1. YAZARLAR

  2. Barış Avcı

  3. “Olur olur bal gibi olur” diye çekildi, ‘Adanalı Tayfur’ diye gösterildi!
Barış Avcı

Barış Avcı

@barisavci

“Olur olur bal gibi olur” diye çekildi, ‘Adanalı Tayfur’ diye gösterildi!

A+A-

movie-night-2.png

Adana’nın Türk sinema tarihindeki yeri ve önemini anlatmak için Öztürk Serengil’i ‘yıldız’, Ajda Pekkan’ı ‘süper star’ yapan bir sinema filminin adının montajlandıktan sonra değiştirilmesini örnek vermek yeterlidir. “Olur olur bal gibi olur” şarkısının fon müziği yapıldığı bir Yeşilçam güldürüsü aynı isimle montajlandıktan sonra ‘Adanalı sinema severler ve sinema işletmecilerinin’ dikkatini çeksin diye ‘Adanalı Tayfur’ adıyla gösterime girdi. Türk Sinema Tarihi’ne geçecek bu ‘son dakika revizyonu’ ilk kez bu yazı vesilesiyle gün yüzüne çıkıyor.

7ba0524f-b624-453b-9b46-8af05101c988.jpeg

‘Göç gide gide düzelir!’ deyimi Anadolu coğrafyasında her sektörde kendisini gösterir. Yeşilçam’ın hızlı yıllarında bu deyimin tam karşılığı işlerle karşılaşmak oldukça sıradandır. ‘Atla gel Şaban’ filminde kahramanın adının Niyazi olması, Zeki – Metin ikilisinin ‘Aslan Bacanak’ filminde kast edilen akrabalık bağının ‘kayınbirader’ olması kimsenin tepkisini/dikkatini çekmedi. Kimi aceleden kimi dikkatsizlikten yaşanan bu durumların yanında ‘son anda’ yapılan ‘müdahaleler’ anlaşılması güç durumlar oluşturdu.

Adı açık ve yaygın kaynaklarında ‘Adanalı Tayfur’ olarak bilinse de filmin orijinal adı jenerikte; ‘Olur olur bal gibi olur” şeklinde yazıldı. Bu durum filmin günümüze ulaşan tek dijital kopyasının başlangıç jeneriğinde de açıkça görülür.

16cf8648-ea82-48e4-b790-500c8ea9a94a.jpeg

Sinema kaynaklarında filmin süresi 1 saat 14 dakika olarak kayda geçse de video paylaşım sitelerindeki mevcut tek kayıt 58 dakika 20 saniye sürüyor. Jeneriğinde “Olur olur bal gibi olur” ismiyle başlayan fakat sonrasında ‘Adanalı Tayfur’ adıyla afişe çıkan filmde sıra oyuncuların ismine geldiğinde ilk olarak dönemin ‘kapak yıldızı’ Ajda Pekkan’ın ardından Öztürk Serengil’in ismi görünür.

VE FİLM BAŞLAR…

Ajda Pekkan, Suna Pekuysal ve bir başka genç kadın oyuncunun ‘twist’ diye bilinen oldukça hareketli bir dansıyla açılır filmin ilk sahnesi. 2 dakika 30 saniyelik her haliyle uzun şarkı ve ona eşlik eden dans sahnesi nihayet odaya Hüseyin Baradan’ın kolunda sarışın bir kadınla girmesiyle zoraki olarak biter.

aa1.jpeg

(Ara Not: Bu sahnenin aslında filmin kırılma noktası olduğunu ilerleyen dakikalarda öğreneceğiz.)

Bu arada Ajda Pekkan’ın Fransızca seslendirdiği ‘Viens Dans Ma Vie’ şarkısı daha sonra Türkçe’ye ‘Baksana Talihe’ adıyla çevrildi ve “Gel bana sor bana sevgi bu mu diye?” dizesiyle başlayan şarkı döneminde hit oldu.

Öztürk Serengil’i filmin 4’üncü dakikasında görürüz ilkin. Az evvel neden başladığını bilmediğimiz komik mimikler eşliğinde ve anlamsız vücut hareketleriyle yapılan bir kavga sahnesinin sona ermesiyle kafasındaki olmayan saçlarını tükürüklediği elleriyle düzelterek kalabalığın ortasından yürümeye başlar Serengil.

aa2-001.jpeg

Ajda Pekkan ‘serseri bir erkek’ kılığında kim olduğunu bilemediğimiz ‘kötü adamlardan’ kaçmaktadır. Kaçtığı güzergâh üzerinde bulunan bir kahvehaneye sığınır ve kahvecinin ‘akıllı bir hamlesiyle’ kötü adamlarından elinden kurtulur. Az sonra kahvehaneye Öztürk Serengil girer ve ‘serseri bir erkek’ kılığındaki Ajda Pekkan’ı yakından tanımaya çalışır.

Bu aşamaya kadar ki sahne geçişleri Yeşilçam’ın bildik acemi kat geçişleri değil katmanlı mix geçişlerdir. İkinci plana ilk plandan kısım kısım geçilir ve bu büyülü geçiş filme hayli Avrupai bir hava katar. Ama maalesef ki sadece bu kadardır filmin Avrupai çizgisi.

aa5.jpeg

“Ne iş olsa yaparım” diyen ve filmin çekildiği yıl yalnızca 17 yaşında olan Ajda Pekkan’ın kendisinin erkek olduğunu ikna çabası önce narin elleri, tüysüz beyaz tenine takılsa da nihayet “Şarkı da söyler misin?” sorusuna “Evet” cevabı vermesiyle talihi bir anda dönüverir.

Az sonra anlıyoruz ki Öztürk Serengil ve arkadaşları bir müzikholde çalışmaktadır. Sahne sırası ‘bizimkilere’ geldiğinde Serengil’in onu önce film yıldızı yapacak ve yıllarca üzerine yapışacak ismini duyarız, “Hadi Tayfur sıranız geldi…”

Öztürk Serengil’den önce (ki artık adının Tayfur olduğunu öğrenmişizdir) sahneye çıkan Melahat (Suzan Avcı) hayli cüretkâr giyimine rağmen seyircinin ilgisini çekmeyi başaramaz ve her hallerinden ‘para babası birer kodaman’ görünümündeki dinleyiciler niyeyse, ‘Tayfur, Tayfur’ diye tempo tutar.

42059bd0-94a6-4381-bb23-857554a7303b.jpeg

İçinde Melahat geçen bir minik şarkıdan sonra hala kafasında koyu renk irice bir şapka ve uzun kollu gömlek yelek ve siyah uzun pantolon kombiniyle erkek gibi görünmeye çalışan Ajda Pekkan sahneye çıkıverir. İşte tam bu esnada filmin jeneriğinde görülen ve sonraki yıllarda da Ajda Pekkan’ın hit parçalarından birisi olacak olan “Olur olur bal gibi olur” şarkısını piyano eşliğinde söylemeye başlar; “Kim demiş ki olmaz diye, Yeter ki sen candan iste, Bir ışık ver gözlerime, Ötesini hiç düşünme,,, Olur olur, bal gibi olur…”

Şarlo kostümlü Tayfur (Öztürk Serengil) ve onunla aynı tip kostümüyle Sami Hazinses’in üzerinde sünnet kıyafeti bulunan bir çocukla birlikte müzikle pek uyumsuz olsa da Şarlo taklidi dansları şarkıya eşlik eder.

Gösteri bitip sahne ışıkları söndüğünde ‘eğlence dünyasının neşeli kahramanlarının’ esasında fakirlik çeken garibanlar olduklarını anlarız. Öyle ki Tayfur’un yaşı geçkin ev sahibesi Sürmeli Raziye ile ‘sahte aşk hayatı yaşaması’ onların bakımsız evde 8 aydır kira parası ödemeden kalmalarını sağlamak içindir.

“O meteliksiz haliyle bile fukara babasıdır. Sabah lahmacun satar, öğleden sonra berberdir. Akşam tiyatroda şarkı söyler dans eder. Hep şu yetime bakmak için.”

Filmin ‘yakışıklısı’ kontenjanından oynayan Efkan Efekan’ın Tayfur’un kahramanlığı tiradının sonunda kendi hikâyesini de öğreniriz nihayet; “Geceleri tiyatroda piyano çalıp beş on kuruş alıyorum Kitap parama boğazıma zor yetişiyor. Burada barınmazsam okuyamazdım.”

4bc68918-0710-49c6-aed5-d05a08e7a42c.jpeg

AJDA PEKKAN UYKUSUNDA SAYIKLAYINCA!

“Katiller…” diye haykırır Ajda Pekkan uykusunda. “Canavarlar. Siz öldürdünüz siz…” haykırışları o esnada ders çalışmakta olan ‘filmin yakışıklısının’ dikkatini çeker. E çekmeyecek gibi de değildir. Bir avuç odada kafasında irice bir erkek şapkası ve günlük kıyafetleriyle uyamaya çalışan, yüzü tüysüz sarışın bir genç.

“Babamı siz öldürdünüz. Bırakın, bırakın beni…” haykırışları sürürken Tayfur oda kapısını dört bacak yürürken açıverir. Belli ki ödeyemedikleri ev kirasını epey yorulduğu bir ikili münasebetle kapatmış ve hayli yorulmuştur.

Film 20’inci dakikasına girerken kâbustan uyanan Ajda Pekkan kafasındaki koyu renkli iri erkek şapkasını çıkarıp atıverir. Ve takke düşer sarışın kısa dalgalı saçları ortaya saçılıverir.

Üvey annesinin aşığı Kamil’in (Hüseyin Baradan) kendisini öldüreceğini ve bu nedenle evinden kaçtığını açıklar artık sarışın genç ve güzel bir kadın olduğu aşikâr olan Ajda Pekkan; “Adamları dolaşıyor peşimde.”

“Niye öldürsünler be?” diyen soran Hulusi Kentmen’e, “Sırlarını biliyorum” cevabını verir. “Birini öldürdüler ve suçu babamın üstüne attılar.”

Bu diyalogdan sonra anlarız ki filmin ilk sahnesinde bir jaluzi perdenin aralığından gördüğümüz Nubar Terziyan’ın konuştuğu esnada tabancayla bir kişi öldürülmüştür. Nubar Terziyan kurşun yedikten sonra yere düşen kişinin yanına diz çöküp bağırarak acele ambülans çağırılmasını istemişti.

Bu sahnenin tetkikinden anlayacağız ki demek ki Terziyan, sarışın güzel genç kızın babasıdır. Filmin jeneriği eşliğinde 2 dakika dans eden Ajda Pekkan, Suna Pekuysal ve ismini bilmediğimiz bir genç kızın danslarını kesip ‘odalarına gitmelerini isteyen’ kötü üvey anne ve ona eşlik eden siyah kalın yukarı kalkık bıyıklı adam (Hüseyin Baradan) üvey annesinin aşığıdır.

Nihayet ‘yakışıklı hukuk öğrencisi’ Efkan Efekan’ın, “Kimsin sen be?” sorusuna ‘Filiz Erbay’ diye cevap verir Ajda Pekkan. Filmin 20’inci dakikasında iki başrol karakterini canlandıran Tayfur’dan sonra Filiz’in de film icabı ismini biliyoruzdur artık.

b1579a13-8fa5-42be-b060-8ac0e896e34c.jpeg

SERENGİL’İN MİMİKLERİ KARAKTERİYLE ZITLIKLAR TAŞIYOR

Hukuk öğrencisinin, “Talat Erbay’ın kızı. Milyoner…” cümlesinin hemen ardından Tayfur’un (ki Adanalı olduğuna dair ne bir jest ne bir mimik görmediğimiz gibi diyaloglardan memleketine dair herhangi bir gönderme bile yapılmamıştır o dakikaya kadar.) “Macun gibi milyoner!” diyerek sırıtışı az evvel çizilen ‘babacan, fedakâr emekçiye’ pek yakışmayacak bir resimdir ayrıca.

“Korkma kız, ne istersen yaparız biz” diye destek açıklaması yapar henüz hukuk öğrencisi olan Efkan Efekan. “Sağ olun ama o ses bandı ele geçmeden kimse yardım edemez bana” cümlesiyle filmin bu aşamadan sonraki gelişim seyrini aşağı yukarı kestirmek mümkündür.

Üvey anne kötü kadın Suzan’ın şişman sempatik fedakâr baba Nubar Terziyan’ı şirketin müdürü Kamil beyle aldattığını öğreniriz hemen sonra.

Filiz’in (Ajda Pekkan) “Tek teselliyi Suna ile Oya’da buluyordum” cümlesinden filmin girişinde dans ettiği iki kızın üvey anne Suzan’ın ilk evliliğinden olan kızları ve kendisinin üvey kardeşleri olduğunu, kötü kadınının kızlarının ‘akılları fikirlerinin zengin birer koca bulup evlenmek’ olduğunu söyler ardından.

Bu noktada flashback tekniğiyle ile filmin başına geri döneriz. Sinema literatüründe flashback ‘geçmişe dönüş’ demektir. Daha önce izlediğimiz ve fakat ya tümünü yahut gerçeği tam anlayabilmek için doğru açıdan izleyemediğimiz sahneleri ‘aslında ne olduğunu’ izleyiciye daha açık anlatabilmek için malum sahnenin yeniden izlettirilmesi anlamına gelir.

Adanalı Tayfur’da da bu teknik kullanılır. Ama bu kez fonda Ajda Pekkan’ın seslendirdiği Fransızca şarkı değil Filiz Erbay vardır. Genç, sarışın, güzel ama talihsiz Filiz babasının başına gelen o meşum hadiseyi tane tane anlatmaktadır;

“Cinayet gecesi üçümüz bir aradaydık. Pikabımızdaki güzel müziklerle ses alma makinesine şarkı okuyorduk. Bu sırada içeriye Suzan ile Kamil girdi. Bizi odalarımıza gönderdiler. Biraz sonra da babamı çağırdılar. ‘Recep bey barışmak üzere gelmiş babanı bekliyor’ dediler. İçime bir kurt düşmüştü. Bir felaketin sıkıntısı beni boğacak gibi oldu. Birkaç dakika sonra salondan gelen silah sesleriyle yerimden fırladım. Çığlık sesleri geliyordu. Korkuyordum. Öylesine korkuyordum ki yıldırım gibi aşağıya indim. Karşılaştığım sahne tüyler ürperticiydi. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Babam elinde tabancayla bana yalvaran gözlerle bakıyordu. Hain Kamil’in yüzündeki o korkunç ifadeyi ömrüm oldukça unutamayacağım. Zavallı babam şaşkın bitkin bir halde cesedin yanında duruyor, aç kurtlar gibi saldıran Suzan’a karşı masum olduğunu ispata çalışıyordu. Üvey annem ve Kamil onun ölen adama ateş ederken gördüklerini söylüyordu. Tevkif ettiler zavallıyı. O evde daha fazla duramazdım. Bavulumu hazırlamak için odaya gittim. Beynimin içindeki bir hışırtı beni çileden çıkartıyordu. Adeta kafam işlemez olmuştu…”

Filmin o aşamasında başından bu yana ‘aslında ne olduğunu’ bu ayrıntılı tiratla tüm detaylarıyla öğreniveririz.

Filiz’in beyninin içinden geldiğini zannettiği hışırtı az evvel üvey kız kardeşleriyle şarkı kaydı yaptıkları makaralı kayıt cihazından gelmektedir. Üvey anne ve onun dostunun komplosu tesadüf eseri az evvel kızların şarkı kaydettiği kayıt cihazı tarafından kayıt altına alınmıştır. Evi terk etmek için özel eşyalarını toplamaya çalışan Filiz bu esnada şarkı kaydettikleri makarayı baştan dinlemeye karar verir. Önce şarkı ve hemen ardından üvey annesi ile onun dostu (ki bu dost tabirinden anlamamız gereken ‘gayri meşru ilişki yaşadığı erkek arkadaşı’ olmalıdır.) arasında babasına yönelik komplonun kaydını dinler. Kaydı dinlediği esnada üvey anne ve erkek arkadaşı ne tesadüf ki yine genç kızın odasına bir anda dalıverir.

Filiz, üvey annesinin erkek arkadaşının adamlarıyla birlikte kendisine yaptığı her türlü zorbalığa karşın ses kaydının bulunduğu makarayı üvey kız kardeşinin yatağının altına sakladığını söylemez.

VE ADANALI TAYFUR SAHNEYE ÇIKAR!

Filiz Erbay’ın anlattıklarını can kulağıyla dinleyen ‘kafadarlar’ yapmaları gereken ‘kurtuluş planı’ üzerinde çoktan kafa patlatmaya başlamıştır. Öztürk Serengil’in, yakışıklı hukuk fakültesi öğrencisinin ‘nasıl gireceksin eve?’ sorusuna verdiği cevap hem filmin hem de repliğin sahibi oyuncunun kaderindeki kırılma noktasıdır: “Senin ki kitap üniversitesi, benimki Lahmacun felsefesi oğlum. Dinle bak, kaç cilt edermiş Adanalı Tayfur’un kellesi…”

Öztürk Serengil (ki bu dakikadan sonra nam’ı diğer Adanalı Tayfur’dur kendisi) bu cümlesiyle nihayet filmin 28’inci dakikasında afişe çıkacak ismi dillendirir ilk kez.

ZENGİN ADANALI AĞA TİPOLOJİSİ İLK KEZ BEYAZ PERDEDE

“Adana’dan para babası bir milyoner iki oğluna o aptal kızları almak için gelse… Eve buyur etmezler mi?” ses kaydını almak için o anda yazdıkları senaryoyu kurarken esasında sonraki yıllarda Yeşilçam’ın oluşturacağı ‘Zengin Adanalı ağa’ tipolojisinin ilk hatlarını çizmiştir Serengil. Ya da, Adanalı Tayfur… “Baylar bayanlar, Aha işte Adanalı milyoner Hacı Hanefi, oğulları Sami ve Tayfur…”

DİLLERE PELESENK OLACAK REPLİK İLK KEZ BU SAHNEDE SESLENDİRİLDİ

Vahi Öz, milyoner Adanalı Hacı Hanefi karakterine bürünürken kafasına sekiz köşe kasketini yerleştirmeyi ihmal etmez elbette. Son düğmesine kadar iliklenmiş kravatsız beyaz gömlek giyerken oğullarından birinin papyon diğerinin irici bağlanmış bir kravat takması filmin akışında izleyiciye tuhaf gelmez diye düşünülmüş demek ki. Adanalı Hacı Hanefi karakterinin kullandığı, “Afferim oğlum Tayfur” repliği sonraki yıllarda sokaklarda dillere pelesenk olacaktır; “Sana da profo” eklemesiyle birlikte.

Filmin 43’üncü dakikasında hayli etkili bir aksiyon sahnesinin hemen ardından Adanalı Tayfur, Suna (Pekuysal’ın aynı isimle canlandırdığı üvey annenin kızlarından birisi) ile ‘çılgınlar gibi’ dans ederken banttan çalan müzik kesiliverir ve ardından peşine düştükleri fakat bir türlü bulamadıkları ses kaydı başlar… Meğer eşliğinde dans ettikleri bandın devamında masum babaya cinayet komplosu yapılırken kaydedilen bantmış.

“Sizi gibi horozuna kravat taktığımın çocukları!” cümlesiyle kötü adamlar kendi ayaklarıyla girdikleri karakolda adaletin ‘tarafsız ve bağımsız’ kollarına teslim edilirken son sahne hikâyenin bir komedi olması nedeniyle elbette ki düğünle sonuçlanacaktır.

Filiz Erbay (yani Ajda Pekkan) Efkan Efekan’la (ki filmdeki adı da Efkan’dır) Sami Hazinses diğer kız ile ve Adanalı Tayfur, Suna (Pekuysal) ile kol kola düğün salonuna girer. Adanalı Tayfur’un eski takıntılarının (gönüllü gönülsüz birlikte olduğu iki kadın) düğünü basması finalde komedi tarzını zirveye çıkarır. Son sahnede yalnızca Filiz ile Efkan düğüne devam ederken ‘gariban takımı’ yoluna eskisi gibi devam etmeye karar vermiştir. Olan kötü üvey annenin ‘zengin erkek avcısı’ kızlarına olur.

Bu kadardır sonrasında devam filmleri çekilecek ‘Adanalı Tayfur’ efsanesini doğuran ilk film. Tipik bir Yeşilçam güldürüsünden ibarettir hepi topu. Ama çarpan etkisi o kadar büyük olur ki Öztürk Serengil’in dışında gariban takımının sıradan bir üyesini canlandıran sinema oyuncusu Vahi Öz’de bu karakterden türetilen farklı hikâyelerde (Horoz Nuri v.b.) rol alacaktır ilerleyen yıllarda.

FİLMİN KÜNYESİ: Yönetmen: Zafer Davutoğlu, Yapımcı ve Senarist: Osman F. Seden. Görüntü yönetmeni: Kenan Kurt. Kemal Film şirketinden çekilen siyah beyaz komedi filminin yapım yılı 1963. 1 Şubat 1964’de gösterime giren filmin oyuncu kadrosu şu isimlerden oluşuyor: Öztürk Serengil, Ajda Pekkan. ‘Abidik Gubidik Twist’ adlı 45'lik vinil plağın B yüzünde yer alan ‘Göz Göz Değdi Bana’ şarkısı önce bu filmde seslendirilmiştir.

SERENGİL’İN OYUNCULUK KARİYERİNDE ADANA’NIN YERİ VE ÖNEMİ

Serengil, 1956'da vestiyer görevlisi olarak çalıştığı Oda Tiyatrosu'nda 1958'de sahnelenen bir oyunda küçük bir rol alınca Muhsin Ertuğrul'un dikkatini çekti ve 1959'da Şehir Tiyatroları'nda görev aldı. Ses Tiyatrosu'nda da bir süre dekor yardımcısı ve dansçı olarak çalışan sanatçı, sinema alanındaki ilk profesyonel çalışmasını 'Üçüncü Kat Cinayeti'' adlı filmle yaptı.

f76dfbb2-0911-430a-95d7-b7548066e624.jpeg

‘ADANALI TAYFUR’ POPÜLERLİĞİNİ ARTTIRDI

Serengil, 1963'de oynadığı "Adanalı Tayfur" tiplemesiyle tanınırlığını artırarak, 1966'da sinema oyunculuğunun yanı sıra şovmenliğe başladı. Bir televizyon kanalında "Gülünüz Güldürünüz" adlı yarışma programı da hazırlayıp sunan Serengil, bu yarışma vasıtasıyla birçok kişiyi sahne ve sinema dünyasına kazandırdı. Serengil, çeşitli dizilerde de rol aldı ve sanat hayatında politik güldürü tarzında çeşitli 45'lik plakları sevenlerinin beğenisine sundu.

Bir dönem kendi şirketini kurup film yapımcılığı da yapan Öztürk Serengil, dönemin ünlü oyuncuları Fatma Girik ve Sadri Alışık'ın yanı sıra Ajda Pekkan'a ilk plağını çıkardı. Hayatı boyunca dört kez evlilik yapan Serengil'in ayrıca kendi yaşamının özeleştirisini yaptığı "Yeşilçam'ı Benden Sorun" adlı kitabı bulunuyor. Serengil, geçirdiği beyin kanseri rahatsızlığından dolayı 11 Ocak 1999'da İstanbul Kozyatağı'ndaki evinde 69 yaşında vefat ederek, Çengelköy mezarlığına defnedildi.

SERENGİL ‘ADANALI TAYFUR’UN CAST AŞAMASINI NASIL ANLATIYOR?

Dönemin en büyük film şirketi olan Kemal Film ile anlaşan Öztürk Serengil Adanalı Tayfur filminin cast aşamasını bizzat anlatıyor. Bu arada tam buraya sinema jargonuna aşina olmayanlar için bir ara not şart. İngilizce casting kelimesinin kısaltılması olarak karşınıza çıkan cast, Türkçeye rol dağılımı olarak çevrilir. Casting; televizyon, tiyatro veya film endüstrisinde yer alacak ve belirli roller üstlenecek figüran, oyuncu, dansçı seçimi için gerçekleştirilen ön prodüksiyon aşamasıdır.

Osman Seden’in kadın oyuncu konusundaki önerisi henüz 17 yaşında olan Ajda Pekkan’dır. Adı döneminde Ayhan Işık ve Sadri Alışık gibi döneminin star isimleriyle birlikte anılan Öztürk Serengil’se kendisine no name bir ismin eşlik etmesini ister. (Ara not: Sinema ve gösteri dünyasında ‘no name’ ismi henüz halk tarafından bilinmeyen oyuncu anlamında kullanılır.)

Öztürk Serengil’in bu konudaki anlatımı şöyledir; “Osman Seden’le oturup artist kadrosunu yaptık. Filmde sevgili rolünü oynayacak kıza itiraz ettim. Bu kız yeni bir yüzdü. Ses dergisinin kapak yıldızı seçilmişti. Osman, ilk komedi filmimde acemi bir kızın oynamasının sakıncalarını anlattı bana. Kabul etmedim. Çünkü başrolü ben oynuyordum. Halk bana gelecekti. Herhalde adı Ajda Pekkan olan bu kıza değil.”

Tabi ki de sonuçta yapımcı ve senaristin dediği oldu, ‘Adanalı Tayfur’un partnerini dönemin kapak kızı Ajda Pekkan oynadı. Seden’in bu tercihi hem Serengil’e hem de Pekkan’a mesleki kariyerlerinde yeni kapılar açacaktı.

Önceki ve Sonraki Yazılar