Artık Yeter!

Hacı Hüseyin Kılınç

CHP Genel Başkanı Özgür Özel bugün yaptığı haftalık grup toplantısını hançeresinden çıkan bu sözlerle noktaladı. Özel konuşmasının sonlarına doğru CHP’nin bundan sonra izleyeceği muhalefet çizgisine yönelik önemli açıklamalarda bulundu. Özel’in dikkat çekici bu açıklamaları konuşmasını irticalen yaptığı bölümde yer almıyordu. Bu kısma geldiğinde Özel, önündeki metne bakarak partisinin yeni muhalefet çizgisini anlatmaya başladı; ‘devlet içindeki kanatların görevi mevcut iktidarı korumak değildir’ dedi ve devamla ‘iktidarla devlet aynı şeyler değildir, parti devleti olmaz devletin partisi olmaz, muhalefet ne devlet için ne iktidarı arkalamak için ne zor duruma düşmüş iktidara meşrulaştırmak için yapılır. Muhalefet devlete hizmet etmek için değil halk için yapılır. Biz bize oy verenlerin saray iktidarına karşı olduğunu biliyoruz, biz milletin olmayan bu yoldan yürümeyeceğiz. İktidarı konforlu alanında artık yalnız bırakmayacağız. Milletin olmayan bu yolda yürümeyeceğiz’ dedi. Özel bu konuşması ile Kılıçdaroğlu döneminden farklı bir politik hatta partisini sokmaya niyetli olduğunu net bir biçimde deklare etti.

Devlet kurucu parti olarak CHP’nin etkili bir muhalefet yapamamasının en önemli nedeni devletçi zihniyetten bir türlü kurtulamamasıydı. Bu yapısal özellik sadece CHP’ye has bir durumda değildir. Türkiye’nin resmi muhalefeti hükümetlere muhalefet etmeye alışıktır, ama iş devleti tümüyle kontrolü altına almış ve artık devletleşmiş iktidarlara geldiğinde nutku tutulmaktadır. Devlet-hükümet ayrımının olduğu iktidar anatomilerinde muhalefetin hükümetleri eleştirmek ve etkili bir performans göstermek konusunda eli nispeten rahattır. Ancak siyasal iktidarların ömrü ne kadar uzun olursa devleti kendi zihniyetleri doğrultusunda dönüştürme ve yeni bir rejim inşa etme konusunda elleri de o kadar güçlü olmuştur. Bugün Türkiye’de sadece rejim değişikliği ile sınırlanamayacak düzeyde köklü bir değişim yaşanmıştır. AKP iktidarı altında devlet tipinde bir değişimin içinden geçiyoruz. Doğrudur Türkiye 2017 Anayasa değişiklikleri ile parlamenter sistemden Başkancı bir sisteme geçiş yaptı. Türkiye artık parlamenter bir sistemle yönetilmiyor. Kuvvetler ayrılığının tümüyle ortadan kalktığı, iktidarların kendini hukukla bağlı saymadığı de facto bir Anayasızlaştırma sürecinin içinde yaşıyoruz. Siyasi iktidar tüm önceliğini hukuken dönüştürdüğü rejimin yeni Anayasasını yapmaya vermiş görünüyor.

Cari devlet aklı uluslararası sistemdeki boşluklardan yararlanarak Türkiye’ye lig atlattıracağını, bölgesel bir güç haline getirebileceğinin hayallerini kuruyor. Bu nedenlerle dışarıda saldırgan ve yayılmacı bir politika takip ediyor. Savunma Sanayini geliştirerek Türkiye’yi silah ihraç eden önemli oyunculardan biri yapmayı hedeflediği gibi etrafındaki kriz bölgelerine ordusuyla müdahale eden ve rol kapmaya çalışan bir ülke olmak istiyor. Dışarıda yayılmacı siyaset izleyen bir ülkenin içeride demokrasi derdinin olmasını beklemek ham hayalden ibarettir. İktidar blokunu oluşturan fraksiyonların aralarında sürtünmeler olsa da izlenecek tarzı siyaset konusunda aralarında bir ihtilaf bulunmuyor. Bu nedenlerle bu durumu ‘devlete yıkılan siyaset’ olarak izah etmiştik. Türkiye’nin radikal bir değişim yaşamadığı takdirde Rusya, İran ve Venezüella tipi bir ülke haline geleceğini söylemiştik. Ordu rejim içindeki özerkliğini kaybederek sivilleşme adı altında iktidarın hizmetine yazılır. Gizli servis ve polis rejimin asıl baskı aygıtları haline gelir.

Bu ülkelerde resmi muhalefetin bir kıymeti harbiyesi yoktur. Muhalefet ancak Devletin belirlediği siyasi çerçeveye uygun davrandığı takdirde meşru kabul edilir. Muhalefetten Devletin ürettiği ideolojiyi ve milli güvenlik doktrinini kabul etmesi beklenir. Muhalefete sistematik baskı uygulanır. Medyanın neredeyse tamamı devletin kontrolündedir. Sermaye süreçlerine doğrudan müdahaleler yapılarak rejime doğrudan bağımlı bir sermaye fraksiyonu meydana getirilir. Bu sermaye fraksiyonu doğrudan reisin veya şefin kontrolü altındadır. Hemen her konu beka başlığı altında toplanarak millileştirilir. Güvenlik politikalarının sorgulanmasına izin verilmez. Yargı muhalifleri yıldırma ve cezalandırmanın bir aracı haline getirilir.

Bahsettiğimiz devlet artık yeni bir devlettir. Kapitalist devletin farklı tipleri olmuştur. Parlamanter, bonapartist, diktatoryal ve faşist devlet tipleri kapitalist devlet biçiminin birbirinden farklı varyantlarıdır. Bu devlet tiplerinden hangisinin baskın hale geleceğine son tahlilde ülkede yaşanan sınıf mücadeleleri karar verir. Birinden diğerine köklü dönüşümler yaşandığı gibi melez yapılanmalarda ortaya çıkabilir. Ezcümle söylediğimiz şudur: AKP iktidarı altında Türkiye’de yaşanılan değişim sadece rejim değişikliği ile sınırlı kalmamış devlet tipinde de moleküler bir değişim yaşanmaktadır.

Türkiye’nin resmi muhalefeti son on yılda yaşanan bu köklü değişimlerin izleyicisi olmakla yetinmiştir. Kritik evrelerde gerekli müdahaleleri yapamadığı için oyunun dışına itilmiş ve şimdi önüne tek seçenek olarak majestelerinin muhalefeti olma misyonu konulmuştur. İYİ Parti liderliği devletsiz yaşayamayacağını anladığı için altılı masayı terk etmiş ve saray iktidarının kendine biçtiği misyonu kabullenmiştir. Devletin yeniden gözüne girmek için şimdi muhalefete muhalefet yapmaktadır. Erdoğan’ın elinde İYİ Parti Bahçeli’yi terbiye etmenin bir enstrümanına dönüşecek veya şimdi tahmin edemediğimiz senaryolar içinde kendine verilen görevi yerine getirecektir.

Özgür Özel uzun süre CHP gibi bir partinin Grup Başkan Vekilliğini yaparak devletteki bu dönüşüme yakından tanıklık etmiştir. CHP ya cari devlet aklının hizmetine girerek majestelerinin muhalefeti haline gelecek ya da tarzı siyasetini değiştirmek zorunda kalacaktı. Kılıçdaroğlu partiyi sağ liberal bir hatta çekerek muhafazakârlarla işbirliğinin yollarını döşemişti. Bu çizginin sonuç vermediği Mayıs seçimlerinde ortaya çıktı. Sağı sağ ile yenme stratejisinin büyük bir fiyasko olduğu anlaşıldı. Üstelik AKP ile her an işbirliği yapabilecek 40 milletvekili altılı masanın muhafazakâr partilerine hediye adildi. CHP’nin elinde olan Belediyelerin yarı hisseli ortağı olan İYİ Parti’nin şimdi tek amacı CHP’ye yerel seçimlerde büyük kaybettirmek olarak görünüyor.

Devletin dışına itilmiş ve önüne devlet tarafından tek seçenek olarak majestelerinin muhalefeti olma misyonu konulmuş CHP’nin bu seçeneği kabul etmesi varlık gerekçesini inkâr olacaktı. Özgür Özel partisine ve şahsına dayatılan tercihi anlamış görünüyor. Grup Başkan Vekili iken Türkiye’yi Erdoğan’ın değil birilerinin Erdoğan’ı yönettiğini söylemişti. Bu lafı ile Ankara’daki iktidar mekaniğini bildiğini ve tanıdığını ima etmişti. ‘Devlet içindeki kanatların görevi iktidarı değil devleti korumaktır’ derken muhataplarına ‘mücadelem size karşı değil Erdoğan’ a karşı’ mesajını veriyor. Muhatapları içinde Erdoğan vazgeçilmez değil, ancak şimdilik ondan iyisi de yok. Bahçeli’yi Erdoğan’ın yanına korkuluk olarak dikmelerinin nedeni de bu. Şimdi de Akşener’i Erdoğan’ın koltuk değneği yapmak istiyorlar.

Özel’in işi zor hem de çok zor. CHP eliti devlete karşı mücadeleye alışık değil. Çünkü bu parti de yıllarca konforlu bir alanda siyaset yaptı. Kendi içinde oligarşik bir düzen kurdu. Örgütlerinin siyasi kapasitesi çok yetersiz. Özel’in siyasi yol arkadaşları böyle bir mücadeleye ne kadar hazır belli değil. Ama CHP’nin de önünde başka bir alternatif bulunmuyor.