Kıbrıs, 1960 yılında kabul edilen bir Anayasa ile Türklerin ve Rumların ortak devleti olmuştur. Ancak Kıbrıs'ın tamamına hâkim olma amacını güden Rumlar, Yunanistan'ı da arkalarına alarak, Kıbrıs'ın kendilerine ait olduğunu iddia eder.
"Kanlı Noel" ve Türklerin devlet yönetimlerinden uzaklaşması, Yunanistan'ın gizlice Kıbrıs'a yığınak yapması ve ardında ABD'nin Yunanistan lehine tavır koyması Türkiye'yi güvenlik sorunu ile karşı karşıya bırakır.
Akdeniz sularında deniz gücü ABD ve Yunanistan lehine değişmektedir.
Cumhuriyet Gazetesi bir öneri sunar: Deniz Kuvvetlerimizin güçlenmesi için halkın seferber olması...
Tabi o zamanlar gazeteler, "yandaş, mandaş, sırdaş, paydaş" gibi gruplara ayrılmadığından Cumhuriyet Gazetesi'nin ortaya attığı bu düşünceyi Başbakan Suat Hayri Ürgüplü Türkiye'ye mal eder.
KIBRIS ADANA HALKINDAN İSKAN EDİLMİŞTİR
Ankara'nın eline diken batsa Adana'nın kalbi acır. Bu tarihin tespitidir.
Adana elbette böyle bir öneriye ilgisiz kalamazdı.
Kıbrıs Türkleri Adanalının akrabalarıdır. Adanalı, sadece vatandaşlık bağı ile değil ayrıca kan bağı olarak da Kıbrıs Türküne kardeştir.
Konunun detayına başka zaman gireriz ancak biline ki 1571'de Kıbrıs artık bir Türk yurdu olunca, oraların Türklerce iskan edilmesi "şen ve bayındır" hale getirilmesi zorunlu olur. Padişah Fermanı ile Tarsus ve Sis (Kozan) yurttaşların Kıbrıs'ta iskanı emredilir. (Ne mi oldu? Dedik ya bu başka bir konu . Yazarız)
VALİ BAŞKANLIĞINDA DAYANIŞMA
Dönemin Adana Valisi Mukadder Öztekin, şehrin önemli birimleri ile bir toplantı yapar.Konu şu: "Adana olarak donanmanın güçlenmesine nasıl katkı koyabiliriz?"
Toplantıya, Belediye Başkanı Ali Sepici'yi temsilen yardımcısı Dr. Ayhan Kalağoğlu,
Ziraat Odası Başkanı İzzettin Özgiray
Esnaf Dernekleri Başkanı İbrahim İşoğlu,
Türk -İş 4. Bölge Temsilcisi Halil Yener katılırlar.
Ayrıca banka müdürleri, siyasi parti temsilcileri de toplantıya katılır.
Vali Mukadder Öztekin, tarihten örnek gösterir. "1909 yılında hasta ilan edilen bu devlete halk bir araya gelerek 4 muhrip hediye eder. Paraları ödenen muhriplerin ikisi gelir, kalan ikisi de savaş çıktığı için gelmez..." (Tanıdınız mı medeni Avrupa'nın ahlak anlayışını?)
Vali konuyu netleştirir: "Adanalıların Gölcük'te inşa edilecek ve 1.200.000 liraya mal olacak 'çıkarma Gemisi'ni donanmaya hediye edeceklerine inanıyorum..."
İLK BAĞIŞ HÜSEYİN SİME'DEN
Karşıyaka'da zahirecilik yapan Hüseyin Sime ve oğulları Mehmet ve Hasan Sime 10.000 TL'yi İş Bankasına yatırarak ilk bağışı yapmışlardır.
(Sime ailesi bugün Adana Yem fabrikasını kurmuşlardır. Bölgede çiftçinin tarımsal ürünlerini yem olarak değerlendiren Sime'ler, küçük ve büyük baş hayvan yemleri ile kanatlı yemi üreterek Çukurova'da çok büyük bir istihdam yaratmışlardır. Hüseyin Sime ile tanışmak kısmet olmadı ancak oğlu Mehmet Sime ile torun Hüseyin Sime ile tanıştım ve çok saygı duydum. Çukurova'ya katkı koyan iş adamlarındandır.)
Bu bağıştan sonra dönemin efsane kuruluşu Çukobirlik Genel Kurulu'nda üyelerden kilo başına bir kuruş alınmasına karar verilmiştir. Bu tutarın 350.000 lira olması hesaplanmıştır.
Ardından;
Bossa 150.000 - Çukurova İth. İhr. 150.000, - Akdeniz 100.000, - Milli Mensucat 75.000, -
Karataş Yağcılık 50.000,- Paksoylar 50.000, - Toroslar 50.000,- Adana Seyhan Sanayi 50.000, - Kil - Toprak 25.000 - Özbucak 15.000 - Paktaş 5.000 lira vermiştir.)
Ve daha sonra 1.200.000 Lira tamamlanarak "Adana" adı veriklen donanma Deniz Kuvvetlerine hediye edilmiştir.
İLÇELER AYAKLANIR
Başta Ceyhan olmak üzere, Kadirli ve Kozan ayaklanır. Biz bu yurdun evletlarıyız diyerek valiliğe başvuru yapar ve her ilçe bu parayı bir kaç günde toplayarak donanmaya destek verir.
Değerli okuyucu, bir şehir düşünün, devlete donanma hediye etmek için bir araya geliyorlar ve bir günde bir elin parmakları sayısında kişi ve kurum çıkarma gemisini armağan ediyor.
Sonra ilçeler, bizi neden ayırıyorsunuz, biz de çıkarma gemisi alacağız diyorlar.
Bu devletin silah zoruyla yaptırdığı bir şey değil. Kendini devletle bir tutan halkın duyduğu bir sorumluluktur.
Çünkü 'var' dan var, 'hiç'ten hiç çıkar. Sıfırı ne kadar silkeleseniz, yine sıfırdır.
Şimdi bu firmaların kaç tanesi var bilemiyorum.
Ayrıca şunu da gözden kaçırmamak gerek. Çukobirlik üyelerinden kilo başına 1 kuruş almaya karar veriyor ve bu rakam 350.000 lira tutuyor. Demek ki şurada ölüme terk ettiğimiz Çukobirlik'te bir dönemde 35 Milyon kg yani 35.000 ton zirai ürün işleniyordu.
ADANA YENİDEN...
Adana bu servet ve zenginliği yokluktan yaptı... Yine yapabilir.
Yeter ki üretilen projeler, siyasilerin dar görüşlülüğüne takılmasın.
Adana, siyasi karar mekanizmalarınca reddedilen projeler çöplüğüne dönmesin.
Adana, reddedilen değil kabul edilen projelerle yeniden o canlı günlerine kavuşacaktır.
Bir ülkenin gücü, en zayıf halkasıyla ölçülür. Ekonomi zayıf halkadır ve bunu zayıflatan da liyakatsiz siyasiler sorumludur.
Çünkü son karar mercii kendileridir.
LİYAKAT MI? SADAKAT MI?
Kim ne düşünür bilmem, ben bu ayrımı keskin çizgileri ile yapamıyoruz. kargadan başka kuş tanımıyorum. Liyakat mı? Sadakat mı? sorusuna benim yanıtım:
Adana'ya sadakat ile bağlı liyakatli siyasetçi...
Kaynak: 7 -8-11 Mayıs 1965 Tarihli Yeni Adana Gazetesi
Fotoğraf: Adana'nın Eski Fotoğrafları Grubunda Sabri Gül'ün Paylaşımı