Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları söyle:
"Ramazan ayının birliğimizi, beraberliğimizi, dayanışmamızı güçlendirmesini diliyorum. Küresel bir felaket halini alan Covid-19 hastalığının üstesinden gelerek Ramazan sonunda çifte bayram yapmayı niyaz ediyoruz. Koronavirüs salgınına karşı yürüttüğümüz mücadelenin neticelerini almaya başladığımız bir döneme girdik. İyileşen hasta sayımızın, yeni hasta sayısını geçmesi önemli bir kırılma noktasıdır.
"Dünyanın her yerindeki kardeşlerimize de sahip çıktık. Yurt dışında yerleşik olmayan 40 bine yakın vatandaşımızı ülkemize getirdik. Vatanına kavuşan her vatandaşımızı önce yurtlarda karantinaya aldık, sağlıklarından emin olduktan sonra evlerine yolcu ettik. 25 bin vatandaşımızı daha ülkemize getiriyoruz. Bu vatandaşlarımızı da karantinayı bitirdikten sonra evlerine göndereceğiz. Yurt dışında yaşayıp da ağır hastalık geçiren, bulundukları yerde tedavi edilemeyen vatandaşlarımızı da sahipsiz bırakmadık.
"Avrupa ve Amerika'da durumları ağır pek çok hastanın sigortası olmadığı, hastanelerin kapasitesi yetmediği için kendi hallerine terk edildiği bilinen bir gerçektir. Türkiye'de hiçbir vatandaşımız hastane kapısından geri çevrilmemiş, kimsenin tedavisi ihmal edilmemiş, kimse sahipsiz bırakılmamıştır. Sağlık kuruluşlarımızda tüm vatandaşlarımıza birinci sınıf hizmet veriyoruz. Eleştirenler ortaya çıkan bu tablo karşısında umarız biraz mahcup olmuşlardır. Maske, tulum, ilaç, gıda, dezenfektan gibi her alanda ülkemizin üretim kapasitesini test etme imkanı bulduk. Bu zorlu süreçten alnımızın akıyla çıkmayı başardık.
"Biz kendimize yeterli olmanın ötesinde, dostlarımıza destek olabilecek noktaya ulaştık. Dünyanın dört bir yanındaki dost ve kardeş toplumlara omuz olduk. Gelişmiş ülkelerin dahi Türkiye'den destek istediği bir dönemde elimizdeki imkanları açmakta tereddüt etmedik. Son olarak ABD'ye tıbbi yardım malzemelerini yarın gönderiyoruz. Askeri nakliye uçakları yarın Amerika'ya hareket ediyor. Gelişmiş yerli üretim altyapımızla, örnek dayanışmamızla gösterdiğimiz fedakarlığın neticelerini almaya başlıyoruz. Yeniden yapılanacak dünyada ülkemizin 2023 hedeflerinin ötesine ulaşabileceğini düşüyorum.
"31 ilimizde uyguladığımız sokağa çıkma yasağı konusunda hassasiyetiniz için teşekkür ediyorum. Bilindiği gibi bu hastalık insandan insana bulaşarak yayılıyor. İnsan hareketliliğini ne kadar azaltarsak, o kadar kontrol altına alabiliriz. İnsanların kalabalık şekilde bir arada bulunduğu alanlarda faaliyetlere ara verilmesinin büyük katkısı olmuştur. Bu güzel gidişi devam ettirmek için hafta sonu sokağa çıkma sınırlandırmasını bayram sonuna kadar sürdürmeyi planlıyoruz. 31 ilimizde 1 Mayıs sebebiyle 3 gün süreyle sokağa çıkma sınırlandırması uygulayacağız. 1 Mayıs gece 00.00'dan başlayıp 3 Mayıs 24.00'a kadar uygulanacak sokağa çıkma sınırlandırılmasına hassasiyetle riayet edilmesini bekliyoruz. Cuma günü marketler yine 09.00-14.00 arasında açık olacaktır. Türkiye için tünelin ucu gözüktü. Olumlu tablonun sürmesi için ülke genelinde hayatı normale döndürmek için kapsamlı bir program hazırlıyoruz. Bu ayrıntılı programı yakında sizlerle paylaşacağız.
"Salgın nedeniyle adliyelerdeki dava, icra, şikayet gibi ertelemelerin 30 Nisan'da dolan tarihini 15 Haziran'a kadar uzatıyoruz. Çiftçilerimizin mayıs ve haziran ayında vadesi gelecek kredi geri ödemelerini faizsiz olarak 6 ay erteliyoruz. Ar-Ge ve Teknopark'larda uygulanan evden çalışma sürecini 27 Mayıs'a kadar uzatıyoruz.
"Ekonomik İstikrar Kalkanı kapsamında verdiğimiz desteklerin toplamı 200 milyar lirayı buldu. Böylece sıkıntılı dönemlerinde milletimizin yanında olduğumuzu gösterdik.İstihdamı özellikle korumak için maaşların asgari ücrete kadar olan bölümünü Kısa Çalışma Ödeneği'nden karşılamaya başladık. 1 milyon 360 bin çalışanımıza ödemeleri yapılmıştır. İşten çıkarmayı 3 ay süreyle kısıtlandırarak istihdamı koruma altına aldık. Telafi çalışma süresini de 2 aydan 4 aya çıkararak devamlılığın sürmesini temin ettik. Önce 2 milyon 100 bin haneye, ardından 2 milyon 300 bin haneye olmak üzere 4 milyon 400 bin aileye 1000'er lira nakdi destek verdik. Üçüncü bir destek paketini devreye aldık. Başvurular 4,5 milyonu bulmuştur.
"Biz Bize Yeteriz Türkiyem kampanyasında toplanan bağışlar bu desteklerde kullanılmaktadır. Kampanyada 1 milyar 850 milyon lira yardım toplanmıştır. Sosyal yardım programlarımızın bütçelerini de artırdık. Ayrıca Ramazan ayında hayır yapmaya hazır vatandaşlarımıza çağrıda bulunmak istiyorum. Her hayırseverimiz en yakın akrabalarından, komşularından başlayarak ihtiyaç sahibi tüm kardeşlerine sahip çıkmalıdır.
"Salgın krizi sonrası küresel sistemin çarpıklıklarıyla birlikte ülkemizdeki siyaset anlayışı da köklü bir sorgulamaya tabi tutulacak. Biz eser getirmeye çalıştıkça, karşımıza çıkan 'istemezük'çü siyaset anlayışının içinin ne kadar boş olduğunu bir kez daha gördük. Avrupa'daki toplam yoğun bakım yatak kapasitesine ve toplam tomografi cihazına tek başımıza sahip olmamış olsaydık, salgını bu derece soğukkanlı şekilde karşılayamazdık. 1 milyon 100 bini aşkın sağlık çalışanımızın fedakarlığı olmasaydı, diğer ülkelerdekine benzer acı görüntüler yaşardık. Sosyal güvenlik şemsiyesi kurmamış olsaydık, insanlar hastane kapılarından geri dönmek zorunda kalacaktı. Bu örnekleri eğitimden ulaşıma, enerjiden tarıma her alanda vermek mümkündür. Burada dikkati çekmek istediğim husus, tüm bu başarıları attığımız her adımda katkı vermek yerine takoz olmak isteyen anlayışadır. CHP'nin başını çektiği bu anlayış, birlik beraberlik yerine bölücülüğü esas almıştır. Belediyelerin yardımlarını engellediğimiz yalanını engellediğimiz ısrarında, İletişim Başkanı'mıza fütursuz saldırının gerisinde bu hastalıklı zihniyet vardır. Kendisi ailesiyle birlikte 45 metrekare taban oturumu olan mütevazı bir evde oturmayı seçmiştir. Evinin ve bahçesinin hemen yanında bulunan 200 metrekarelik bir alanı kiralayarak bakımını üstlenmiştir. Bu zihniyetin arkadaşımıza ve ailesine karşı sürdürdüğü çirkin saldırıdaki tutarsızlıklar siyasi kokuşmuşluğun en bariz örneğidir. Belediyelerin yardımlarıyla ilgili meselelerde de biz valiliklerle planlama yapılması gerektiğini söylerken, onlar işi bambaşka yere götürmeye çalışıyorlardı. Aleviliği din olarak takdim eden bu anlayışı, özellikle milletimin huzurunda kınıyorum. Fuar alanı ve içindeki standları sahra hastanesi gibi lanse edenlerin sahte ve içi boş olması şaşırtıcı değildir.
"Görüldüğü gibi yalanlar silsilesi devam ediyor. Bir taraftan talimat vermedim diyor, ama ilçe başkanı da aldığı talimatın gereği o fotoğrafı çektiğini, bir inşaat falan olmadığını söylüyor. Aynı şekilde Adana'daki hastaneden bahsediyor, Adana'da hastane falan söz konusu değil ki, fuar merkezini belediye başkanı gelmiş, standları panellerle bölmek suretiyle ortaya hastane çıkarttım diye girişine de sahra hastanesi diye bir yazı yerleştiriyorlar. Hemen yanında da kongre merkezi yazıyor. Adana hastane kapasitesi itibariyle doygun şehirlerimizden bir tanesi. Demek ki Adana'da ne var ne yok bundan da haberi yok. sahra hastanesi dediler gidin bakın bakalım şu an böyle bir şey var mı. Biz ne aldanan, ne aldatan olmadık. Şu an biliyorsunuz Başakşehir Şehir Hastanesi'nin birinci etabını açtık, ikinci etabını da 20 Mayıs'ta açıyoruz. 2 bin 500 yatak kapasitesine sahip sayılı hastanelerden birisini açmış oluyoruz. Yol itibariyle bütün altyapı hazır, metro yapımıyla ilgili talimatları da verdim. Zira burayı Büyükşehir Belediyesi daha önce AKP'de olduğu için yolunu ve metrosunu yapacaktı, bu beyefendi ne yolu ne metroyu yapamam deyince biz de iyi ki iktidardayız, hemen talimatı verdik.
"Bu zihniyetle iş bitmiyor. Bir başkasını da Diyanet İşleri Başkanı'mıza gösterilen tepkilerde görmek mümkün. Başkanımız bir açıklama yaptı. Bu açıklamasıyla sadece inancını, ilminin ve yürüttüğü görevin gereğini yerine getirmiştir. Söyledikleri de sonuna kadar doğrudur. Elbette onun sözleri sadece kendini Müslüman olarak tanımlayan kişiler için bağlayıcıdır. Kendini bu sıfatla tanımlamayanlar için bir görüşten ibarettir. Ülkemizde eğer İslam adına konuşması gereken birisi varsa, bir kurum varsa Diyanet İşleri Başkanlığı'dır. Başkanımız da herhangi bir konu dini noktada olduğunda anlatmakla yetkilidir. Bu Ankara Barosu'nun yetkisinde olan bir konu değildir. Ankara Barosu'un açıklaması başta olmak üzere Diyanet İşleri Başkanı'mıza karşı kullanılan üslup İslam'a karşı kasıtlı bir saldırı halini almıştır. Diyanet İşleri Başkanı'mıza yönelik yapılan açıklama İslam'a ve devletimize yapılan bir saldırıdır. Yapılan her gönderme karşımızdaki zihniyetin ilkelliğinin birer yansımasıdır. Milletimizi temsil eden kavramlara böylesine kin duyulabildiğini görmekten üzüntülüyüz. Demokratlık adına faşizmi, halkçılık adına millet düşmanlığını, yargı adına hukuksuzluğu, eşitlik adına sapkınlığı yüceltenlerin gerçek yüzleri birer birer ifşa olmaktadır. Türkiye, bu zihniyetten arınma aşamasına gelmiştir. Biz 18 yıldan beri ısrarla ve bilinçli olarak bu ilkel siyaset tarzının ülkemizi sürüklemeye çalıştığı mecraya kaymayı reddettik. Biz bu oyuna gelmiş olsaydık, icraat yerine polemik yapsaydık, bugün hep birlikte halimiz haraptı. Türkiye'yi geçmişte uzunca bir süre içine sıkıştırıldığı büyük kısır döngü içerisinden çıkarttık. Millete ve ülkeye hiçbir katkısı bulunmayan bu yalancı iftiracı siyasi anlayışın tamamen tasfiye olacağına inanıyoruz. Ülkemizde siyaset alanında yeni bir dönemin kapıları aralanacaktır. Artık tünelin ucu Allah'ın izniyle görüldü, inanıyorum ki Ramazan Bayramı'nı iki bayram olarak rabbim bizlere kutlamayı nasip etsin."