Adana denilince bu dönemde akla ilk gelen aşırı sıcak oluyor. Benim bir günlüğüne gittiğim Adana’da çiftçiler, tarım işçileri her gün o sıcakta tarlada, bahçede çalışıyor, üretiyor. Üstelik çoğu zaman alın terinin emeğinin karşılığını da alamıyor.
Türkiye İş Bankası bizi bir kez daha çiftçilerle buluşturdu. Adana Çiftçiler Birliği’ ile ortaklaşa düzenledikleri “Planlı Üretim ve Tarımın Geleceği” konulu sohbet toplantısı için 26 Haziran Çarşamba günü Adana’daydım. İzmir’den Adana’ya sabah 06.40 uçağı ile gittim. Dönüş uçağım saat 22.40’taydı. Ancak her zamanki gibi uçak rötar yaptı ve 1 saat gecikmeli kalktı.
Sabah ilk olarak Türkiye İş Bankası Adana Bölge Satış Müdürlüğü Tarım Bankacılığı Müdür Yardımcısı Burak Toptaş, Yüreğir Şube Müdürü Erhan Özhan, gazetemiz EKONOMİ’nin Adana Bölge Temsilcisi Selçuk Altun ile birlikte Yüreğir Ziraat Odası’na konuk olduk.
Yüreğir Ziraat Odası Başkanı Mehmet Akın Doğan, Meclis Başkanı Şevket Uludağ, yönetim kurulu üyeleri ve çok sayıda çiftçi ile kahvaltı yaptık. Uzun uzun sohbet ettik. Seyhan Ziraat Odası Başkanı Süleyman Girmen, 1.Bölge Esnaf ve Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri Birliği Başkanı Muhammet Yalçın’da bu sohbette katıldı.
Sonrasında Türkiye’nin en eski ve en etkili çiftçi örgütlerinden birisi olan Adana Çiftçiler Birliği’ne giderek Başkan Mutlu Doğru, Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Bülent Özekici ve Yönetim Kurulu Üyesi Yiğit Özşahin ile tarımdaki güncel konuları konuştuk.
Divan Oteli’ndeki toplantıya ise, Türkiye İş Bankası Adana Bölge Satış Müdürü Mehmet Yetim, Adana Şube Müdürü Fatih Hartavi, Ankara’dan gelen Uzman Metin Yüksel Bölüm, yine çok sayıda üretici, ihracatçı, sanayici katıldı. Hem bilgilerimizi paylaştık hem de yeni bilgiler edindik.
Adana’daki görüşmelerimizde, toplantı öncesi ve sonrası sohbetlerimizde öne çıkan ve özellikle dile getirmemiz istenen sorunlar, konular özetle şöyle:
Buğday hasadı bitti fiyat tartışması sürüyor
1- Bölgede buğday hasadı bitti ama tartışması devam ediyor. Çiftçiler artan girdi fiyatlarına karşılık buğday ve arpa alım fiyatının çok düşük olmasından şikâyetçi. Önümüzdeki ekim döneminde buğday üretiminden bir kaçış olacağını söylüyorlar. Buğday fiyatının sadece yüzde 11-12 ve arpa fiyatının ise yüzde 3,6 artırılması, mısır alım fiyatı konusunda çiftçileri endişelendiriyor. Geçen yıl mısır alım fiyatı zaten çok düşüktü. Üreticiler haklı olarak “girdiler 2-3 kat artarken 3 yıldır buğdayı, mısırı aynı fiyattan satıyoruz. Bunu sürdürmek mümkün değil. Mısıra iyi bir fiyat bekliyoruz” diyor.
Aşırı sıcaktan ürünler yandı, TARSİM yanık hasarını karşılamıyor
2- Aşırı sıcaklar birçok ürüne ciddi zarar verdiğini ve tarım sigortalarının (TARSİM) aşırı sıcak zararını kapsamadığını bu konuda mutlaka bir düzenleme yapılması gerektiğini hemen bütün çiftçiler dile getirdi.
Üreticilerin bu konuda anlattıklarını özetlersek; şu sıralar karpuz, kavun, domates hasadı yapılıyor. İş yoğunluğunun en fazla olduğu dönem, bu ürünlerin hemen tamamı aşırı sıcaktan olumsuz etkilendi. Güneş yanığı ile ilgili teminat yok. Daha önce narenciyede ciddi sorun olunca TARSİM bu konuda bir çalışma başlatmış ve çiçekten meyveye dönerken o kısa sürede yanma olursa hasarı karşılıyor. Ama iki yıl önce limon sıcaktan yansa da hastalık var diye ödeme yapılmadı. Sigorta ile ilgili en büyük sıkıntı, TARSİM’in devreye girmesi için ürünün en az yüzde 30 oranında zarar görmesi gerekiyor. Kolay kolay yüzde 30 hasar raporu verilmiyor.
Su sorunu Çukurova için en büyük tehdit
3- Adana’da hangi çiftçi ile konuşsak sulama hizmetinden, su fiyatından şikâyetçi. Herkes su sorununun yakında daha çok büyüyeceğini biliyor. Çiftçilerin söylediklerine kulak verelim:
- Tarımın en büyük girdisi su... Ülkemizde 2018 yılından itibaren çok radikal bir kararla 378 sulama birliği birleştirilerek şu anki mevcut düzene geçildi. Bu 6 yıllık süreç değerlendirmek için yeterli bir süre. Biz burada çalışan arkadaşlardan ziyade bu getirilen sistemin çiftçi açısından çok büyük sorun yarattığını gündeme getirmemiz gerekiyor. Özellikle hizmet anlamında çok büyük sorunlar yaşanıyor. Bu model hem fiyat hem de hizmet açısından çiftçiye yarar değil zarar veriyor.
- Yakında en büyük sorunumuz su sıkıntısı olacak. Çukurova, Türkiye’nin en önemli tarım merkezlerinden birisi. Çok geniş tarım alanları ile hem yerel hem de ülke ekonomisine çok büyük katkı sunuyor. Bayramda 3 gün suyumuz kesildi. Hava çok sıcak, kurak geçiyor ve bayramda 3 gün su verilmedi. Bizim 25 kilometre kuzeyimizde Çatalan Barajımız var. Bir altında Seyhan Barajı var. Kod yüksekliği Adana merkezde 67. Oradan kapalı sistem cazibeli su getirsek, motopompa, elektriğe, enerjiye gerek yok. Vanayı açtığınızda 365 gün sulama yapılabilir. Şu anda sürekli sıkıntı yaşanıyor. Kanal tıkanıyor, açıkta gelen su buharlaşıyor. Suyu verimli kullanamıyoruz.
- Şubat’ta, Mart’ta taşkın olmasın diye barajdaki suyu boşa akıttılar. Yeterince kar yağmadığı için baraja su akışı azaldı. Şimdi Ağustos’ta Eylül, Ekim’de sulama için su kalmayabilir deniliyor. Meteorolojik veriler takip edilmeden, ölçüm yapılmadan su bırakılır mı? Çok büyük plansızlık var.
- Sulama birlikleri çok yüksek fiyata su kullandırıyor. Dekara 1600-1700-1800 liraya su olur mu? Ayrıca Mayıs-Haziran aylarında paranın yarısını ödememizi istiyorlar. Ürün parası almadan nasıl ödeyeceğiz? Bunu ödersen yüzde 15 indirim yapacakmış. Ödemezsen ipotek var gözünün yaşına bakmıyor.
Suya zam var, destek yok
- Sulama konusu çok büyük problem. Geçen sene Cumhurbaşkanlığı kararı ile su bedellerinde yüzde 50 indirim yapıldı. Destek verildi. Bu sene hem yüzde 100 zam yapıldı hem de destek yok. Geçen yıl sulama bedeli diyelim ki 150 liraydı. Yüzde 50 indirim yapıldı. Çiftçi 75 lira ödedi. Bu yıl yüzde 100 zam yapınca 150 lira 300 lira oldu. Geçen yıl 75 lira ödeyen çiftçi şimdi 300 lira ödeyecek. Bu çok yüksek.
- Sulama birliklerine borcu olan çiftçilerimiz var. Dedik ki bu çiftçiler borçlarını Başak Kart’a yüklenen mazot ve gübre desteğinden ödesinler. Biliyorsunuz bu karta yüklenen destek bedeli ile sadece gübre ve mazot alınabiliyor. Çiftçinin hesabında kullanmadığı para var ve sulama birliğine de borcu var. Bu borcu oradan ödesin diyoruz ama kabul etmiyorlar. Bakan’a da söyledik. Teknik olarak mümkün değil diyorlar. Bir talimatla yapılabilecek bir iş. Bizim destek alacağımız 1 yıl sonra ödeniyor. Ama borcumuza faiz işliyor. Mahsuplaşma olsun diyoruz olmaz diyorlar.
- Adana’da sulama birliklerinden geçmişte çok memnunduk. Ama şimdi istediğimiz hizmeti alamıyoruz. Birlik başkanı atama ile geliyor. İyi çalışan var çalışmayan var. Çiftçiden kopuk. Seyhan sulama kanlımız var. Sağ tarafı Sağ Sahil Sulama Birliği oldu, Sol tarafı Sol Sahil Sulama Birliği oldu. Barajdan denize kadar bütün ova bir adama bağlı. Çok büyük alan yönetmesi çok zor.
- Su olmazsa bu ovanın Konya, Niğde bozkırından bir farkı olmaz. Bu kadar önemli bir ovada suyu da kötü yönetirseniz verim alamazsınız. Şubat - Mart ayında su aktı hiç mi hesap yapmadınız. Şimdi de Ağustos’ta su yetmeyebilir kesebiliriz diyorlar.
- Biz 1950’li yıllardaki yatırımlarla suyu kullanıyoruz. Yeni teknoloji ile sulama yapılmalı. Su konusunda zaman yitirmeden önlem almak lazım.
Tarım işçisi bulunamıyor, Afrika’dan işçi isteniyor
4- Çukurova’da en büyük sorunlarından birisi de mevsimlik işçi sorunu. Üreticiler çalıştıracak işçi bulamıyor. Kimse çalışmak istemiyor. Çok sıcak deniliyor. Buradaki tarım işçilerinin çoğu daha serin diye Sivas, Konya, Bursa’ya gidiyor. İç Anadolu’ya giden işçi domates, karpuz, sebze işinde çalışıyor sonra elma başlıyor. İşçi Kasım ayı sonuna kadar çalışıyor. O nedenle orayı tercih ediyor. Öyle olunca Eylül, Ekim, Kasım’da Adana ve Mersin’de narenciyeyi toplayacak işçi bulunamıyor. Şu anda işçi olmadığı için ürün toplanamıyor. Çalışanlar da keyfe keder çalışıyor. Sabah 6’da işe başlayan 12’de bırakıyor.
Çiftçiler, çözüm olarak Afrika’dan ve Türk Cumhuriyetleri’nden işçi getirilmesini istiyor. Getirilecek işçilerin denetim altında tutulmasını, yerleşim merkezine uzak bir yerde onlar için kalacakları yer, sağlık ve diğer hizmetlerin sunulacağı bir kamp oluşturulmasını istiyor.
İspanya’nın narenciye hasat döneminde Fas, Mısır gibi ülkelerden belli sayıda ve kontrol altında işçi getirdiğini hatırlatan çiftçiler uygulamayı şöyle anlattı: “Getirilen işçiler belli bir bölgede kamp şeklinde tutuluyor. Hasat bittikten sonra geri gönderiyorlar. Yani ben burada kalayım, şehre gideyim yok. Ücretleri de Avrupa’daki ücretten ödeniyor. ”
Suriye’den gelenleri de artık çalıştıramadıklarını belirten Üreticiler: “ Hem mülteci sorunundan bahsediyoruz hem de yurtdışından işçi getirelim deyince tepki oluyor. Ama işçi bulamıyoruz. Bu da bir gerçek. Biz artık Suriyelileri de çalıştıramıyoruz. Ciddi sıkıntılar yaşanıyor. İşçi sıkıntısı olduğunu da biliyorlar. Bundan yararlanıyorlar ve istediklerini dayatıyorlar. Sadece sezonda değil yıl boyunca işçi sıkıntısı yaşıyoruz. Ödediğimiz ücretlerle ilgili de sorunlar yaşıyoruz. Bizim verdiğimiz ücret bize yüksek geliyor. Onlara düşük geliyor. Bizim belirlenen günlük yevmiye 667 lira, onlar en az 1000 liraya çalışmak istiyor. Bundan birkaç yıl önce asgari ücretli olmak lükstü. Şimdi kimse asgari ücretle çalışmak istemiyor. Ayrıca işçiler iş seçiyor. Eskiden işçi aldığımızda ne iş olsa yaparım diyordu. Şimdi işçi soruyor ne iş var? İş beğenmiyorlar. Valilik, Belediye, kaymakamlık her yere konuyu söylüyoruz ama çözüm bulunamıyor” bilgisini verdi.
Üretim planlaması yasakla olur mu?
5- Adana’da gündeme getirilen önemli konulardan birisi’de Tarım Kanunu’nda yapılan değişiklikle üretim planlaması çerçevesinde yüzde 6 eğimin altındaki yerlerde yeni meyve bahçesinin tesis edilmesinin yasaklanması. Narenciye üreticileri bu konuda çok sıkıntı yaşadıklarını belirterek şu bilgileri verdi: “Narenciye dikim alanları inanılmaz bir biçimde artı. Gerçi 1 Ocak 2024’ten itibaren yüzde 6 eğimin altındaki yerlerde artık izin verilmeyecek. O da çok yanlış bir uygulama, yumuşak bir geçiş yapılabilirdi. Çiftçiye bunu yapamazsın denilebilirdi. Adam doktor, müteahhit, basıyor parayı gidip kocaman bir bahçe yapıyor. Bu sefer asıl işi çiftçilik olan bundan zarar görüyor.”
Bir başka çiftçi: “ Yüzde 6 eğimin altında meyve dikimine izin vermemek ne demek? Böyle saçma şey olur mu? Siz izin vermek istemiyorsanız desteklerle bunu yaparsınız. Yasakla olur mu?” dedi.
İhracatçılar teker teker batıyor
6- Toplantıya katılan ihracatçılar döviz kurundan şikâyet ederek, kurun baskı altında tutulması nedeniyle ihracatçıların teker teker battığı dile getirildi. Geçen yıla göre Temmuz’dan Temmuza dolarda yüzde 22, Euro’da yüzde 18 artış olduğuna dikkat çeken bir ihracatçı: “ Çiftçinin üretim maliyetlerindeki artışlar hesap edilemeyecek kadar yüksek. Bir de gelir vergisi konusu var. Kara zarara bakılmadan ciro üzerinden gelir vergisi konulmaya çalışılıyor. Bu ihracatçıyı, sanayiciyi, çiftçiyi herkesi batırır” dedi.
Planlama kâğıt üzerinde kalacak
7- Üretim planlaması. Toplantımızın ana gündem konusu üretim planlamasıydı. Bu konuda da çok farklı görüşler dile getirildi. Bir üretici şunları söyledi: “Türkiye’de kaç ziraat fakültesi var? Benim bildiğim 50’den fazla. Binlerce ziraat mühendisi var. Kaçı iş bulabiliyor? Daha ziraat fakültesini, mühendisi planlayamayanlar tarımı nasıl planlayacak? Biz narenciyede kaç çeşit ve hangi çeşitten ne kadar dikili olduğunu bilmeden nasıl planlama yapacağız? Elde sağlıklı bilgi olmadan nasıl planlama yapılacak? Bunu bilmeyen devlet bize nasıl şunu ek bunu ekme diyecek? Ek dediği ürün satılamazsa para etmezse zararımızı devlet mi karşılayacak? Bana göre bu planlama kağıt üzerinde kalacak, uygulamada çok zor.
8- Gübrede yüzde 20, yemde yüzde 10 Katma Değer Vergisi’nin (KDV) yeniden gündeme gelmesinden endişe duyduklarını belirten üreticiler artan girdi maliyetleri ve finansman sorununu da dile getirdi. Bir katılımcı şunları söyledi: “Tarımda önemli sorunlardan birisi de finansman konusu. Geçen yıl bankalar en düşük yüzde 20 ile kredi veriyordu. Şimdi yüzde 60 oldu. Çiftçinin maliyetleri 3-4 kat arttı. Ama ürün fiyatı yüzde 11 arttı. Çiftçi bu maliyet artışını, faiz artışını nasıl karşılayacak?”
Yaklaşık 2 saat süren toplantıda sübvansiyonlu kredilerin sadece Ziraat Bankası tarafından verilmesi yerine diğer kamu bankalarına da bu görevin verilmesi talep edildi. Soya üretiminin desteklenmesi istendi. Güneş enerjisi yatırımlarının desteklenmesinin önemine dikkat çekilerek, Ziraat Bankası’nın bu konuda sıfır faizli kredi verdiği ancak Adana’da Tarım ve Orman il Müdürlüğü tarafından Toprak Kullanım Yasası gerekçe gösterilerek projelere onay verilmediği dile getirildi. Narenciyede yeşillenme hastalığı riski, Akdeniz meyve sineğinin bu yıl çok fazla olması, arazi yollarının asfaltlanması gibi çok sayıda konu gündeme getirildi.
Özetle Adana’da, Çukurova’da çiftçi üretmek istiyor. Karşı karşıya kaldığı sorunların çözülmesini ve alın terinin karşılığının verilmesini talep ediyor. Biz de bunları başta Tarım ve Orman Bakanlığı olmak üzere ilgililerin dikkatine sunuyoruz.
Toplantı sonrası Adana’nın önde gelen üretici ve sanayici ailesi Sunar Grubu’nun kurutulmuş meyve ve diğer üretimleri ile ilgili Nuribey Çiftliği’nde yerinde gezerek bilgi aldım. Onu da başka bir gün yazacağım.