Orhan Kemal - Cemile
CEMİLE
|
“Yıllardır kahrımı çekmekten usanıp yorulmayan cefakar karıma”
|
04.05.1958
“Eşe dosta selam ,
İnandığım doğruların adamı oldum . Böyle yaşadım karınca kararınca bu doğruların savaşını daha çok sanatım da yapmaya çalıştım. Kursağıma hakkım olmayan bir tek kuruş dahi girmemiştir.”
05,04.1970
Orhan KEMAL
Bundan önceki inceleme yazımda Üstat Orhan Kemal’in sanatı hakkında ki inceleme yazımı yayınlamıştım. Bundan sonraki yazılarım romanlarını kendi daracık penceremden Siz sevgili dost okurlarla paylaşmak.
Cemile romanı 1952 yılında yayınlanır. Kahve sohbeti “ KÜÇÜK ADAM” serisinin üçüncü kitabıdır ,Cemile romanını birinci kategoriye almamam kendi tercihim, çünkü içerik ve teknik yönden diğerlerinden farklı.
KONUSU
Adana da 1934 yılında bir dokuma fabrikasında çalışan saf, temiz, sade bir aşkın romanıdır, Cemile. Bildiğimiz romantik romanlardan değil, fabrika işçilerinin “ ASLI İLE KEREM “ yakıştırmaları iplik makinaları tozları arasında göz göze geldiklerinde kıvılcım alır, yalazlar. Dokuma fabrikasında 30 lira aylıkla çalışan katip Necati’yle iplik işçisi Boşnak kızı Cemile’nin kahırlı fabrika yaşamında gelişir.
“1934 yılı Eylül sonlarının berrak bir gecesiydi.” Eser bu cümleyle başlar, zaman ve mekan özellikle belirtilir, Adana’nın sarı sıcak Eylül sıcağı iş yaşamını geceye de taşır. Eski ve yeni taşıma araçları birlikte sunulur;” Doçlar, şevroleler, Fordlar ve yağsız tekerleklerin gıcırtısıyla arabalar ve onları çeken öküz ,çamız ,çift atlı arabalar …yine deve dizileri şehre akıyordu .”Şehir yeni bir üretim gücü ve ilişkileriyle okuyucuya tanıtılır(. KANLI TOPRAKLARDA bu tarih” 1934 yılı Ağustos ayının sonları , sabahın 10” olarak başlar.” Çukurova güneşinin korkunç sarı sıcağı her yanı kavramış, ,ortalık alabildiğine yanıyor.”)
Deveci Çopur Halil dokuz devenin önüne bağladığı eşeğiyle kütlü pamuk taşır dokuma fabrikasına. Kamyonlara, üretimine, yurda getirenlere küfür eder ,kazancı azalmış ,her yıl parayla oynayan Deveci Çopur Halil “cenabetler” (gavur üretimi) memlekete girdiğinden beri riski azalmıştır. Fabrikada çalışan güzel Boşnak Cemile ‘de de gönlü vardır, tüm malını mülkünü, hatta develerini satıp Cemile’ye malikane alacağını herkese söyler. Cemile ise otuz lira aylıkla çalışan fabrikanın katibi Necati’ye aşıktır. Necati’yle buluştukları konuştukları da yoktur, ara sıra anlık göz göze gelmeler ,bakışlar onların buluşmalarıdır. Deveci Çopur Halil otuz lira aylık için “ avrat tuz dedi mi, ciğeri cız edecek” adamın içi diyerek bu aşkı küçümser.
Yazarımız fabrikayı mahalleyi ve evleri sanat görüşünün estetiğini kullanarak tanıtır; “Evler; yan yatmış , diz çökmüş bağdaş kurmuş ,kapaklanmış yahut tam yuvarlanacakken tutunu vermiş evler” yoksulluğun bu tanımlamasını farklı sözcükler kullansa da diğer romanlarda da göreceğiz. Çalışanların bir çoğu bilhassa çocuklar; dokuz on yaşlarında gözleri uyku dolu renksiz şeylerdir ki; iş konumuna uysun diye , annelerinden ,teyze hala dayı yahut da tamamıyla yabancı bir büyük insandan parayla satın alınmış nüfus kayıtlarıyla işe girmişlerdir, on iki saat çalışırlar ,”Param parça üst başlarıyla bunlar öyle çoktu ki”
Fabrikanın iki ortağı var, Kadir Ağa ve Numan Şerif Bey. KADİR AĞA:” Çukurova’ya yarım pabuçları, kulaklarına geçmiş yağlı fesi ile ırgatlık yapmış Mahmut Paşa Hanı’nın kapısında bütün gün dikilip dağ köylülerinin tabaklanmış tavşan derilerini tabaklayıp sattığını kazandığı üç beş kuruşla düğüm üstüne düğüm attığını ,ekmek peynir, ekmek turşu, ekmek kara zeytin ! Yahut kaynamış kimyonu nohutla gününü gün ederek yaşadığını” herkes bilir,( tanıtımın neden detaylı verildiği ileride anlaşılacak).Kadir Ağa fabrikaya “PALİKE “ der, dili dönmez .NUMAN ŞERİF BEY ;Karakulluk zedelerin konağında gözlerini dünyaya açan, ömrü boyunca hesapsız bir refah içinde yaşamış ,elli beş yaşlarında gerçekten bir erkek güzeliydi. Yaşaması , yemesi ,içmesi oturup kalkması , görüşüp ,konuşması gayet iyi idi. İtalyanca , Fransızca ,Almanca bilirdi. Avrupai bir yaşam sürer ,İstanbul da yalısı ,üç ayrı bankada hesabı carisi vardır.(Garip bir ortaklık gibi olmuş diye düşünüyor okur, tutucu /sığ bir figür ile modernizenin temsilcisi bir diğeri) Kadir Ağa makinalara karşı tükenmez hayranlığı vardır. İlk işi her sabah makinalar arasında dolaşmaktır, ama Numan Bey’in işe aldığı İtalyan mühendise karşı ise düşmandır. Numan Bey’ e hissettirmez ancak dokuma ustasıyla işbirliği yaparak mühendise komplo kurar, mühendisin geldiği üç dört gün işler verimli gider, sonrası iplikler sürekli kopmakta işçiler kopan iplikleri yeniden bağlarken zaman yitirmekte, üretim azaldığından işçinin aylığı azalmakta.
Kadir Ağa mühendisin çalışmasını sabote etmektedir , kolaya zımpara tozunu dokuma utasının adamları atıyor, zımpara tozu aşındırıyor ,tel gücüler aşınıyor ,aşınan tel gücüler de iplikleri zedeleyip koparıyor. Bu yolla İtalyan sepetlenecek, Numan Bey’de biçimine getirilip,” YALLAAAH “ edilecektir. Dokuma ustası için hava hoştur. “Ay benimle olduktan sonra yıldızın kuyruğuna çarpim “ der. Kadir Ağa geçmişini bildiği Numan Bey’i sevmezdi , geçmişini bilip, şurda burda yüzüne vuran cahilliğiyle alay eden ,bilhassa soy sop filan karıştıranlardan nefret ederdi. İtalyan mühendis sabote edildiğinin farkındadır, İşçilerin % 98 aleyhinde,Numan Bey’e anlatır, Numan Bey Kadir Ağa’yı uyarır, kendisini de ortaklıktan atma çalışmaları yaptığını yüzüne söyler.” Sen iyi bir adam değilsin, bana gelip hisseni almak istiyorum deseydin belki razı olurdum . Ama şimdi ? Çarıklı erkanıharp zekanla arkamdan dalavereler çevirdiğini işitince…” der, “unutma Mahmutpaşa Hanı’nın kapısında tavşan derisi beklediğini ,yapılara eşekle kum ,çakıl taşıdığını ,peynir ekmek turşuyla sürtüğün günleri “ “kefen soyucu rezil servetini nereden topladığını bilmeyenlere yuttursun.Köpek”,diye söylenir.
Deveci Çopur Halil başka bir tezgah peşindedir. Cemile’nin olumsuz karşılığına kaçırma planları yapar, Camgöz Sadık ve iplik bölümünde Kara kızın yardımıyla sabah mahalleli, Cemile işe giderken Cemile’nin otomobille önüne çıkarlar , başaramazlar .Bu olay Cemile ve Necati’nin sevenlerini harekete geçirir ,ailenin yakın dostu ve Cemile’nin ev sahibi işin bir an önce sonuçlanmasına çalışırlar. Musa Necati’yle olayı konuşur,” babaanneni gönder kızı iste ,yoksa kız bugün yarın gidicidir” der. Necati iplikhanede mahcup vaziyete Cemile’ye kendisiyle evlenip evlenmeyeceğini sorar ,yanıt olumludur. Katip istiyordu ki Cemile’yle evlensin içkisiz dalaveresiz her türlü endişeden uzak bir aile yuvası kursun ,sabahleyin evden çıkarken karısı onu kapıda uğurlasın akşamüzeri paydoslarda kapıda karşılasın ,derli toplu bir ev, temiz ,saf bir kadın ,tertemiz kadının ilgisi ,samimi sevgisi…” Babaanne taraftar değildir, “sen bir bey çocuğusun ,sıradan bir işçi kızıyla evlenmek sana yakışır mı? Senin yoksa bile babanın şerefi var, el alemin yüzüne nasıl bakarım sonra ? Ben böyle bir işe girişemem .” konuyu geçiştirir. İzzet usta Cemile’nin babasını evliliğe hazırlar. Cemile’nin babası, İhtiyar Malik ; Yugoslavya’da milletvekili öldürmüş , memleketinde hanedan ,çete başı ,bir tabur gavuru önüne katarak kovalamış ,din uğruna ,pir aşkına Sırplarla boğuşmuş derebeyi adam, Yugoslav dağlarının azgın çete reisi idi. Adana’ya yerleşmiş fabrikada kolunu makinaya kaptırmıştı.
Yazarımız romanın sonunu aynı zaman sürecinde değişik mekanlarda gelişen ve birbirini izleyen olayları roman tekniğinin yapısal geçişinin muhteşem örneğini verir, ve olaylar sıralanır; işçi mahallesi para günü sabahtan itibaren fabrikada çıkacak olayları tedirgin bekler. Pazar günü işçiler mavi zarfların içinde önceki kazançlarından daha az para olduğunu görünce yüzleri büsbütün asılır gerilir, sinirler gerildikçe gerilir, Camgöz Sadık işçileri tahrik eder, “ gavur gelmeden önce aldığımız paradan şikayetimiz yoktu, cehennem olup gitsin ,bu kabuklu gavuru istemiyoruz.” der
.İtalyan‘ın odasına demir sopalarla yürürler. İhtiyar Malik kaygıyla oğlunu fabrikadan almaya gider, yaşlı iki hanım fendi Cemile’nin evinin önünde avlu kapısında görülüler ,Cemile “bu kadar iyi giyinmiş insanların bu mahallede ne işi var “diye düşünür. Ev sahibi Musa’nın hanımı doğum yapmak üzeredir.(hepsi aynı zaman anı ve/ fakat mekanlar farklı olağanüstü bir geçiş merdiven merdiven sıralanır, baba İhtiyar Malik CEMKA’sına çok bağlı olduğundan yazar babayı evden uzaklaştırır, babaanneyi görücü getirir.(Hanımların sosyal/kültürel farklılıklarını davranışlarıyla vermeyi uygun bulur ).Kadınlar eteklerini tuta tuta ayakkabılarının uçlarına basa basa yüzlerini ekşite ekşite avluya girerler, Cemile’nin kimi arıyorsunuz sorusuna? yanıt anlamlıdır. “ Bir işçi kızını arıyoruz. “ Cemile kulaklarına kadar kızarır gözleri sevinçle parlar, telaşla İzzet Usta’ya haber verir. İzzet Usta gereken ilgiyi gösterir, babaanne gönülsüz Cemile’ye gelini olduğunu söyler, ama fabrikada çalışmamalıdır. Orhan Kemal bu ara fabrikada ki gelişmeden okuru bilgisiz bırakmaz , Numan Bey tabancasıyla Kadir Ağa’nın odasına girer, kendisini Numan Bey’in elinden zorlanarak alırlar. Dokuma ustası ,Camgöz Sadık ve olaya karışan kimler varsa fabrikadan atılırlar. İtalyan’a bir şey yapamazlar.
Kadir Ağa çaresiz ve güçsüzdür. Numan Bey, maliyeti yüksekte olsa gazete ilanıyla İzmir ve İstanbul dan usta ve işçiler getirtir, çalıştırır. Dokuma ustası ve diğerlerinin fabrikaya geri dönme ihtimali yoktur. Umutsuzluk ve kaygı “ ekmek “ derdi olur. Dokuma ustası Nazilli ya da Kütahya ‘ya çalışmaya gittiği söylenir. Deveci Çopur Halil ikinci defa Cemile’yi kaçırma planı yapar, işbirlikçi Camgöz’e para vererek kahve açtırır. Dokuma ustasının kaçışı Camgöz’ün kahve işletmesi fabrikadan atılan işçileri öfkelendirir, Camgöz’ün kahvesini basarlar bardak tabak ,masa sandalye ne varsa parçalar dağıtırlar, Camgöz canını zor kurtarır.
Ortalık dehşete düşmüş, insanlar şaşkın şaşkın etrafa bakınırken ,kerusa denilen çift atlı fayton köşeden çıkar ,ağır ağır gelir kalabalığa takılır ,önce Necati yere iner , sonra Cemile . Hiçbir şeyden haberleri , yoktur . Yanlarına İzzet Usta sokulur, bir çırpıda her şeyi anlatır .( Üstadın zamana mükemmel ayar verdiği bölüm) böylece işçiler açısından hoş olmayan zaman sevenler için mutluluk anı olur. Fabrikanın sessiz ,sade, saf temiz aşıkları “ASLI İLE KEREM “ i yazık yazık sözleriyle mahalleden çıkıp ana caddeye çıkarlar.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.