1.Bölüm
ÖZ
Âşık Veysel, sazın ve sözün ustası olarak bilinen âşıkların, 20. yüzyıldaki en önemli temsilcilerindendir. Âşık Veysel, Osmanlının son dönemlerinde doğmuş, Cumhuriyetin ilk yıllarında sesini duyurmaya başlamıştır. Bireylerin bir araya gelerek oluşturdukları toplumsal hayatın olumlu tarafları olduğu gibi çeşitli olumsuzluklar içerdiği de yadsınamaz bir gerçektir. Bu gerçekliği fark eden Âşık Veysel, sözü kullanmadaki gücü ile sosyal yaşamın aksayan yönlerini eleştirel bir bakışla dile getirmiştir.
Gözleri görmeyen, herkesin yardımına ihtiyaç duyması gereken bir insan sazını omzuna asmış, saza “şeytan”dendiği bir dönemde “uzun ince bir yolda” köy köy, kasaba kasaba dolaşmış Cumhuriyetin hedefleri doğrultusunda yürümüş, bunun dışında bir ödün vermemiştir. Mutlaka“iki kapılı bir han” daki yolculuklarında onun elinden tutanlar olmuştur. Okuması, yazması olmadığı hâlde şiirleri yazılmış, elden geçirilmiş, plakları, kitapları basılmış şiirleri dönemin yayın organları olan birçok gazete ve dergilerde yayımlanmıştır.
Şiirlerinde ülkemizin etnik, çok kimlikli yapısına gönderme yaparak birliği, kardeşliği, çalışkanlığı, güzel ahlakı ve doğruluğu işlemiş, halk ile aydınlar arasında iki yönlü bir köprü vazifesi görmüştür. Bu yönüyle Âşık Veysel, yerellikten çıkmış ulusal, hatta evrensel bir kimlik kazanmıştır.
Aramızdan ayrılalı 50 yıl geçmesine rağmen, saz ve söz şairlerinin müstesna kabiliyeti ve pek nadir örneklerinden biri olan Âşık Veysel, Türk folklorunda kendi nev’i arasında gerçekten şahsına münhasır bir tip olarak yaşayacaktır.
Giriş
Dünya üzerinde kendine bir yer edinmiş olan insanın varlığını sürdürebilmesi, bulunduğu ortama sıkı sıkıya bağlı olmasıyla yakından ilgilidir. Yaşanılan sosyal çevre; insanın varlığa, dünyaya ve topluma karşı bakışını derinden etkilemektedir. Toplumsal hayat çok boyutludur ve bu sebeple bireylerin birlikte yaşadığı çevre içerisinde birtakım olumsuzluklar da bulunmaktadır.Bu olumsuzlukları dile getiren kişilerin başında ise âşıklar gelmektedir. Aşık Veysel’de bu aşıklardan biri ve en önemlilerindendir.
Âşık Veysel, ilk dönemlerinde Emlek yöresi halk kültürünün değerleriyle öne çıksa da, ilerleyen yıllarda Halkevleri ve Köy Enstitüleri’nin idealist öğretmenleri, tarafından verilen destekle Cumhuriyet’in erdemleriyle halk kültürünü birleştirmeyi başarmıştır. Elbette, doğduğu yer, Emlek âşıkları, tekkelerde aldığı tasavvufi bilgiler Veysel’in Cumhuriyetle bütünleşmesinde önemli etmendir. Âşık Veysel, sahip olduğu dünya görüşü doğrultusunda, insanlar arasındaki eşitsizliğe, birlik ve beraberliğin göz ardı edilmesine, bireylerin toplum tarafından hoş karşılanmayacak davranışlarına ve kültürel hayatın yozlaşmasına karşı çıkmış, bu gibi durumları eleştirmekten geri kalmamıştır. Âşık Veysel engin hoşgörüsü dâhilinde, şiirlerinde eleştirinin yapıcı olan taraflarını benimsemiştir.
1. Dünyaya Geliş Öyküsü, Veysel Adı, Beserek Dağı’nın Gizemi? Soyunun Nereden Geldiği, Çocukluğu ve Çiçek Hastalığına Yakalanması, Okuma İsteği ve Sazla Tanışması, Âşık Veysel’in Asker Olma İsteği, Esma Hanım ile Evliliği, Gülizar Hanım ile Evliliği.
Dünyaya Geliş Öyküsü
Âşık Veysel adıyla ünlenen Veysel Şatıroğlu Sivas’ın Şarkışla ilçesine bağlı Sivrialan köyünde 1894 yılında dünyaya gelir. Âşık Veysel’in dünyaya geliş öyküsü, Anadolu köylerinde hemen birçok çocuğun yaşadığı olağan bir doğum biçimidir. Annesi Gülizar Hanım, Sivrialan yakınlarında bulunan Ayıpınarı mevkiinden, koyun sağmadan gelirken sancısı tutar oracıkta dünyaya getirir Veysel’i. Göbeğini de taşla kendisi keser. Veysel’i önlüğüne sarar yürüye yürüye köye döner. (Oğuzcan, 1970: 5-7)
Âşık Veysel’in doğum tarihi hakkında farklı rivayetler olmakla birlikte Veysel kendi ağzından: “Üç yüz onda (1310-1894) gelmiş idim cihana” diye iki dörtlüğünde belirtmektedir.
Üç yüz onda gelmiş idim cihana
Dünyaya bakmadım ben kana kana
Kader böyle imiş çiçek bahane
Levh-i kalem kara yazmış yazımı
***
1310 doğum, Veysel’dir adım
Dünya mı eskidi, ben mi kocadım?
Çok dolandım bir sadık dost aradım
Sözü ciddi, kalbi beyan kalmadı
Veysel’in doğduğu ayla ilgili de farklı görüşler vardır.Veysel’i araştıran yazarların çoğu koyun sağmadan gelirken güz aylarında (Eylül, Ekim) doğduğunu iddia ederken, araştırmacı yazar Gülağ Öz( 2008: 7), Mayıs ayında doğduğunu belirtmektedir.
1.2. Veysel Adı
Karaca Ahmet, Gülizar çiftinin Veysel beşinci çocuğudur. Bunlardan ilki Ali’dir. Ali’den sonra dünyaya gelen üç çocuk da erkek olup küçük denilebilecek yaşlarda yoksulluk ve çiçek hastalığına bağlı sebeplerden dolayı yaşamlarını yitirmişlerdir. Veysel’den sonra dünyaya gelen evin tek çocuğu Elif’tir.
Üç çocuğunun ölümü Karaca Ahmet Gülizar çiftini üzmüş, çareler aramaya yöneltmiştir. Yörede, Veysel’in şiirlerinde de adı geçen Beserek Dağı, bu dağın eteğinde bir de ziyaret yeri vardır. Baba Karaca Ahmet ve anne Gülizar, Veysel’in hayatta kalabilmesi için Beserek Dağı’na kurban adamıştır. Bu dağ, Sivrialan, Mescit, Beyyurdu köyü ve Hüyük Yaylası arasında kalır. Yöre halkının inancına göre bu dağ kutsal bir dağdır. Rivayete göre Veysel Karâni Hazretleri Yemen çöllerinde kaybettiği develerini bu dağda, Beserek Dağı’nda, Tek Çam mevkiinde bulur. Baba Karaca Ahmet, işte bu yüzden oğlunun adını Veysel koyar (Kaya,2004: 2).
E-posta: yildirimcengiz@hotmail.com
e-posta bilgi@cengizyildirim.net
Cep Tel: +90 533 351 74 60
Ankara/Türkiye
- Bölümün Sonu