Ana Dilimizdeki Kur'an'da Karun Örneği

Yüksel Mert

KASAS SÜRESİ:

“…Şüphesiz Karun, Mûsâ'nın toplumundan idi de, onlara karşı azgınlık etmişti.

Biz ona öyle hazineler vermiştik ki, şüphesiz onun anahtarları güçlü kuvvetli bir topluluğa ağır gelirdi.

Bir zaman toplumu ona demişti ki:

"Şımarma!

Şüphesiz ki Allah şımarıkları sevmez.

Ve Allah'ın sana verdiği şeylerde âhiret yurdunu iste.

Dünyadan da nasibini unutma!

Allah'ın sana ihsan ettiği gibi, sen de ihsanda bulun.

Ve yeryüzünde bozgunculuğu isteme.

Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez."

Karun, "Bu servet, bana ancak kendimdeki bilgi sayesinde verildi" dedi.

Bilmez miydi ki Allah, kendinden önceki nesillerden, ondan daha güçlü, ondan daha çok taraftarı, birikimi olan kimseleri kesinlikle değişime/yıkıma uğratmıştı. -Ve bu günahkârlar, diğerlerinin günahlarından sorumlu tutulmaz.-

Derken Karun, süs, görkem içinde toplumunun karşısına çıktı.

Dünya hayatını isteyen kimseler, "Keşke Karun'a verilen gibi bizim de olsaydı!

Şüphesiz ki o Karun, çok büyük bir nasip sahibidir" dediler.

Ve kendilerine bilgi verilmiş olan kimseler ise, "Yazıklar olsun size! İman eden ve sâlihi işleyen kimseler için Allah'ın vereceği ödül daha hayırlıdır.

Ona da ancak sabredenler kavuşabilir" dediler.

Sonunda Biz onu ve evini yere geçirdik.

Artık Allah'ın astlarından kendisine yardım edecek bir taraftar da olmadı ve o, kendini savunup kurtarabilecek kimselerden de değildi.

Ve daha dün onun yerinde olmayı isteyenler, "Demek ki Allah kullarından dilediğine rızkı genişletiyor ve daraltıyor.

Şâyet Allah bize armağan vermiş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi.

Ve demek ki kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenler kendilerini kurtaramıyorlar" diyerek sabahladılar.

İşte âhiret yurdu!

Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu arzulamayan kimseler için hazırlarız.

Ve âkıbet, Allah'ın koruması altına girmiş kişiler içindir..”

Kaynak: (KUR’AN-I KERİM 28/77-83’e kadar)