Erdoğan ve çevresi Biden ve ekibinden beklediği ilgiyi görememenin sıkıntılarını yaşıyor. ABD Devlet Başkanları teamüller gereği göreve başladıktan sonra ilk önce dost ve müttefikleriyle ilişkiye geçerler. Biden koltuğu oturduğundan bu yana pek çok Devlet Başkanı, Cumhurbaşkanı ve Başbakan'la görüşmesine rağmen henüz Erdoğan ile görüşmüş değil. Kurulan ilk temas Erdoğan'ın sözcüsü Kalın ile Biden'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Sulasan arasında gerçekleştiyse de alınan ilk izlenimler iç açıcı olmaktan uzak. Önceki başkanlardan Obama göreve başladıktan sonra çıktığı ilk yurt dışı seyahatinde Ankara'ya uğrayıp TBMM'de bir konuşma yapmış ve Türkiye'den '' model ülke, stratejik ortak '' olarak bahsetmişti. Obama Türkiye'yi yakın çevresine İslam’la demokrasiyi bağdaştırmış model ülke olarak öneriyordu. Bunun reel politika lisanındaki gerçek karşılığı ise henüz küresel piyasalarla tam anlamıyla entegre olamamış, ülkelerini piyasaların hizmetine açamamış Müslüman ülkeler açısından '' ılımlı İslam’ı '' temsil etmekti. Obama Erdoğan'ı en etkilendiği beş lider arasında sayıyordu. Görev süresi bittikten sonra ise yaşadıklarını herhalde derin bir hayal kırıklığı olarak anlatmıştır dostlarına.
Biden ve ekibi Erdoğan’ı çok iyi tanıyor ve bütün özelliklerini biliyor. Çünkü bizzat Biden’ın kendisi bugüne kadar Türkiye’ye ilki tam 12 Eylül öncesine denk gelmek üzere dört defa gelmiş. Obama döneminde kesintisiz sekiz yıl başkan yardımcılığı yapmış, Amerikan establisment’inin içinden gelen birisi ve Erdoğan ile iki defa baş başa özel olarak görüşmüş. Amerika tarafından şu ana kadar verilen mesajlar Erdoğan açısından hiç de umut verici değil. Bu elbette sürdürülebilir bir ilişki kuramayacakları anlamına gelmiyor biz ilk yoklamalardan bahsediyoruz. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Boğaziçi protestolarında öğrencilere uygulanan sertlikten şikâyetçi olduklarını, gelişmelerin endişe verici bulduklarını söyledi. Ulusal Güvenlik Danışmanı Sullivan ise S-400'ler konusunda geri adım atmalarının mümkün olmadığını, Türkiye ile ilişkilerin düzeltilebilmesi için bu başlıkta somut adımların atılmasını beklediklerini açıkladı. Biden dönemi Trump döneminden farklı olacağa benziyor. Bu farklılıklar Biden yönetiminin;
1-Kurumları öne çıkartmaya, aralarındaki çekişmeye son vermeye, diplomasiye yeniden dönmeye, selefinden farklı olarak liderden lidere diplomasiyi terk ederek şahsileşmeden uzaklaşacağı mesajları vermesine,
2-Amerikayı BM'ye bağlı uluslararası kurumlara yeniden döndürmesine, İklim Sözleşmesine yeniden katılmasına, Dünya Sağlık Örgütü, Rusya ile nükleer silahların sınırlandırılması anlaşmalarına yeniden rücu etmesinden anlaşılıyor.
Bu Amerika’nın küresel hegemonik rolünü tek yanlı değil çok yanlı, keyfi değil yönetişime uygun biçimde kullanacağı anlamlarına geliyor.
3-Trump döneminde İsrail'e tanınmış olan ayrıcalıkların devam edeceği anlaşılmakla birlikte yeni ayarların yapılacağı da fark ediliyor. Fas, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Mısır İsrail'i resmi olarak tanıdılar. İsrail Arap Dünyası'nda yaşadığı uzun süren tecritten kurtuluyor. Ancak Biden'ın aldığı ilk kararlardan birisi Kudüs'e taşınmış olan ABD Büyükelçiliği'ni yeniden Tel Aviv'e çekmek oldu.
4-ABD açısında başlıca küresel tehdit Çin olmaya devam etmekle birlikte Trump döneminin aksine Rusya'da o düzeyde bir tehdit olarak algılanmaya başlıyor. Trump ile Putin arasında nedeni bir türlü anlaşılmayan karşılıklı idare etme yaklaşımından uzaklaşılıyor. İran'a karşı ise bu ülkeyi önce Körfez ve Ortadoğu sahalarında kazandığı etki alanlarını daraltmaya sonrasında ise geri çekilmeye zorlama şeklinde ince bir taktik hayata geçiriliyor. Körfez Bölgesi'nde Katar ile Suudi Arabistan ve BAE arasında yaşanan yumuşama Mısır'ı da içine alacak şekilde genişletilerek burada sağlanan ortaklığın Doğu Akdeniz'i ve özellikle Libya'yı da içine alması yönünde seri adımlar atılıyor.
5-Küresel vizyonunu çok taraflılığa oturtan, AB ile yakın çalışmaya yönelen Biden tıpkı Clinton döneminde olduğu gibi ABD çıkarlarına hizmet etmeyen liderleri ve rejimleri '' insan hakları ve demokrasi '' kavramları üzerinden sıkıştırmaya, hizaya getirmeye, kendi politikalarına uyum sağlamaya zorlayacak.
Clinton döneminde bu strateji doktrin düzeyine yükseltilmiş adına da '' insani müdahale '' denmişti. Sonradan liberalleşmiş bir yığın eski solcu emperyal vizyonun bu yeni sürümüne gönüllü yazılmış Kosova'ya, Irak'a, Sırbistan'a yönelik askeri müdahalelere destek vermişti. Biden tekrar demokrasi, ,insan hakları, etnik haklar gibi talepleri Amerikan politikasına entegre etmek istiyor. 2021’in sonlarına doğru '' dünya demokrasi kongresi ''nin toplanması bekleniyor.
Trump döneminde meşrebine göre bir adam bulmanın rahatlığına alışan Erdoğan ise bu gelişmeleri kaygı ile izliyor. Trump'dan yutkunmak zorunda kalacağı azarlarda işiten Erdoğan buna rağmen ilişkiyi sürdürülebilir kılmayı başarmıştı. Şimdi karşısında hem kendisini hem de bölgeyi çok daha iyi tanıyan bir ekip var; dışişleri, savunma bakanı, ulusal güvenlik danışmanı, Ortadoğu ve Kuzey Afrika ve Suriye özel temsilcilerinin Erdoğan’a karşı hem şahsi duyguları hem de Suriye sahasındaki PYD unsurlarına angajmanları biliniyor.
Erdoğan sürece hazırlık babında bazı adımlar attı; önce damadının kellesini vererek sahte bir reform söylemi başlattı, daha da göz boyamak için Anayasa önerisi ile el yükseltti, Doğu Akdeniz'deki sismik araştırmalara son verip gemileri Antalya'ya limanına çekerek ulusalcı çevrelerle aynı dalga boyunda konuşmasına vesile olan Mavi Vatan doktrininden de kısa sürede çark etti ve hızla Yunanistan ile istikşafı görüşmelere başladı.
Çavuşoğlu ve Akar’ı bu sürecin altyapısını hazırlamak için Washington ve Brüksel'e gönderdi. NATO çevreleri tarafından güvenilir bir asker olarak bilinen Akar S 400’ler başta bazı kriz başlıklarının NATO kurumsallığı üzerinden konuşulması için zemin hazırlıkları yaptı.
Darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanı olan Akar yeni hükümet sistemi ile birlikte Savunma Bakanlığı'na atanmıştı. Ordunun yüksek kademesini istediği gibi dizayn eden ve yaklaşık yirmi bin personelin uzaklaştırıldığı büyük operasyonları da yöneten Akar dış politikada askeri gücünü çok daha yoğun kullanılmasından da kaynaklı olarak de facto Dışişleri Bakanı gibi de davranıyor adeta.
Hariciyenin ilgilenmesi gereken bölgesel ve küresel meselelerde Akar'ın inisiyatif aldığını bu dosyalarla bizzat ilgilendiğini görüyoruz. Diplomasi yerini güvenlikçi dile, yumuşak güçse yerini askeri kapasiteye yüklenmeye bırakınca bu durumlarda olağanlaşıyor. Akar NATO'cu kimliği ile Biden ve çevresi ile yürütülecek müzakerelerde de öne çıkıyor. S-400'lerle ilgili bir tür toprağa gömmek anlamına gelen teklifi yaparken iç kamuoyundan gelecek tepkilerin önünü almak için de bunu YPG'ye yönelik Amerikan angajmanına son verilmesine bağlıyor.
Anti Batı, anti Amerikan söylemi üzerinden S-400'ler konusunda kesinlikle taviz verilmeyeceğini söyleyerek içeride kitle mobilizasyonu sağlayan Erdoğan ise atadığı Bakanı'nın tekliflerini haberi yokmuş gibi duymazlıktan geliyor. Yani hem nalına hem mıhına dediğimiz hadise yaşanıyor.
ABD ile Rusya arasındaki tahterevallide her iki tarafı da idare etmeye çalışan Erdoğan açısından Amerika'daki yönetim değişikliği işlerin eskisi gibi sürdürebilmesini zorlaştırıyor.
S-400'ler toprağa gömüldüğünde Putin'in buna ne tepki verecek, aktif halde tutulduğunda ise Amerikan yaptırımlarının devreye girme ihtimali çok yüksek. 15 Temmuz'la ilgili bir yığın gizli bilgiye sahip olduğunu tahmin ettiğimiz eski KGB ajanı Putin eğer aldatılırsa nasıl bir oyun kuracak yaşayıp göreceğiz.
Büyük kriz içindeki kırılgan bir ekonomiyi yönetmek sorumluluğundaki Erdoğan’ın olası Amerikan yaptırımları karşısında elinin bağlığı olduğu yeterince açık. Emperyalist güçler ellerindeki en büyük tehdit aracı olan sıcak para giriş ve çıkışları ile istedikleri tavizleri alacaklarını, gerekirse iktidarları değiştirebileceklerini biliyorlar.
Sahte anti Amerikancılık yapanlarda biliyorlar kırılgan ekonomi ile emperyalistlere direnemeyeceklerini. Ama işleri de bu zaten; yanılsamalarla, aldatmacalarla, yalanla dolanla halk sınıflarını oyalamak, suni düşmanlıklar üzerinden algıları yönetmek ve bağımlılık ilişkilerini gözden saklamak.