Mersin'de sahnelenen, Adana'da valiliğe yapılan başvuru sonucunda uygun görülmeyen "Tartuffe" adlı Kürtçe tiyatro oyununa theMagger.com'dan İrem Bali 26 Şubat 2020 tarihinde "Tartuffe: 17. Yüzyıldan Günümüze Uzanan Bir Komedya" başlıklı makalesinde derinlemesine değiniyor.
İşte o makale:
Ünlü Fransız oyun yazarı Molière’in başyapıtı olarak kabul edilen Tartuffe’ün hikayesinden söz etmek istiyorum size önce. Dediğim gibi, yüzsüz / ikiyüzlü anlamına gelen Tartuffe, Molière’in belki de en fazla tartışılan oyunu. İlk olarak 1664 yılında yazılıp Versailles Sarayı’nda izleyiciyle buluşuyor ve dini, din adamlarını ve kiliseyi olumsuz bir şekilde yansıttığı gerekçesiyle 5 yıl boyunca yasaklanıyor. Molière ise, bu yasak karşısında duruşundan ödün vermiyor ve komedi türünün, doğası ve görevi gereği, insanları eğlendirmenin yanı sıra; topluma ve sisteme eleştiri getirmek olduğunu vurguluyor. Baktığınızda oyun yazılalı 300 yıldan fazla oluyor. Buna rağmen oyunda geçenlerin, özellikle de yapılan eleştirilerin günümüzde hala geçerliliğini koruyor olması, sizce de çok etkileyici değil mi?
Tartuffe’ün konusuna gelirsek… Tam bir sistem eleştirisi. Varlıklı Pernelle Ailesi ve dışarıdan dünyanın en dindar, en muhafazakar ve ahlaklı insanı gibi görünen Tartuffe arasında geçen olayları konu alıyor. Oysa Tartuffe hiç de göründüğü gibi değil; tek düşündüğü, ailenin babası Orgon’un sahip olduğu tüm malı, mülkü sömürebilmek. İnanır mısınız, başarıyor da bunu – dini kullanarak.
Tartuffe, Orgon’u hem çok dindar hem de çok dürüst bir insan olduğuna ikna ediyor. Orgon, ona o kadar güvenmeye başlıyor ki; yaşadığı evi üzerine geçirmek bir yana, sevdiği adamla hali hazırda nişanlı olan kızını da Tartuffe ile evlendirmeye karar veriyor. Oyunda Orgon dışında herkes Tartuffe’ün ikiyüzlülüğünün farkında, hatta bunu Orgon’a gösterebilmek için her yolu deniyorlar. Ta ki, evde çalışan yardımcı kadın Dorine, yani aristokrat Pernelle Ailesi’nin dışında olan ve dolayısıyla olaylara daha farklı bir bakış açısıyla yaklaşabilen tek kişi bir plan yapana kadar. Heyecanı kaçırmamak adına, olayların nasıl geliştiğinden daha fazla bahsetmeyeceğim ancak bu noktadan sonra oyunla ilgili düşüncelerime geçiyorum; yer yer spoiler’lar olabilir, şimdiden söylemiş olayım.
Oyunun en çarpıcı yönü, dinin aristokrasiyi nasıl kontrolü altına aldığını apaçık bir şekilde ortaya koyması. Tüm konularda dinin dokunulmazlığını öne süren ve böylece Orgnon’un aklına girerek her ne istiyorsa onu gerçek kılan Tartuffe, işine gelmeyen bir durumla karşılaştığı anda sarf ettiği cümlelerle – örneğin, dindar da olsa neticede bir ‘erkek’ olduğunu söylemesiyle, kendini biz izleyicilerin gözünde ele veriyor. Oyun boyunca sorguluyoruz: Evet, Tartuffe’ün ikiyüzlülüğü çok açık; aldatan da o, kazanan da. Peki ya Pernelle Ailesi; onlar çok mu farklılar Tartuffe’ten? Layıklar mı aldatıldıklarını öğrenmeye, doğrunun kendilerine gösterilmesine?
Bu soruları soruyorum çünkü oyunla ilgili çok derine inmeden düşündüğünüzde, otomatik olarak Tartuffe’u suçlu görüyorsunuz. Tamam – hiç öyle olmamasına rağmen, çok sofu olduğunu iddia eden ve büründüğü dindar rolünü kullanarak aileyi sömüren biri var karşımızda. Peki ya Pernelle Ailesi; suçlu değil mi ilk aşamada biraz olsun sorgulamadığı için? Burada özellikle Orgnon’dan söz ediyorum, kendisi dışında tüm aile üyeleri olan bitenin farkında çünkü. Hadi diyelim aralarında sorgulayanlar vardı, akılları neredeydi bugüne kadar? İşte bu bana dokunmayan yılan bin yaşasın’cılık onları o ana getiren. En nihayetinde de kandırılıyorlar zaten, her şeyi gün yüzüne çıkaransa evdeki yardımcı kadın Dorine oluyor. Yani emekçi kesimi temsil eden karakter. Sizce tesadüf mü?
Yazının devamını okumak için tıklayın