Zaman, zemin ve konjonktüre bağlı olarak toplumda bazı beklenti ve talepler oluşmaktadır. Bu durum daha çok devlete olan borçlara karşılık af veya muafiyeti kapsamaktadır. Bunun yanında devlet çarkının işlemesi ve hizmet üretilmesi için de paraya ihtiyaç vardır. Bunun kaynağı ise yine vatandaş olmaktadır. Demokratik tüm ülkelerde bu sistem bu şekilde işlemektedir. Devlet ihtiyaç duyduğu kaynağı vatandaştan direkt ve dolaylı vergi olarak tahsil etmektedir.
Kaynak vatandaş olduğu için de bu kavram üzerinde biraz durmakta fayda var. Vatandaşa temel olarak iki sınıfa ayırmak gerekmektedir. Birincisi gerçek vatandaş, ikincisi ise adını herkes kendisi koyabilir. Gerçek vatandaşın açılımına baktığımız zaman şöyle bir profil ortaya çıkmaktadır;
- Kanun, kural, talimat ve yasalara harfiyen uyan,
- Ödemelerini özellikle son güne bırakmadan ilk günden ödeyen,
- Devletin aldığı her karara sorgulamadan harfiyen uyan,
- Görev ve yükümlülüklerini bir ibadet hükmünde icra eden,
- Devletin malını kendi malı gibi koruyan,
- Çevreye ve doğaya karşı duyarlı,
- Bayrağını, vatanını, kutsal değerlerini canından aziz bilindir.
Kabaca çerçevesini çizdiğimiz gerçek vatandaşın karşısına da gerçek olmayan vatandaşı koyabilirsiniz. Bu gerçek vatandaş özellikle devlete karşı ödemelerini zamanında yaptığı için çoğu zaman mağdur edilmektedir. Çeşitli sebeplerle toplumsal baskı ve beklenti ile af çıktığında bu gerçek vatandaş adeta cezalandırılmaktadır. Buna rağmen kayıtsız ve şartsız vatanının ve milletini seven gerçek vatandaş; kırılsa, burulsa da küskünlüğünü hiçbir zaman abartarak isyana duçar olmaz.
Diğer tarafta ise ödemelerini son güne bırakan, hatta ödemeyen vatandaş çıkan af ile adeta ödüllendirilmektedir. Kişilik ve karakteri gereği sürekli bir beklenti içerisinde ki şahıslar her fırsatta nifak sokmaktan da geri durmazlar. Hiçbir zaman memnun olmazlar, her seferinde daha fazlasını talep ederek nankörlükte sınır tanımazlar. Onlar her durum ve şartta haklıdırlar. Kendilerince hak ettiklerini geri almışlardır. Sayısal olarak yekûn teşkil etseler de katma değer olarak üretimleri sıfırdır. Bu yüzden de ulusların nüfusları gelişmişliklerine doğru orantılı olsa da bizde ki durum bunun tam tersidir.
Sonuç olarak; gerçek vatandaş olmak hem değerli hem de zordur. Bunlar nadir oldukları için devlet için de değerli olmak zorundadırlar. Fakat alacakların tahsilinde af ile birlikte mağdur oldukları da bir gerçektir. Tek tesellileri vicdanlarının rahat olması ile hakkın huzuruna çıkacak olmalarıdır. Diğerleri için ise iflah olmayacakları için fazla söze hacet yoktur.
Esenlik dileklerimle,
Erol Aydın