Adana’daki İncirlik Hava Üssü’nde 35 yıl önce, 12 Eylül sonrasının karanlık atmosferinde örgütlenme çalışmaları yürüten Harb-İş Sendikası yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 5 işçi arama köpeklerinin saldırısına uğradı. İddiaya göre işçilerin kıyafetleri parçalanmış, yaralanmışlardı. Olayı haber yapmak isteyen dönemin Hürriyet gazetesi muhabiri Ceyhun Özgönül sendikacıların ve işçilerin fotoğrafını çekip Adana bürosuna geldiği anda ondan önce gelen bir askeri araçla sıkıyönetim komutanlığının olayın haberleştirilmesine yasak getirdiğinin bildirildiğini öğrendi. Yazılmadan yasak kararı gelen haberin öyküsünü gazeteci Ceyhun Özgönül 35 yıl sonra anlattı.
Olay İncirlik Hava Üssü’nde çalışan bir Türk işçinin üzerinde üsteki Amerikan Pazarı’nda satılan kot pantolon, kahve, sigara ve viski gibi mallardan çıkarmaya çalıştığı iddiasıyla arama yapılmasıyla başlamıştı. Ancak köpekli arama diğer işçilere de yönelince ve üzerlerindeki her şeyin çıkartılması istenince tartışma çıkmıştı. Aramaya maruz kalanlar arasında üste örgütlü Harb-İş Sendikası yöneticileri de vardı. İşçiler de aramanın aslında sendikaya yönelik bir süredir devam eden olumsuz tutumun devamı olduğunu biliyordu.
O dönem genç bir adliye muhabiri olan gazeteci Ceyhun Özgönül koşulları, “12 Eylül darbesinin ertesindeydik, demokrasi ile ilgili her şey gibi sendikaların da testere ile budandığı yıllardı. Türkiye’de grevler yasaklanmış, sendikalar kapatılmıştı. O iklimin etkisi burada da görülüyordu” sözleriyle anlatıyor.
İşte bu koşullarda sanki gizli stratejik bilgileri çıkarmaya çalışmış gibi muamele gören işçiler de sürekli küçümsemeye, aşağılamaya, fırsat ele geçirildikçe baskılara maruz kalıyordu. İşçiler her şeyin üstüne bir de üsse giriş çıkışlarda köpeklerle aranmak isteniyordu.
ABD ASKERİNİN YAPTIĞI İŞKENCENİN FOTOĞRAFINI ÇEKTİ
1983 yılında çekilen fotoğrafı, “Fotoğraftaki 5 kişi İncirlik Hava Üssü’nde çalışan işçiler. Aralarında Harb-İş yöneticileri de var” diye anlatan Özgönül, o dönem asıl amacın toplu iş sözleşmesinde işçilerin elini güçsüzleştirmek olduğunu söylüyor. İşverenleri ise üste lojistik organizasyonu yapan bir firma.
Yine bir arama sırasında köpekli ve küçük düşürücü muameleye maruz kalan işçiler ile ABD askerleri arasında çıkan arbedeyi şöyle anlatıyor gazeteci Özgönül:
“ABD askerlerinin aramalar sırasındaki sertliğinin, hoyratlığının yanı sıra eğitimli kurt köpeklerini de kullanmalarına itiraz edilince tartışma çıkıyor. ABD askerleri işçilerimizi copluyor, dipçikliyor, köpekleri de dişliyor…”
Arbedede kıyafetleri parçalanıp köpeklerin saldırısına maruz kalan işçiler ve sendikacılar, şimdi adı Seyhan Devlet Hastanesi olan SSK Hastanesi’nde tedavi altına alınıyor. Yaralarına pansuman yapılıyor ve kuduz aşısı vuruluyor.
.
HABERİ ALINCA HASTANEYE GİTTİ
Haberi alır almaz hızlıca hastaneye giderek işçileri o halleriyle fotoğrafladığı anları şöyle anlatıyor zamanın genç adliye muhabiri Ceyhun Özgönül:
“Haberi alınca yıldırım hızıyla hastaneye koştum. Objektifi iki farklı sarı noktanın üst üste getirilmesiyle ancak netleme yapabilen, kendisi avuç içi, sıkıntısı deve kadar olan Yashica MG1 illetine -ki bunun bir fotoğraf makinesi olduğu iddia edilirdi- bu pozu verdiler. Kültürleri gereği belki, yatak odalarında bile donla dolaşmaktan ‘imtina’ edecek bu insanlar, Hürriyet Haber Ajansı’nın muhabirinin karşısında vücutlarındaki ‘diş’ izlerini göstermek için külotlarına kadar soyunmuşlardı…”
Film kotasının sınırlı olduğunu, iki ya da üç kare çektikten sonra röportajını yapıp aynı hızla gazeteye gittiğini anlatan Özgönül, “Aradan 35 yıl geçmiş, nasıl, ne ile gittiğimi hatırlamıyorum. Taksiyle gittiysem 15-20, dolmuşla gittiysem 40 dakika civarında sürmüş olmalı. Yol boyunca da kafamda haberi yazmışım” diyor.