İnancımızda, “Ölmeden önce, ölmek” diye birazda tasavvufi bir kavram vardır. Burada anlatılmak istenen nefsin terbiye edilmesidir. Nefis terbiyesi lafla olmayacağı için de namaz burada imdadımıza yetişmektedir. Bir ibadet olarak dinin direği olması açısından oldukça önemlidir.
Tekbir almak için ellerimizi kaldırdığımızda dünyayı arkada bıraktığımızı lisani hal ile ifade etmiş oluruz. Yani şu anda aracısız olarak Yüce Allah’ın huzurundayım ve de başka hiçbir şeyle meşgul olmamam gerekiyor. Kıyamda ayakta durduğumuzda tam teslimiyetle, huzurda bulunmanın hazzı ile gönlüm huzur bulmaktadır. Rükûa eğildiğimde toprağa düşmeye hazır bir tohum gibi sarsılmaktayım. Burada topraktan geldiğimiz ve yine toprak olacağımız teması ağır basmaktadır. Secdeye vardığımızda, yalnızca sana secde eder, yalnızca senden yardım dileriz durumu söz konusudur. Sağımızda ve solumuzda bulunan meleklere selam verip namazdan çıktığımızda aynı zaman da onları şahit tuttuğumuzun da resmidir.
Gerçek müminin namazı bu şekilde duygu ve düşüncelerle olmalıdır. Böyle bir namaz bizi olgunlaştırıp başka platformalara taşıyacaktır. Aksi takdirde namazsızların sürekli gündem de tutup, haklı olarak eleştirdikleri, “Böyle namaz kalacaklarsa, hiç kılmasınlar…” durumu ortaya çıkacaktır. Müslüman; diğer insanların, elinden, dilinden ve de belinden emin oldukları kişi olmak durumundadırlar. Böyle olmadıklarında İslam’a en büyük kötülük ve darbeyi vurduklarının maalesef farkında değiller. Bizim referansımız bunlar olmadığı için de namaz kılmayanların kötü örnekleri emsal göstererek kendilerini temize çekmeleri onları kurtarmayacaklardır. Hesap gününde, “Tanıdığım bazı Müslümanlar her türlü melaneti işledikleri için dinden soğudum!” savunması geçerli olmayacaktır. Bu şeytanın aldatması, büyük bir yalan ve kandırmacadır. Vicdanları rahatlatmak için manivela olarak gösterilen bu örnekler bizi temize çıkarmayacaktır.
Sonuç olarak; Müslüman akıllı olmak ve de sürekli huzurda bulunmak zorundadır. Hazır olanlar, huzurda bulunanlardır. Bunun dışında başka kurtuluş yolu mevcut değildir. Başkaları ile mukayese ve karşılaştırma yapmak bu dünya için geçerli olsa da ebedi kalacağımız ahirette bir şey ifade etmeyecektir. Mahşer gününde kimsenin kimseye faydası dokunmayacaktır. Bu yüzden de inancımızı kaynağından öğrenerek yerine getirmek inşallah kurtuluşumuza vesile olacaktır. Bunun dışında ki her şey boş ve malayani işler olarak zor günümüzde bize fayda sağlamayacaktır. Gerçek Müslümanlar, ölüm Allah’ın emri olduğu için hazırdırlar, hazır oldukları içinde huzur içindedirler. Bu fani dünyada huzur ise her şeydir, üstelik diğer tarafta huzurun devamı söz konusudur. Gerisi lafı güzaftır.
Esenlik dileklerimle,
Erol Aydın