AKP Sözcüsü Ömer Çelik, "Rusya ile karşı karşıya gelme tavrımız yok, hedefimiz rejim" dedi.
AKP Sözcüsü Ömer Çelik, AKP Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısının ardından açıklamalarda bulundu.
Çelik açıklamasında "Eğer biz bugün İdlib'den çekilirsek sınırlarımızın içine kadar gelirler. Türkiye sınırlarını korumak için bu harekâtları yapmak zorundadır. Göçü önlemek için harekâtları yapmak zorundayız. Hedefimiz bize saldıran rejim unsurlarıdır" ifadelerini kullandı.
Ömer Çelik’in açıklamalarından satır başları şöyle:
"Bazı çevreler tarafından Suriye'deki Baas zihniyetinin içerideki aynısını zikreden çevreler 'İdlib'de ne işimiz var' diye bir yaklaşım ortaya konuluyor. Yakın zamana kadar Kilis'e terör örgütleri tarafından ülkemiz hedef alınıyor, vatandaşlarımız hayatını kaybediyordu. Terör unsurları topraklarımız içinde belli yerlere vuracak kadar sınırımıza yakın yere gelmişlerdi. Dolayısıyla biz bunlara cevap vermeseydik, bu tehdit yoğunlaşarak devam edecekti. Her meşru devletin, her egemen devletin yaptığı, yapması gerektiği gibi Türkiye Cumhuriyeti devleti de egemen bir devlet olarak sınırlarını korumak, vatandaşlarını korumak için Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı harekâtlarıyla birlikte başlayan süreci Barış Pınarı Harekâtı ile belli bir noktaya getirmiştir. Bugün itibarıyla İdlib'den çekilsek, gözlem noktalarından çekilsek sınırlarımızın içine kadar bu tehdidin hareketleneceğinden hiçbir kuşku yoktur.
"Milli güvenliğimizi korumak için buna mecburuz"
Müttefiklerimizin bazıları tonlarca mühimmat ve TIR'lar dolusu silahı verdikleri bir terör örgütü on yıllarca ülkemizi tehdit etmektedir. Bu terör örgütüne Türkiye Cumhuriyeti sınırlarının hemen dibinde terör devletçiği kurmak üzereyken Fırat Kalkanı, Barış Pınarı Harekâtı'yla darmadağın edilmiştir. Bütün bunlar olmasaydı, egemen ve meşru devlet olarak Türkiye Cumhuriyeti bu harekâtları başlatmasaydı, terör örgütleri Kilis'e, Hatay'a, Urfa'ya saldırırken Hükümet ne yapıyor diye soracaklardı. Terör örgütlerini belli bir derinliğe uzaklaştıracak bu harekâtları yapmak zorundayız. Bunları yapmasaydık sınırlarımız tehdit altında olacaktı, terör örgütleri sınırlarımızın içinde meşru hedefler olarak karşımıza çıkarılmaya çalışılacaktı. Milli güvenliğimiz için buna mecburuz.
Burada hiçbir şekilde Türkiye Cumhuriyeti Rusya ile karşı karşıya gelmek gibi bir tavır içerisinde değiliz. Bize saldıran rejim unsurudur. Rejimin saldırganlığı Rusya'nın verdiği sözlere dönük de bir saldırganlıktır. Soçi ve Astana birlikte imza attığımız hususlardır. Rusya'nın rejim üzerindeki etkisini kullanarak, rejimi Soçi Mutabakatı ile belirlenmiş sınırlara çekerek bir etkinlik üretmek durumundadır. Sayın Cumhurbaşkanımızın TSK'ya talimatı açıktır; sınırlarımıza yakın terör devletçiği görmek istemiyoruz, bunlara hiçbir şekilde müsade edilmeyecektir. Kara propaganda makinası çalıştı. TSK'nın yanında yabancı, terörist unsur olduğunu söyleyenlerin bunu ispat etmesi mümkün değildir. Bütün bu bilgiler Rusya tarafına verilmiştir. Belgeler devletimizin elindedir. Burada açık şekilde rejimin saldırganlığına bahane üretecek herhangi bir zemin olmadığını net olarak söyleyebiliriz.
"Güvenli bölge oluşturulsaydı göç hareketliliğinin önüne geçilecekti"
Esad rejimi ile görüşülsün diye çeşitli siyasi partiler oluyor. Suriye Esad'ın şahsi malı mıdır, Suriye Suriyelilerin midir? Suriye'de bütün Suriyelilerin üzerinde mutabık kaldığı bir siyasi çözümün bulunmasıdır. Sayın Cumhurbaşkanımız ifade ettiler, bu siyasi çözüm üretildikten sonra Türkiye Suriye'de herhangi bir şekilde askeri varlık bulundurmayacaktır. Vatandaşlarımızın hayatını korumak için buna mecburuz. Ortaya çıkan göç dalgası 1 milyon kişi Türk sınırına hareketlenmiştir. Aynı şekilde Türkiye'deki mültecilerde de hareketlenme söz konusu olmuştur. Türkiye'nin bundan sonra herhangi bir şekilde mülteci yükü taşıyacak durumu kalmamıştır. Sayın Cumhurbaşkanımız Suriye toprakları içerisinde güvenli bölge oluşturulmasını söyledi. O zaman buna yanaşmayanlar birçok fırsatı heba etmiş oldular. Sayın Cumhurbaşkanımızı dinleselerdi böyle bir göç ortaya çıkmayacaktı. Bu göç hareketliliğinin, insani felaketlerinin önüne geçilecekti.
Bütün dünyanın yapmadığını tek Türkiye yapmıştır. Türkiye uluslararası kurumların, dünyanın terk ettiği vicdanı tek başına ayakta tutmuştur. Esad katletmiştir, seslerini çıkarmadılar, petrol bölgeleri için hareketlenenler bu insanların hayatını hiç umursamadılar. Türkiye dünyanın vicdanı terk ettiği zamanda vicdanı Türkiye üstlendi. Kimseyi ülkeden zorla göndermiyoruz, hiç kimseyi zorla tutmak gibi bir yaklaşım içerisinde olmayacağımız aşamaya geldik. Bu olay gerçekleşir gerçekleşmez, sayın Cumhurbaşkanımızı telefonda arayarak Türkiye'ye yeni maddi yardımda bulunacaklarını söylediler. Sadece sözde takdirlerini iletenler, ellerini taşın altına koymayanlar bugün bu mesele ne olacak diyorlar. Yunanistan'ın göçmenlerin üzerine gaz bombaları atması, bir göçmeni öldürmesi, ses bombası atması insanlık dışı bir yaklaşımdır.
"Yunanistan'a tavsiyemiz Avrupa'ya güvenmemeleri"
Avrupa sınırlarını gaz bombası atarak mı koruyacaksınız? AB Konseyi Başkanı Michael, 'Yunanistan'ın yanındayız' diyor. Durumu yakından gözlemlemek üzere Türkiye-Yunanistan sınırına geleceğini söylüyor. İnsani hassasiyetler konusunda çok konuşan, mülteciler konusu olunca şimdiye kadar Türkiye-Suriye sınırının neden Türkiye tarafını ziyaret etmişlerdir. Verdikleri hiçbir sözü tutmamışlardır. Hiçbir şekilde bu insani yükü paylaşma konusunda anlamlı bir destek vermemişlerdir. Yunanistan her zaman gibi yanlış yapıyor, basiretsiz davranıyor. Avrupa'nın sözlerine güveniyor. En zor zamanlarda Yunanistan'ın yanında olduk. Yunanistan'ın başına gelen hiçbir felaketi istismar etmedik. Yunanistan şu anda NATO'da siyasi ve askeri şantaj içine giriyor. Bu kayıtlara geçmiştir. Yunanistan, Türkiye'ye şantaj yapacak bir ülke değildir. Kendilerine tavsiyemiz Avrupa'ya sakın güvenmesinler. Yarın iş biraz daha buyunca onların umurlarında Yunanistan da olmaz, başka tedbirler peşinde koşarlar.
Şimdi çeşitli tweetler atıyorlar, Avrupa'nın sınırlarını koruyacağız diyorlar. Avrupa'nın sınırlarının nereden başladıklarından bile haberleri yok. Avrupa'nı sınırları Türkiye'den başlıyor. Avrupa'nın sınırlarını korumak için masum insanlara silah doğrultmak siyasi ikiyüzlülüğün göstergesidir. Bugün Ağrı'da roketli saldırıda bir şehidimiz var. Şehidimize rahmet diliyoruz. Terör örgütünün her fırsatı kullanarak vahşi yaklaşımı devam ediyor. Türkiye terör belasıyla sonuna kadar mücadele etme konusunda tavizsiz ve tereddütsüz bir şekilde yaklaşıma devam edecek. Diyarbakır annelerinin dağa kaçırdıkları evlatları için yürüttükleri vicdan eylemi 182. gününe girdi. Onlara buradan sevgi ve saygılarımızı gönderiyoruz. Evladını kaybetmiş annenin Cumhurbaşkanımızı arayarak desteklerini ifade etmeleri çok kıymetlidir. Son olarak dün Diyarbakır'ın Bismil ilçesinden gelen anne Naciye Ercan, oğlunun dağa kaçırıldığını ifade ederek oğlunun geri gelmesini arzu ederek bu eyleme katıldı."
AKP Sözcüsü Çelik, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Çelik'in verdiği yanıtlar şöyle:
"O gece bütün açıklamaları neden Hatay Valisi neden yaptı?"
Hatay Valisi de devletin yetkilisi. Cenazelerin, yaralıların geldiği ilin valisi. Hükümetin o ilde en üst düzey yetkili. Cumhurbaşkanlığı makamı adına İletişim Başkanlığı açıklama yaptı. Cenazelerin geldiği, yaralıların olduğu ilden en doğru açıklamalar sayın vali tarafından gerçekleştirildi, merkezden Cumhurbaşkanlığı makamı adına İletişim Başkanlığı kendisine verilen görev çerçevesinde bunu gerçekleştirdi. Biz de geç saatlerde parti adına açıklama yaptık. O gece sayın Cumhurbaşkanımızın nasıl bir mesai içerisinde olduğunu devlet sorumluluğu içinde olanlar son derece yakından bilirler. Sayın Cumhurbaşkanımız o gece sabaha kadar kesintisiz mesai yapmıştır. O gece insan üstü bir gayretle hiç kimsenin uyamadığı, sürekli değerlendirmelerin yapıldığı, kriz yönetimi toplantılarını sayın Cumhurbaşkanımız yönetmiştir. Olayın başladığı andan sabahın ilk ışıklarına kadar ilgili kurumlara son talimat vermiştir.
"Sayın Bakanımız, Sayın Cumhurbaşkanımız adına gidip Yüce Meclis'te bilgileri verecektir"
Cumhurbaşkanlığı makamı yeni sistemde bu işlerin nasıl işlediğini, Cumhurbaşkanı adına bir bakanın gidip de yüce Meclis'e bilgi vermesinin son derece tabii olduğunu anlamamaktan ileri gelen konular. Saldırıyla ilgili süreç, saldırıdan sonra verilen cevap, sahadaki gerçekliğin ne olduğuna dair bilgi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi içerisinde Milli Savunma Bakanlığı'nda var. Yaptıkları Suriye, İdlib meselesini tartışmak değil. Çıkıp sayın Cumhurbaşkanımızla ilgili bir polemik üretmeye çalışıyorlar. Mesele askerlerimize yönelik saldırganlıktan sonra gerekli cevapların Suriye rejimine en etkili şekilde verilmesidir. Sayın bakanımız yüce Meclis'e bilgi verecektir. Yüce Meclis'in daha etkin olmasından, daha çok rol oynamasından bahsedenlerin yüce Meclis'i kavramakta bir kapasitesizlikleri var. Sayın Bakanımız, Sayın Cumhurbaşkanımız adına gidip Yüce Meclis'te bilgileri verecektir.
"Türkiye siyasi çözümden yana"
Cumhurbaşkanımızın temel bir yaklaşımı vardır. Türkiye masayı terkeden ülke olmayacaktır. Sayın Putin'in de Türkiye'ye çok sayıda ziyareti oluyor, sayın Cumhurbaşkanınımızın da oluyor. Sahadaki kararlılık kadar masada kalma konusundaki kararlılığı da meczeden bir yaklaşımı vardır. Siyasi, diplomatik aklın masada muhataplarına anlatılması, sahada çalışmanın tam bir yetkinlikle ortaya konulması. Türkiye burada siyasi çözümden yana olduğunu, herhangi bir devletle çatışma içinde olmadığını tam tersine Suriye'nin toprak bütünlüğünden yana olduğunu, rejim bir saldırganlık göstermeseydi rejimin de hedef olmadığını net bir şekilde şu anda sahada gösteriyor, masada da bunlar dillendirilecektir.
"Şehitler tepesi boş kalmayacaktır" sözlerine ilişkin açıklama
Ne millet adına bir yaklaşım üretebiliyor ne devlet adına üretim üretebiliyor. Dar alanda, argüman üretmiş olmak için üretilen bir şey. Burada sayın Cumhurbaşkanımızın şehitlerle ilgili hassasiyetlerini sorgulamak onların haddine düşmez. Cumhurbaşkanımızın şehitlerle ilgili hassasiyetinin inancımızdan geldiğini herkesin bildiğidir. Bunu sorgulamaya kalkmak en önemli saçmalığın zirve noktasıdır. Bu sözün inancımızdaki, kültürümüzdeki anlamını bilmeden, sanki ölümü kutsamak için söylendiğini ortaya koymak başlı başına cahilliktir.
Türkiye'de hiçbirimiz arzu etmeyiz, herhangi bir çatışmayla, zorlukla karşı karşıya kalmayı. Devlet ve millet hayatı tarih içinde pek çok çatışma ve zorlukla karşı karşıya kalınıyor. Bu mantıkla bakılsaydı Kıbrıs Barış Harekâtı, Kurtuluş Savaşı yapılabilir miydi? İdlib'de ne işimiz olduğunu anlattım. Doğrudan Kilis'i, Urfa'yı korumakla ilgili bir harekâtın içindeyiz. Terör örgütlerini sınırlarımızdan uzaklaştırmanın çabası içerisindeyiz.
Zor durumda kalındığında hayatını feda edecek insanlar varolduğu müddetçe millet, vatandaşlar yaşayacaktır. Bu ülkenin, çocukların geleceği teminat altındadır. Cumhurbaşkanımızın kullandığı çok bilinen ifadeyi, inancımızın ve kültürümüzün bu kodlarından uzak anlayışla yaklaştıklarında anlayamadıkları, bambaşka bir bağlama getirdikleri bir söz söyledikleri gözüküyor. Bu sözün gerçekten nereye gittiğini anlamışlardır diye düşünüyorduk.
"Siyasette aile defterlerinin açılması ahlak dışıdır"
Ekonomik anlamda kronik muhalif yazarlar var. Hiçbir akıl yürütmeye dayanmadan kronik tipler var. Bunlar yazarlar ve iki gün sonra siz bunu CHP sözcülerinden duyarsınız. Bu şekilde değerlendirmelerin hiçbir şekilde faydası yok. Herhangi bir bakanımızı siyasi duruşu sebebiyle, siyasette imza attığı işler sebebiyle eleştirebilirsiniz. Bu demokrasinin icabıdır, siz eleştirir, bizler cevabını veririz. Fakat buna akıl yetinmeyip, kes, yapıştır üzerinden işler yapıyorlar. Siyasette aile defterinin açılması ne kadar ahlak dışıdır. Ekonomi, iç politika ile ilgili ne varsa söylersiniz ama tutup aile ilişkileri üzerinden bunu yaparsanız kuşkusuz ahlak dışı tutum olur.