabını düşünün… NATO, aslansın, kaplansın diyerek şişirdiği ülkeleri savaş alanına sürer, çatışma çıkınca da ortadan kaybolur.

Bakınız Kıbrıs Çıkarması…

Başka bir soru: 30 yıl önce Rusya ve Ukrayna SSCB’nin devletleri idi. Rusya madem işgal edecekti, Ukrayna’nın bağımsızlığını 30 yıl önce neden kabul etsin?

Bu gün Ukrayna, topraklarını ABD’nin çıkarlarına sunmuş olmanın bedelini ödüyor.

 

Bu NATO Türkçüler, sanki NATO olmazsa Türkiye olmaz gibi haberleri pompalamaya başladılar. Üstelik dillerinde: Savaşa Hayır sloganları ile…

Evet… Ben de Savaşa karşıyım… Kim ki savaşı istiyor, tepesine yıldırımlar düşsün…

Avrupa’nın ortasında Sırp katliamı olurken, Savaşa hayır’cılar neredeydi? Bosna’da Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Libya’da  ve şimdi liste çıkarsam 40’yakın ülkede göz göre göre kendine güçlü diyen ülkelerin soykırımları yapılırken bu Savaşa hayır’cılar neredeydi?

Elbette savaşa hayır! Ama gel gör ki, Tilkiler ile tavuklar aynı kümeste yaşamak zorunda kalmışlarsa, Savaşa hayır demek, tilkilere hizmettir.

 

BİR ÖNERİ

Türkiye haritasını alın, çevresinde ABD’nin üslerini kırmızı ile işaretleyin. Türkiye’nin üç tarafında kırmızıdan bir şerit olduğunu göreceksiniz. Bu üslerde çiçek tarlası değil, Türkiye’ye yönelmiş füzeler var…

Haritaya bakın… Lütfen bakın… Ondan sonra kararınızı verin… Saldırganın, savaşı isteyenin kim olduğunu göreceksiniz.

 

NATO TÜRKÇÜ İSEN EĞER?

Değerli kardeşim, NATO görünümlü, ABD’yi savunuyorsan eğer;

*12 Eylül karanlığını alkışlıyorsun,

*6 / 7 Eylül olaylarını onaylıyorsun,

*Uğur Mumcu’yu, Eşref Bitlis’i, Gaffar Okkan’ı, Hrant Dink’i ve daha nice sivil, asker, hukukçu, aydınlarımızı ölüm yıldönümünde anmayacak ve gözyaşı dökmeyeceksin…

Kahramanmaraş, Erzincan, Çorum katliamları ile Kemaliye Başbağlar katliamını, Sivas’ta aydın ve sanatçılarımızın yakılmasını onaylıyorsun demektir.

 

Eğer, NATO Türkçü olmakta ısrarlı isen;

*Türk ordusuna yapılan FETÖ merkezli kumpasları alkışlıyor, FETÖ’nün devleti ele geçirmesini, ABD’nin FETÖ Terör Örgütü vasıtasıyla yaptığı kalkışmayı,  (FETÖ bahanesi ile haksız yere tutsak edilenleri dün kınadım, bu gün kınıyorum, yarında kınayacağım)

Türk ordusunun ucube tertiplerle tutsak edilmesini, onaylıyorsun demektir.

(uzun bir liste yaptım… Onu da yayınlayacağım)

 

NATO Türkçü olmak, Türkiye’nin bağımsızlığının karşısında olmak demektir.

 

NATO’SUZ TÜRKİYE

NATO’suz Türkiye’yi güçsüz görenlere sesleniyorum:Türkiye’nin varoluş gücü NATO’ya bağımlı değildir. Zaten bağımlı olsaydı, şimdiye Türkiye çoktan bağımsızlığını yitirirdi.

Evet, Bence de “Savaşa Hayır!”

Savaş ile karşılaşmamanın birinci kuralı, caydırıcı gücümüzün olması lazımdır.

Bu nedenle, köy diyorum, köylü diyorum, üretim… Üretim… Üretim diyorum. Bu nedenle Sanayileşme, teknolojik devrimin ön saflarında yer alalım diyorum…

Bu yüzden, milli ekonomi diyorum…

Evet, bir açıdan savaş istiyorum…

Tüketim çılgınlığına, yalana, talana karşı savaş istiyorum…

Köylerin boşaltıp, şehirleri yaşamaz hale getiren anlayışla savaşalım diyorum…

Yani kısaca, ülkemin kurtuluşu NATO Türkçülükte değil, Atatürkçülüktedir.

 

 (*) Dr. Fethi Tevetoğlu Milli Mücadele Yıllarındaki Kuruluşlar TTK yayınları.2 baskı 1991

(**) NATO Türkçüler kavramını, NATO’yu alkışlayan Türkler anlamında kullanıyorum.

Harita: https://www.aydinses.com/medya/turkiye-nin-kusatilmasi-ve-erdogan-iktidarinin-saskinligi-h1618148.html

GÜNDEM Haberleri

Ankara'da gerçekleşecek 3. Adana İl Tanıtım Günleri tarihleri belli oldu
Toplu taşımada gerçekleşen ihlaller ceza ile sonuçlandı
Tufanbeylide okullar bir gün daha tatil
İmam cinayetinde taciz iddiası