"Haydi! Kaptı kaçtı doldu! Kalkıyor! Kalkıyor! Mersin'e kalkıyor!"
Bu zılgıt, 1937 yılından kalmadır.
Yaz mevsiminde Adana'dan Mersin'e plaja gitmek yeni değil. Belki Romalılar döneminden beri vardır. Ama sanmıyorum, Romalılar bu günkü Adanalılardan daha akıllı olmalılar.
Çünkü Romalılar;
Karataş'ı bir eğlence ve kültür merkezi, Ayas (Yumuralık'ı) ise hem yazlıkçılar için kent hem de sağlık merkezi yapmayı başarmışlardı.
Romalılar döneminde, halkın, kazancını götürüp Mersin plajlarına verdiğini düşünemiyorum.
Tatil bir kültürdür. Adama Murat 124'e biniyor, karısı, üç çocuğu, kaynana, kayınbaba, kayınço varsa bir görümce veya baldız... Nasıl doluşurlar bilmem... Yallah Mersin Kız Kalesi...
Pijama, atlet, sıcak, rakı, mangal, deniz, güneş kum derken kafa o biçim... Gece geç vakte kadar oturma, sabah, tonlarca ağırlıkta bir kafayla öğleye kadar uyuma, bir iki tek ardından yola düşülüyor... Ver elini Adana...
Tatil mi işkence mi belli değil...
Hafta sonu tatile giden üç günde kendine zor geliyor.
Adana'nın denize kıyısı 165 kilometredir. Yanlış okumadınız. Adana'nın 165 kilometre deniz kıyısı var.
Sevgili sahip olduğu değerin farkında olmayan Adanalılar:
Mersin'e liman yapılırken uzun süre, Liman'ın Adana'ya mı yoksa Mersin'e mi yapılması gerektiği tartışıldı.
DENİZDE BİR DAMLA SU OLMAK
Adana'nın gençleri Mersin Plajlarının bağrı yanıkları olarak tarihe geçmişlerdir.
Adana'da plajlarla, yüreklerini hoplatan kızlara, yan gözle bile bakmayı namus meselesi sayan Adanalılar, Mersin plajlarında, neredeyse Sanskritçe konuşacak kadar Avrupalılaşırlar.
Üstelik öyle bir Avrupalı ki, altı paçalı mayo, üstü atlet, elinde marpuç, ağzında sigara ve dilinde şiir:
Yanmış güneşten teni
Mini mini elleri,
Doğrusu çok vefasız
Şu Mersin Güzelleri.
Girerler sabah akşam
Muntazaman denize
Açık saçık mayolar
Bir şey fısıldıyor size
Geçer ılık sularda
Uzun uzun saatler
Verirler pek işveyle
Randevular, vaatler.
Yapışmış kalçasına
Göğsüne şık mayosu
Ah, ben de şu denizde
Olsam bir damla su. (*)
İşte anladığınız gibi; Adana'nın gençleri Mersin Plajlarında "bir damla su olmak isteyen bağrı yanıkları " olarak tarihe geçmişlerdir..
Tabi ki o günün gençleri bugünün rahmetli olmuş dedeleridir. Bu dedelerden hovardalık miras olarak kalmıştır.
18'nci yüzyılda Adana'ya gelen bir gezgin "Şu Adana ne garip memleket, yaz gelince koca şehirde sadece fakirlerle köpekler kalıyor" demiş ya. Belki de haklı. Bu yıl baktım, Adana tenhalaşmadı, demek ki fakir sayısı çoğaldı.
Ayrıca hiç kimse Adana neden yazın boşalıyor diye sağına soluna bakınmasın.
Zamanın uçkuruyla düşünenleri, memleketleri olan Adana'yı es geçip, Mersin'i kalkındırdılar.
Bence ah vah etmek yerine 165 Kilometre kıyımızı zihnimize kazıyalım.
(*) 11 Temmuz 1937 Tarihli Türksözü Gazetesi "Ercan" maslahı ile yayınlanan şiir.