İnsanlar çıldırmış gibi. Toplumda her türlü değer, kavram, düşünce sadece söylemde var. Ahlak da, dürüstlük de hep söylemde göster işte gerçekte ise yok. Gerçekçi bir toplum olmaktan hızla uzaklaşmaktayız. Etrafımız yangın yeri bizler gülmeye oynamaya devam ediyoruz. Kısacası nereye doğru gittiği belli olmayan her şeyi ile sahte bir toplum haline gelmişiz ve getirilmişiz.
Yaptıklarımız ile söylemlerimiz birbirine uymamaktadır. Bunu da değişim ve/veya dönüşüm diye yutturmaya çalışıyoruz. Şöyle bir etrafımıza bakalım vatanına, olup bitenlere, kendine bu kadar yabancılaşan bir toplum gördünüz mü? Her şeyimizle bir bataklığın içinde bir çamur deryasında çırpınıp duruyoruz. Yönetim kademeleri kifayetsiz muhterisler tarafından ele geçirilmiş ve bunlar toplumu da kendilerine benzetmektedirler.
Bu durum hemen hemen her seviyede ve her kurumda aynı felsefe hâkim durumda. Birçokları bu işten benim çıkarım ne olacak diye bana hangi makamı vereceksiniz diye bakıyor, kendi makamımı nasıl koruyacam diye planlar yapıyor.
Toplumun hayat felsefesi bu iki soruya göre şekillendirildi. Sorular belli bu işten pay alabilecek miyim, makamım ne olacaktır? Bu iki soruya olumlu yanıt aldığı zaman artık gözü hiçbir şey görmüyor artık her şeyi kutsal görebilmekte hatta kırmızı çizgiler bile silinmektedir.
Toplumda hâkim hale getirilen bu yaşam felsefesi birçok kesime yansımış durumdadır. Hem de hiç tahmin edilemeyecek kadar. Günlük yaşamdan çok sayıda örnek verebiliriz ki adeta gözümüzün içine sokuyorlar. Trafikte yaşadığımız görgüsüz ve kaba tutumlar bunun en basit örneğidir. Başkalarının haklarını gasp etmek bir tarz haline gelmiştir. Bu hak gaspını da çok normal bir uygulamaymış gibi anlatırlar.
Sonrada utanmadan sıkılmadan dinden, imanda hak’tan hukuk’tan bahsederler. İkiyüzlülüğü normalmiş gibi algılatmaya başlarlar ve normalleştirirler.
Kendisine böylesine yabancılaşan, günlük yaşam çıkarları uğruna bütün değerlerini yok sayan ama varmış gibi gösteren bir toplum haline getirildik.
Şöyle bir etrafımıza bakalım ve kendimizi eleştirelim, kendimize gelelim yoksa bu akıl tutulmasının çıkarcılığın, yabancılaşmanın sonu hiç de iyi olmayacaktır.