“Çin’de bir kelebek kanat çırpsa, Atlantik’te fırtına kopar.” James Kleick, “Kaos Teorisini” bu sözlerle özetlemiştir. ABD’de Kuzey – Güney Savaşı’nın Adana’nın kaderini değiştireceğini kim bilebilirdi? 20.yy’ın başında Mısır’da, Fransızlar tarafından eğitilen beş binden fazla Kamavor’un, haritada yerini bile bilmediği Toros Dağlarının güneyindeki köylülerin yaşamını etkileyeceğini kim hesap edebilirdi?
Evet, bir yerlerde kelebek kanat çırpıyor, toprakları verimli olan coğrafyalarda fırtınalar kopuyordu.
Mazlumlara umut olarak zalimlere başkaldırı dini olarak doğan İslamiyet, kuruluş yıllarında hızla yayılmıştır. Suudi Arabistan çöllerinde kuruluşunun 500’ncü yılında Kuzey Afrika’nın tamamı ile ispanya Müslüman olmuştu.
XV. yüzyıldan itibaren İspanyollar Endülüs şehirlerini geri almışlardır. Müslümanların bir kısmı anlaşmalar çerçevesinde orada kalmıştır. Müslümanların büyük bir bölümü başta Tunus olmak üzere Kuzey Afrika’ya göç etmişlerdir. Bazı Müslümanlarda ispanya’da yaşamaya devam etmişlerdir. Hıristiyan hâkimiyeti altında yaşamaya devam eden Müslümanlar için ‘Müdeccen’tabiri kullanılmıştır. (1)
Adana’dan yaklaşık dört bin kilometre uzaklıkta meydana gelen bu olayın Adana ile ne ilgisi var… Bakalım…
“Adana’ya Yerleşmek İstiyoruz…”
Müdeccenler, gördükleri baskı nedeni ile ispanya’dan ayrılmak isterler. Fakat Tunus’a gitmiş olanların mutlu olmadığını duymaktadırlar. Reisleri vasıtası ile dönemin padişahı 1. Ahmed’e başvururlar. Dileklerini bildirirler:
“Adana’ya yerleşmek istiyoruz…”
Gerisini Padişah 1. Ahmed’in 26 Mart 1613 tarihli fermanından izleyelim:
“… Tunus Beylerbeyine Emrim Şudur ki…”
“Yüksek dini ve İslami duygularının gereği olarak İspanya’dan ayrılıp, Osmanlı ülkesine çıkan müdeccen taifesi, yüce eşiğime gelip;
Belli bir yerlerinin olmadığını;
Çoğunun ailelerinden ve çocuklarından uzak olduğunu;
Bir araya gelip, birbirleri ile yardımlaşmak suretiyle geçimlerini sağlayabilmeleri ve ziraat yapabilmeleri için Osmanlı ülkesinde “Adana, Uzeyr, Sis, Tarsus ve Kars” sancaklarında bazı yerlerin kendilerine yurt tayin olunmasını…” (2) talep etmişlerdir.
Adana ve çevresinden yurt verilmesini talep eden Müdeccenler, ayrıca kendilerine bir destek talep etmişlerdir.
Padişah Fermanı’ndan devam edelim:
“ (Yurt edindikleri yerlerde) Beylerbeyi ve sancakbeyi tahsildarları ve adamları ile diğer devlet görevlilerinin müdahale etmemelerini;
Beş sene boyunca bütün vergilerden muaf tutulmalarını;
Elde ettikleri meyve ve tahıl ürünlerinden öşür vs. vergi istenmemesini;
Yüce Allah’ın izniyle beş senelik sürenin bitiminden itibaren, ödemeleri gereken öşür vergisinin şu anda İstanbul’da inşa edilmekte olan Cami-i şerifimin vakıflarına katılmasını;
(…) rica eylemleri üzerine, çok fazla olan merhametimden dolayı yukarıda yazılı olduğu şekilde kendilerine tarafımdan inayette bulunulmuş ve ellerine buna dair Nişan-ı hümayunum verilmiştir…” (2)
Birkaç söz…
Kitabı Mukaddes’te sık sık İsrail oğullarına vaat edilen “Pınarlarından süt ve bal akan diyarlar”dan söz edilir. Cennet diye tanımlanan bu coğrafyanı Çukurova’yı da kapsadığından şüphe yoktur.
Bu bereketli coğrafya, birçok mazlum ve mağduru toprağıyla, havasıyla, suyuyla emzirmiştir.
Ama bu topraklarda yaşayanların ürettiği değerler maalesef bu topraklarda değerlendirilmemiştir. Bu bir kader midir? Bilemiyorum.
İspanya’da bulamadıkları huzuru Çukurova topraklarında bulan Müdeccenler, beş yıl vergi ödemeyecekler. Beş yıldan sonra ödedikleri vergi de İstanbul’da faaliyet gösteren vakıflara verilecektir…
Müdeccenler Osmanlı Yurttaşı bir müddet vergiden muaf tutulmaları adil olabilir. Peki, beş yıldan sonra vergiyi neden İstanbul’da bir vakfa ödesinler…
Bu gün Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde yaşayan insanlar, İstanbul’a köprü yapanlara vergi ödüyorlar… Arada bir fark var mı?
Çukurova, topraklarının bereketli olmasının bedelini ağır ödüyor… Nasıl ki bu diyarların “süt ve balını” Yahova, İsrail oğullarına vaat etmişse, iktidarlarda bu bereketleri para sahiplerine vaat etmişlerdir.
Bu ülkenin yurttaşı olarak bu topraklarda ne kadar yaşama hakkım varsa, İster Müdeccenler, isterse Balkan ve Kafkaslardan gelen (Göçmen, muadil, muhacir vs.) yurttaşlarımızın da o kadar hakkı vardır. İyi ki geldiler hoş geldiler…
Fakaaaaat; Adaletsiz olan…
Adaletsiz olan:
Yurttaşımız olmayan milyonlarca kişinin, çocuklarımın sosyal ve ekonomik geleceğini tehdit etmesi;
Bu bölgede toplanan vergilerin, bu coğrafyanın dışında değerlendirilmesidir.
Bu naçizane düşüncemizdir…
Yoksa başka türlü Türkiye’nin 4. Büyük ili iken şu an ilk 30’a girmeyişimiz nasıl açıklanacak? (3)
- TDV İslam Ansiklopedisi, Müdeccen Maddesi.
- Osmanlı Belgelerinde Adana. Mehmet Akif Terzi, Ahmet Ergun. Altınkoza Yay.sh.160 /161
- 21 Nisan 2022 tarihli kucuksaat.com haberi