Yüce kitabımızda yüzlerce ayette; Düşünmez misiniz?
Akletmez misiniz?
Görmüyor musunuz?
Düşünüyor musunuz?
Diye dikkat çekecek boyutta ayetlerle, Müslümanlar defaetle uyarılmışlardır.
Bu ayetler boşuna mı indirildi?
İslam dünyası fiilen, aklın en az kullanıldığı, cehaletin, sömürünün, savaşların, haksızlıkların, ırkçılık, mezhepçilik. Hatta bölgecilik sebeplerinden insanların birbirini öldürdükleri coğrafyalar olmaktan kurtulamadılar. Halâ İslam coğrafyalarında hayranlık uyandıracak örnek/ideal bir yönetim sergilenen bir ülke yok. Adil bölüşüm, insan hakları, çevreye duyarlılık...
Düşünsenize, bir gayrimüslime,
Ateiste İslam’ı anlatıyorsunuz ama bu dinin yaşandığı bir örnek bile gösteremiyorsunuz. Teoride mükemmel, uygulamada bu kadar zayıf olmayı hak ediyor mu bu din sizce?
Aklı bu kadar önemseyen, adaleti,
Liyakati, uzmanlaşmayı, uzmanlarla istişareyi oldukça fazla öne çıkaran bir dinin /kitabın/peygamberin takipçileri nasıl bu hale geldiler?
İslam dünyası denecek 55 ülkenin hukuksal yapısı, eğitim kurumları, dünya endüstriyel üretimine katkı oranları, tarımdaki seviye, yazılım,
İlaç, gübre, tohum, uzay araştırmaları
Rabbimizin emrettiği; akledin,
Düşünün, araştırın, istişare edin ayetleri ile ters dışlıyor mu?
Peygamberden sonra, İslam milletini yönetme onuruna erdirilmiş yöneticiler ve yakın çalışma arkadaşları bunun hesabını vermeyecek mi sizce?
Ya üç kuruşluk dünya konforu için bu günahlara gönüllü ortak olanlar, destekleyenler?
Bu kadar üzerinde durulan akıl ve akletmek kavramları çok önemli. En azından Rabbimiz ve insanlara gönderilen temsilcisi Hz Muhammed AS çok önemsiyor. Bu açık.
Kur’an’a göre akletmek nedir?
Akıl, Kur’an’ın anlatımıyla insana verilen anlama, ölçüp tartma, kıyaslama ve muhakeme yapma yeteneğidir. Ayetlerin ışığında konuya baktığımızda, aklın, beş duyumuzdan da istifade ederek, merkezi kalp olarak tanımlanan anlama, yargılama ve hüküm çıkarma yeteneği olduğunu görürüz.
●Allah sizi annelerinizin karnından bir şey bilmez halde çıkarmıştır. Belki şükredersiniz diye size kulak, göz ve kalp vermiştir. " (16/78)
●Yeryüzünde dolaşmıyorlar mı ki, orada olanları akledecek kalpleri, işitecek kulakları olsun; ama yalnız gözler kör olmaz fakat göğüslerde olan kalpler de körleşir." (46/26)
●Kitap’ı okuduğunuz hâlde insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Akletmez misiniz? (2/Bakara 44)
●Şüphesiz ki göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ve gündüzün peşi sıra yer değiştirmesinde, insanlara fayda sağlayarak denizde yüzen gemilerde, Allah’ın gökyüzünden indirdiği ve ölümünden sonra yeryüzünü kendisiyle canlandırdığı suda, orada yaydığı farklı türdeki her bir canlıda, rüzgârların çevrilip yönlendirilmesinde, gök ve yer arasında emre amade kılınmış olan bulutlarda akledenler için (üzerinde düşünülüp, bunları yapanın tek ilah olduğu ve kulluğun yalnızca O’na yapılması gerektiğine dair) deliller vardır. (2/Bakara 164)
Yukarıdaki ayetlerden de açıkça anlaşılacağı üzere bizi yaratan güç; öğrenerek gelişmemizi istiyor.
Bunun için; göz, dil, kulak, kalp, beyin
...harekete geçirilmeli, yaradılışınızın en önemli gayesi için gayret göstermeliyiz.
Çok şey bilmekle "akletmek" farklı şeylerdir. Sistemli öğrenme, periyodik uzmanlaştıran eğitimden destek alınmalıdır. Kendisi ve içinde yaşadığı toplumun faydasına veya zararına olabilecekleri hesap edip, ona göre tutum ve davranış belirlemeyenler, ne kadar çok bilgi sahibi olurlarsa olsunlar "akletmeyenler" kategorisine dahil olurlar.
Gittiğimiz yol doğru mu?
Daha iyisi olabilir miydi?
Gerçek kapasitemizi harekete geçirebildik mi?
Bireysel ve toplumsal gelişime ve faydaya vesile olabildik mi?
Kazandığımız para helal mi?
Arkadaşlarınız doğru seçilmiş mi?
Mensup olduğumuz kurum var mı?
Bu mensubiyet bizi geliştiriyor mu?
Bu mensubiyet sadece güç ve maddi kazanç odaklı mı?
Çevremiz için, mağdurlar için,
Hayvanlar için biz neyi ifade ediyoruz?
İnsanlara fayda mı, yük mü sağlıyoruz?
Şimdi, şu anda ölsek, bizi tanıyanlar arkamızdan iyiliğimize şahitlik eder mi?
Vakit geç olmadan aklınız kullanın ve akledin!