Parlamentoyu Güçlendirmek Vatandaşı Güçlendirir Mi?
Muhalefet partilerinin bir araya gelerek oluşturdukları 6’lı masanın en önemli argümanı “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” olmaktadır. Peki, bu bakış açısı vatandaşın gündeminde mi? Ya da bunu gerçekleştirmek vatandaşın problemlerini çözer mi? Veya bunu hayata geçirmek Türkiye’ye çağ atlatır mı? Bu soruların hepsine birden gönül rahatlığı ile evet demek mümkün değildir.
O halde ortaya somut ve gerçekçi bir proje koyamayan bu muhalefetin mevcut konjonktüre rağmen başarılı olması söz konusu mudur? Tabi ki değildir. 1950 yılından beri çok partili sistem ve parlamento var olduğuna göre Türkiye’nin hangi yapısal sorununu çözmüş ki diye bakmak lazım. Artı onu güçlendirmek ne demek o da belli değildir. Muhalefeti anlamak mümkün değil, bunca sıkıntılara rağmen ortaya bir proje ve umut koyamamaları üniversitelerde tez konusu olacak bir vakadır. Bunca tecrübe, yaşanmışlıklar, kadro, teşkilat, danışman ve dış desteğe rağmen elde var sıfır. 20 yıldır ülkeyi yöneten iktidar yine birinci parti ise sözün bittiği yerdeyiz, gerisi fasarya.
Muhalefet algı oluşturmanın ötesine geçemiyor. Vatandaş pahalılık ve geçim derdi ile uğraşırken onlar, “Kavala” ve “Demirtaş” için özgürlük peşinde koşuyor. Gerçeklerden bu kadar uzak, halkın gündemine bu kadar yabancı bir muhalefetin varacağı bir yer yoktur. Sürekli bir araya gelerek havanda su döverek zaman kaybettiklerinin farkında değiller. En temel meseleler konusunda bir eylem planı ve strateji oluşturamayanlar günün sonunda herkes kendi yoluna gidecek gibi görünüyor.
Durum bu şekilde olunca da kararsızların sayısı hızla yükselerek birinci parti olma yolunda zirveye tırmanmaktadırlar. Günün sonunda kemikleşmiş bir siyasi yelpaze sonrasında herkes kararsızları kararlı hale getirme peşinde olacaktır. Sandık günü geldiğinde muhalefetin bu dağınıklığı sonrasında yine, “yaparsa bu iktidar yapar” noktasına gelinmesi sürpriz olmayacaktır. Siz sosyal medyada bir bardak suda koparılan fırtınaya bakmayın bunlar bu sefer de gitmiyor olacaklardır.
Hem dünyada hem de ülkemizde en büyük sıkıntının liderlik olduğu gün gibi ortadadır. Kitleleri peşinden sürükleyecek liderler sonradan yetişmediği için mevcut parti başkanları iktidar hariç bir lidere sahip değildir. Parti içlerinde bulunan lider potansiyeli olan kişilerde şahsi hırs ve ihtiras uğruna heba edilince geriye bir şey kalmıyor. Parti içi demokrasi sadece vitrin süsü olduğu için başkalarını diktatör olarak suçlamak kolay fakat dönüp de kimse aynaya bakmadığı için bu devran bu şekilde devam ederken seçmene de cambaza bak diyerek uyutuluyor. Bunu satın alacak bir kitle olduğu için de sıfır tepki ile biat devam ediyor.
Sonuç olarak; parlamentoyu güçlendirerek vatandaşın güçleneceğini sanmak saflık değilse kurnazlıktır. Vatandaşın gerçek gündemine vakıf olmadan kazanılacak hiçbir başarı mevcut değildir. Bugüne kadara olmamıştır, bundan sonra da olmayacaktır. Kimse kimseyi boş söz ve sloganlarla kandırmasın vatandaşın karnı tok!
Esenlik dileklerimle,
Erol Aydın
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.