O da Çukurova'nın Reha Muhtarı
(Cennet Mekan Merhum Abdurrahman Boztaş ve Kemal Aslan’ın anısına.)
Taksim-Bostancı minibüsünde şoförle birlikte dokuz kişiydik. Sıkışık Boğaz Köprüsü trafiğinde ağır aksak ilerlerken, bir yandan da açık olan radyoda Adana'daki bir televizyon yayını vardı.
Sonradan adının Yüksel Mert olduğunu öğreneceğimiz sunucu, konuklarından birine adamakıllı öfkelenmiş, öfkelenmekle de kalmayıp ‘‘Ne haliniz varsa görün’’ diyerek stüdyoyu terk etmişti.
Sonradan isimlerinin Abdurrahman Boztaş ve Cezmi Yurtsever olduğunu öğreneceğimiz iki konuk ve hakemlik yapsın diye çağrılan işadamı Kemal Aslan şaşırıp kalmışlardı.
Tartışılan konu yani Nuh'un gemisinin Adana'ya gelip gelmemesi değildi artık önemli olan.
Önemli olan Yüksel Mert'in stüdyoya geri dönüp dönmeyeceğiydi.
Dinledikçe, Taksim-Bostancı yolcuları kahkahaya boğuldu.
‘‘Mertçe Söyleşiler’’ olduğunu sonradan öğreneceğimiz program muhteşemdi gerçekten.
Peki ama kimdi bu Yüksel Mert?
Yüksel Mert'in iki televizyonda birden yaptığı programın yüksek reytingiyle Adanalıların eğlencesi olduğunu öğrenmekte gecikmedik.
Programlarında sınır tanımıyor, canını sıkan olursa canlı yayını terk ediyor veya konuklarının söyledikleri hoşuna gitmediği takdirde 'atma be kardeşim' diyebiliyordu.
Sümerbank'ta 23 yıl süren memurluğu boyunca pek çok kitap okumuş. Sümerbank özelleşince kitapçılık, gömlekçilik, pazarcılık derken köşe yazarlığına gelmiş sıra.
Arkasından da televizyon.
Şimdi Çukurova ve Tempo televizyonlarında 'Mertçe Söyleşiler' yapıyor ve tek kuruş para almıyor.
Çukurova'nın Reha Muhtar'ı diye dillerde gezinmesi de boşuna değil.
Adana Havaalanı'nda bizi Yüksel Mert ve ‘‘Mertçe Söyleşiler’’ ekibi karşıladı.
Ekip, Yüksel Mert, kızı ve kameramanı Zişan, bir de programın hakemi işadamı Kemal Aslan'dan ibaretti.
Biz güya kendisiyle söyleşi yapmaya gelmiştik ama Mert de fırsatını bulmuşken bir ‘‘Mertçe Söyleşiler’’ programı gerçekleştirdi gözlerimizin önünde.
Kurban-konuk da bizdik üstelik.
Yüksel Mert 1954'te Adana'nın Osmaniye ilçesinde doğmuştu. Çocuklarından birine Ojen Mesih ismini verince karşılaşmıştı ilk kez devletin asık suratıyla.
Mersin Katolik Kilisesi'nin Kütüphane Müdürü'nü çok sevmiş, bu nedenle ismini oğluna vermişti.
Osmaniye Nüfus İdaresi, Türk gelenek ve göreneklerine aykırı demişti. O da üst makamlara başvurmuş, sorumluluk benim diyerek kabul ettirmişti Ojen Mesih ismini.
Ne var ki bu çabası bir işe yaramamış boşandığı eşi çocuğun ismini Samet diye değiştirmişti.
O sıralar artık gömlek işindeydi.
Satış bağlantılarını yaptığı 110 gömlek arabadan çalındığında, farkında olmadan medya dünyasına doğru ilk adımını attı. Adana Express gazetesinde ‘‘Hırsıza centilmen mektubu’’ diye bir yazısı yayımlanınca, hırsıza ‘‘sayın’’ dediği için sorguya alındı.
O da Adana Express'e yeni bir mektup döşenmekte gecikmedi.
Yazılı medyadan görsel medyaya sıçraması hiç de zor olmadı.
Beş kuruş para istemeden program yaptığı ve programdaki tavırları Reha Muhtar'a benzetildiği için kısa sürede Çukurova'nın popüler isimleri arasına katıldı.
Ancak evinde sobası bile olmadığı için hala şöhretin keyfini çıkartamıyor.
Reha Muhtar başımızın tacıdır.
Size neden Çukurova'nın Reha Muhtar'ı diyorlar?
-Reha Muhtar başımın tacıdır.
Onu kendime yakın buluyorum.
Tarzımız benziyor birbirine. Kaliteli, güzel bir abimizdir ve ben kendisinin hayranıyım zaten.
Sokaklarda beni görenler, ‘‘Reha Muhtar geliyor’’ diye espri yapıyor.
Ben de bundan keyif alıyorum.
Reha Muhtar'ın bütün eleştirilere rağmen reyting rekorları kırması, Türkiye ailesinin kültürüyle özdeşleşen güzelliğinden kaynaklanıyor.
Ben de onun gibi açıp kapatmaya gayret ediyorum programlarımı. Niye milletle kavga ediyorsunuz programda?
-Valla kavga filan etmiyorum. Belki biraz provoke ediyorum ama bazen de konuklar beni provoke ediyor.
Programların gördüğü ilgiyi neye bağlıyorsunuz?
-Ben iyi bir konuşma üstadıyım ama Türkçe'nin anasını belleyen bir tarafım da var.
Türkçe'yi düzgün kullanamıyorum
fakat söz aramızda yutturuyorum.
Peki bütün bu lafları nereden buluyorsunuz?
-Kardeş bende ciddi bir birikim var, fark etmiyor musun?
-Transfer teklifi aldınız mı hiç?
-Yok, nedense insanlar pek umursamıyor. Ama teklif gelirse düşünürüm.
Program incileri; Siyahla beyaz arasında 64 milyon ton farkı vardır. Herhangi bir konuda kesinlikle demeden önce bir daha düşünün. Değerlerinize verdiğiniz değer kadar değeriniz olduğunun bilincindeyim.
Aslında elle tutulur yanım yok. Sayılamayacak kadar eksiğim var. Futbol takımım yok, doğumgünüm yok, uğurlu sayım yok, uğurlu rengim yok.
Mecbur edildikçe susmayı, mecbur edilmedikçe de konuşmayı sevmem.
Canlı olmaktan gelen haklarımın yüzde ellisini kullanayım yeter. (5 Nisan 203/Hürriyet Gazetesi https://www.hurriyet.com.tr/amp/gundem/o-da-cukurovanin-reha-muhtari-38449118