1. YAZARLAR

  2. Prof.Dr. Atabay Düzenli

  3. Şehirlerde yaşamak mı? Dikkat!
Prof.Dr. Atabay Düzenli

Prof.Dr. Atabay Düzenli

Doğa ve Yaşam Bilimci

Şehirlerde yaşamak mı? Dikkat!

A+A-

ŞEHİRLERDE YAŞAMAK MI? DİKKAT!

 

Dünya nüfusu çoğalıyor. Ortalama yaş oranı yükseliyor. Ülkeler ortalama yaş oranını düşürmek için çeşitli uygulamalar geliştiriyor. Yaşam tarzları, yaşam biçimleri, ekonomik sosyal ve politik oluşumlar insanları şehirlere göç etmeye zorluyor. Her şehrin alt ve üst yapılarının bir kaldırma gücü var. Bu iki gerçeği dengelemek için bazı ülkeler tedbirler alıyor. Artan nüfus ve göçe göre ya alt ve üst yapılarını yeniliyor ya da o şehirde yaşamanın ön koşullarını oluşturuyor.

Buraya kadar bir sorun yok. Her şey güzel.
 

Fakat bunları yapamayan ülkeler ve şehirleri var. İnsanların göçü engellenemiyor. Buna karşı konaklama, ulaşım, su, hava, elektrik, gaz, kömür, iş ve aş varlıkları ve olanakları artırılmıyor. Şehrin mimarisi bozuluyor. Çarpık yapılaşma artıyor. Hava kirleniyor. Su kirleniyor. Toprak kirleniyor. Eğer toprak betonlarla canlı canlı gömülmediyse. Yağmur yağıyor hemen elektrikler kesiliyor. Yağmur suyunu tutacak ve düzenleyecek toprak ve bitki yok. Her taraf bir anda Venedik Cadde ve sokaklarına dönüşüyor.

Tek fark: eloğlu orada Maria yı Gondola atıp keyif yapıyor bizde ise evleri su basıyor İnsanlar karşıdan karşıya geçemiyor. Alt yapı berbat. İnsanlar karşıdan karşıya omuzlarda taşınıyor. Araç içlerinde kalıp boğulma tehlikesi geçiriyor.
 

Araç sayısı artıyor. Park yeri yok. Araçlar kaldırımlarda. İnsanların yürüyecek yerleri yok. En önemlisi işsizlik diz boyu. Üretim sanayi en büyük tüketim alanı olarak şehirleri bellemiş. Yiyecek ve içeceklerimiz bu insanlara yetişsin diye nasıl üretiliyor herkesin malumu. Artık hafta sonu pikniğe gitmek yerini AVM lerde yiyecek kuyruklarına bırakmış durumda. Nasıl tezgâh ve raflarda uzun ömürlü olsun diye ne hallere sokulduğunu hepimiz biliyoruz. Şehre göç etmiş insanların hali sokaklardan, kahve hanelerden, parklardan, yollardan ve yollardaki ışık noktalarından belli. Beş dakikalık yere bir saatte gidiliyor. Bunu da biliyor ve yaşıyoruz. Peki, sonuç: şehirde hava kirli su, az içilir mi belli değil, yiyecek ve içeceklerimiz sağlığa zararlı, ulaşım park berbat, konaklama rezalet, tecavüz, yankesicilik, hırsızlık diz boyu.

Üstelik birde araştırmalar tüm bu nedenlerden dolayı şehirlerde hastalıkların en fazla olduğunu ileri sürmüş. İnsanlar sokaklarda gezmese her yönüyle sağlıklı ve güvenli olacağını ortaya koymuş. İşin kötüsü insanlar bu durumla mücadele etmek yerine en basit yolu seçmiş durumda: Şehri terk etmek. Çözüm bu mu? Hayır! Şehrin tüm varlıklarının, olanaklarının hesap edilip kaldırma gücü saptanmalı. Ona göre yaşama şartları belirlenmeli. Hani bazı şehirlerde var ya bırakın havayı, suyu, yolu, evi; yağmur yağar sokakla yürürsün ayakkabına bir damla su gelmez.

 

Herkes istediği her yerde yaşayamıyor. Yaşamak için ön koşullar var. Oturma hakkı kazanmak, işinizi her şehirde istediğiniz gibi yapamamak, ehliyetinizi her şehirde kullanamamak, şehrin istediğiniz yerinde paranız olsa bile iş yeri açamamak, istediğiniz her yerden istediğiniz gibi arabayla geçememek ve park edememek. Selamı ve kelamı bile usulüne uygun vermek ve yapmak vb…

Bence bunu başarmak önemli ama zor.

Ben hiç bir yerel yönetimlerden bu ve buna benzer önerileri çok duymadım.

YA SİZ?

VARMISINIZ

Önceki ve Sonraki Yazılar