1. YAZARLAR

  2. Hacı Hüseyin Kılınç

  3. Peker perdeyi kapattı mı?
Hacı Hüseyin Kılınç

Hacı Hüseyin Kılınç

Avukat

Peker perdeyi kapattı mı?

A+A-

1-Sedat Peker onuncu video ile perdeleri indirdi mi? İfşaatlarından pey der pey geri adımlar atarak, asıl hedef olması gereken aktörlerden uzaklaşarak, kendini unutturarak perdeyi kapatacak mı? Peker fenomeni ile ilgili olarak konuşulması, düşünülmesi, sorgulanması gereken o kadar çok başlık var ki, bunların bir kısmına ilgili yazılarımızda ucundan kıyısından değinmiştik. O yaşadığımız hayatın adeta bir turnusol kâğıdına dönüşmüştü. Tüm zayıflıklarımızı, çıkmazlarımızı, çaresizliklerimizi çektiği fotoğraftan okuyabilmek mümkündü, bunu yapmaya fırsat buldukça devam edeceğiz. Ama şimdilik somut, aktüel olan üzerinden ilerleyelim.

2-Peker ifşaatlarında Erdoğan’a kadar yaklaşmış, aralarındaki hukukun verdiği yakınlık ile ‘ abi ‘ diye hitap edecek kadar samimiyeti arttırmış ve artık muhatabının kendisi olduğunu açıkça söylemişti. Suriye meselesini kaşıyarak, işin ucunu saraya getirerek, konuşmaya devam edeyim mi etmeyeyim mi ikilemini Erdoğan’ın önüne koyarak mesajlarını doğrudan iletmişti. Anlaşılan o ki Erdoğan aracılar üzerinden zamana oynadı ve istediği zamanı da kazandı. Bir sözde devletperest olarak Peker, Erdoğan-Biden arasında yapılacak görüşme öncesinde kutsal devletinin elini zayıflatmamak için konuşmama kararı aldığını açıklamıştı. Görüşmeden sonra Peker’e yönelik suikast iddiaları gündeme geldi. Yer değişikliği yapmak zorunda kaldığı, Azeri ve Balkan mafyalarının peşinde olduğu bilgileri sızdırıldı. En sonunda videolarının yer tespitine sebep olduğu, bu nedenlerle Birleşik Arap Emirlikleri yetkilileri tarafından uyarıldığı ve bir süre yayın yapmayacağı söylendi.

3-Peker hakkında yapılan spekülasyonları önlemek için beş dakikalık bir video yayınlayarak merakları canlı tutmaya çabalıyor. Biz ise işlerin Peker’in kontrolünden çıktığını, istihbarat örgütlerinin devrede olduğunu, ister konuşsun isterse sussun süreci artık başka aktörlerin yönettiğini düşünüyoruz. Her şey bir kamera ve tripota bağlı ise konuşmak için bu kadar ihtiyatlı davranmaya gerek yok. Aklının tatilde, zekâsının işbaşında olduğunu söylemekle övünen Peker’e bizlerinde akıl ve izan sahibi olduğunu unutmamasını salık veririz. Ama bizzat kendisi her an kıvırabileceğini, asla bir ‘ Mesih ‘ olmadığını belirtmişti. En son beş dakikalık video da anlattığı kıssa ile de finali yaptı. Ne diyor Peker anlattığı örnekle;  ‘ sistemi en iyi onun zaaflarını çözmüş olanlar bilir ‘. Kendi kusurlarınızı ancak sistem dışına ittiğiniz birisi aracılığıyla öğrenebilirsiniz. Ben Mesih yani kurtarıcı değilim ve sizlerin sistemiyle esasa müteallik sorunlarım yok. Sisteminizde şahsıma tekrar yer açarsanız hizmete hazırım. Peker’in muhataplarına verdiği dolaysız mesaj bu. 

4-Mesajın alıcısı kim, şimdi bu sorunun peşine düşelim. Peker şu an Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) bulunuyor ve onu birinci dereceden kontrol eden güç de bu ülkenin istihbarat servisidir. Yalnız uluslararası jeopolitiği bilenler bu körfez şeyhliğinin iplerinin asıl olarak ABD ve İsrail gizli servislerinin elinde olduğunu da bilirler. Bölgesel ve uluslararası ilişkilerde Suudilerle ayrılmaz bir ikili oluşturan emirliğin güvenlik sektörü bu güçlerin kontrolündedir. Sahip olduğu petro-dolarları bölgesel gücünü maksimize etmek için kullanırken ABD’nin taşeronu gibi davranır. Son zamanlarda, ama özellikle Trump döneminde damat Kushner aracılığıyla İsrail’le ilişkiler pik yapmış ve resmi olarak tanıma aşamasına gelmiştir. Suriye meselesinde Türkiye-Katar birlikte davranmaya başladığında BAE’de Suudilerle beraber Türkiye’nin karşısına ayrı bir blok olarak çıkmıştı. Mısır’dan, Libya’ya, Doğu Akdeniz’den, İsrail’le ilişkilere varıncaya kadar Türkiye’nin bölgesel etkinliğini frenleyen bir role soyunmuşlardı. Bu karşıtlıkta esaslı amil Erdoğan’ın ihvancı bölgesel politikasıydı. Yani Türkiye karşıtlığından ziyade Erdoğan’ın bütün bu alanlarda ihvana yatırım yapmış olması çelişkileri tırmandırmıştı. 

5-Dolayısıyla Peker’i susturan bu güçlerdir. Peker hem Erdoğan’a hem de buraya oynuyordu. Kendini siyasi bir konuma çekerken amacı iltica koparabilmekti. Kriminal suçlu gibi değil siyasi bir mağdur gibi kendini sunmaktaki maksadı budur. Muhtemeldir ki onu kontrol eden güçler Erdoğan’la pazarlıklarının getirdiği hassas dengeler nedeniyle susmasını istemişlerdir. Konuşmasını istemiş olsalardı güvenliğini de pekâlâ sağlarlardı. Peker’de ilgi alanını Erdoğan’dan uzaklaştırmış, şimdilerde yeniden Soylu üzerine yoğunlaşmıştır. Bu sayede ilgiyi bir süre daha canlı tutacak ve sonra muhtemeldir ki susacaktır.

6-Suskunluğun Biden görüşmesine ayarlanması manidardır. Biden başbaşa görüşmede bu konulara girmeyecek kadar nezaketi elden bırakmamış olsa dahi muhatabı Erdoğan’ın zaaflarını da herkesten daha iyi bilecek kadar kendisini tanımaktadır. İsteyen Amerikalıların Wikiliks belgelerine yansıyan Erdoğan analizlerine tekrar bakabilir. Diplomatik teamüllere aykırı gerçekleşen görüşmenin müterciminin aileden biri olmasının başka hangi gerekçesi olabilir? Trumpla kurulan şahsi ilişkileri özlemenin nedeni de buralarda gizlidir. Şahsi iktidarınızı, ancak ‘ gizli diplomasiye ‘ sığınarak koruyabilme noktasına gelmişseniz ipin ucunu da karşı tarafa kaptırmışsınızdır. Wikiliks, Panama belgeleri bunun sayısız örnekleriyle doludur.  

7-Türkiye’nin kesilen diplomatik ilişkilerini tamir işi MİT’e düşmüştür. Erdoğan’ın ihvancı politikaları nedeniyle Türkiye’nin bölge ülkelerinin neredeyse tamamında büyükelçisi bile yoktur. Diplomasinin çalışmadığı yerde işler gizli servislere havale edilir. Muhtemeldir ki BAE ile de MİT üzerinden temas sağlanmıştır. Herkes MİT’in oraya suikast için gittiğini düşünürken biz bir tür diplomatik misyonla gidildiğini ve Peker’in susturulmasına dönük pazarlıkların yapıldığını düşünüyoruz. Söylediklerimiz Peker’in teslim edileceği ve yok edileceği anlamlarına gelmez. 

8-Biden görüşmesinin içeriği Peker’in ifşaatlarının akıbetini de tayin edecektir. Bu söylediğimiz Peker’i uluslararası bir aktör konumuna yükselttiğimiz şeklinde anlaşılmasın. Peker ne bir Escobar ne de bir Çakal Carlos’tur. Bu tür uluslararası ve birkaç devleti doğrudan ilgilendiren ilişkilere sahip değildir. Peker Karadeniz’e özgü ‘ sülale ‘ temelli ağları kullanarak sarayın labirentlerine kadar girmiştir. Kendini kullandırırken necip devletinin pekçok sırrına da ortak olmuştur. Peker ifşaatlarıyla muhalefete üzerinde politika yapabileceği bir kanal açmıştır. Erdoğan ve hempalarının dili onun karşısında lal olmuş, cevap verdikçe çaresizlikleri ayyuka çıkmıştır. Ama görünen o ki Peker’de tiyatroyu sona erdirdi, perde kapandı veya en azından Erdoğan’la ilgili sahneyi izlemek mümkün olmayacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar