Artık yetmez mi?

Vedat Kahyalar

Neler oluyor bize?
Ne acımız normal ne sevincimiz!
Normal, medeni bir seçim yapamayacak mıyız?
Projelerle, en iyi adaylarla, en iyi yarışı niye yapamıyoruz?
Kavgalar, iftiralar, kurşunlar, gerginlikler artık bitsin. Vallahi billahi bu ülke bu millet buna layık değil!

Seçime bir buçuk ay kala, İyi Parti İstanbul il başkanlığına silahlı saldırı yapıldı! 
Bu saldırı, bu seçimlerin nasıl geçeceğinin göstergesi gibi. 
Bu ülke insanı zaten depremlerle, sellerle, ekonomik sıkıntılarla perişan olmuşken bu gerginlik niye? 
Düşmanlaştırma, ötekileştirme neden bu denli yüksek?

Belediyeler deprem bölgesinde çok önemli faydalara vesile oldular.
Binlerce araç, uzman, personel depremin ilk gününden beri insanüstü bir çaba ile hayat kurtarıyor, hayati normale döndürmeye çalışıyorlar.

Yüz yıl önce ortaya çıkan otomotiv endüstrisine gecikmeyle de olsa nihayet TOGG 'la giriyoruz.

Bütün bu olanlar nasıl bu kadar önemsizleştiriliyor?

Dünyanın en gelişmiş ülkelerini yönetenler artık farklı ırklardan, farklı dinlerden olabiliyorken neden bizim ülkemizde hâlâ tam tersi ilkel ayrışma yaşanıyor?

Düne kadar, WhatsApp gruplarında yolsuzluk, adaletsizlik, liyakatsizlik, uygulamalardaki yanlışları bolca paylaşanlar, nitelik yükselişi, kalite ve gelişim paylaşımları yaparken ne oldu da seçimle birlikte birdenbire her şeyi unutup din, iman savaşına giriştiler?

Hatırlatayım;
Hiçbir parti veya ittifakı, islamı temsil eden veya İslam düşmanı vs gibi göstermek, doğru bir davranış biçimi olamaz. 50 milyon insan oy kullanacak. 50 milyon kişi, 85 milyon için, çocuklarımız için torunlarımız için geleceği inşa edecek yönetimi belirleyecek.
Bunun kıstası, çağımızda neler olmalı? 
Peki, biz hangi kıstaslara bakıp oy kullanıyoruz? 

Kaçırdığımız endüstri devrimleri, bir türlü yakalayamadığımız evrensel seviyede; adalet, eğitim, tarım,  çevre, sanat, dijital gelişim ve üretim biçimleri...
Seçimlerin gerçek motivasyonları olması gerekirken...

Cumhuriyetimiz 100 yaşında, iyi kötü 70 yıllık demokratik bir yapıyla yönetiliyoruz. Artık yetmez mi bu kavgalar, bu ayrışmalar, gerginlikler?
Milletimiz mutlu olmayı, zenginliği birlikte yaşamayı, konforu hak etmiyor mu? 
Bizim emeklilerimiz de turizmi yaşamayı, SMA hastalarımız kurtulabilmeyi, çiftçimiz tarımını hayvancılığını kazanarak, gelişerek yapabilmeyi, memurumuz bir ev sahibi olmak uğruna ömür boyunca kredi ödemekten kurtulabilmeyi istemez mi? İşsizimiz iş sahibi olmayı istemez mi?

Bunlar bu yaşamda, bu ülkede olmayacaksa nerede ne zaman olacak? 
Batı toplumu ve batılılar bunu başarıyorsa biz neden başaramıyoruz?

Rabbimiz yüce kitabında *
" Eğer (gerçekten) mü'min kimseler iseniz, en üstün olanlar sizsiniz! Gevşemeyin, üzülmeyin, eğer Allah'a inanıyorsanız üstünsünüz."  derken neden uzun zamandan beri bu üstünlük bir türlü gerçekleşmedi?

İslam dini kardeşlik ve barış dini deriz.
Yaratılanları, yaratandan ötürü severiz deriz...
En ufak farklılık sergilendiğinde, farklı görüş ve tercih ortaya koyduğunda canavar kesiliriz.
Biz galiba ne dinimizi, ne demokrasiyi anlayamadık.

Tertemiz imanın, bunun yansıması olan ahlakın, dürüstlüğün, bilginin, adaletin, liyakatin, helal kazancın yaşandığı, hâkim olduğu, mutlu insanların yaşadığı bir ülke olamayacak mıyız?

Yukarıdaki ayeti aklından çıkarmayan biri olarak; cihadın cehd ‘den yani çaba göstermek, iyiyi ve gelişimi önemsemek olduğunu biliyorum. Ülke ve millet olarak kendimizi değiştiremezsek, geliştiremezsek durumumuzun Hiçte iç açıcı olmadığını görebiliyorum.
Dilerim en üstün olabildiğimiz günlere ulaşabiliriz.

*Ali İmran 139