1. YAZARLAR

  2. Vedat Kahyalar

  3. Ne Yaşıyoruz Biz?
Vedat Kahyalar

Vedat Kahyalar

Ne Yaşıyoruz Biz?

A+A-

Tarihin hiçbir döneminde; bilgi, eğitim,
nitelik bu kadar aşağılanmadı.
"'Türk toplumunun, tarihindeki en boş, en yoz döneminden geçtiğini düşünüyorum. Ne kendi değerleri üzerine bir hayat kurdu, ne batılı disiplini yakalayabildi, ne dinin istediği dairede kaldı, ne aydınlanmanın gerektirdiği ölçüye ulaşabildi. Ne doğulu, ne batılı. Ne kuş, ne karga." *1

Halkın rahatsızlığını, mutsuzluğunu görebilmek çok mu zor?

Açık öğretimi - bir şekilde(?) - bitirip,
neredeyse hiç gitmeden, ücret karşılığı master yapmış gibi, diploma edinerek, atananlar/seçilenler liyakat cinayetlerinin failleri olduklarını, nefret ve beddualarla anıldıklarını bilmiyorlar mı?

Kurumların içi boşalırken, nitelikli insanlarımız ülkeyi terk etmeyi en geçerli çözüm olarak görüyor. Bu boşluk; 
Afgan'la, Suriyeli ile, Iraklı ile doldurulabilir mi zannediyorsunuz?

Ekonomide garip şeyler oluyor. Arsadan borsaya memleketi silkeleyip duruyorlar..!

" Fransız yazar Emile Zola az bilinen romanı Para’da, Bonaparte’ın despot rejimi altında inşaatla borsa arasında dokunan bir servet biriktirme makinesini anlatır. İnşaat rantıyla altüst edilmiş Paris ekonomisinin suyu bir kez de borsada sıkılıp, özel servetlere dönüştürülmektedir. Esas olay, görkemli borsa binasının çamurlu arka sokaklarında döner. Kasabı, esnafı, hamalı; türlü baldırı çıplak ellerindeki hisse senetlerini havada savurarak, çığlıklar atarak, lüks restoranların kapısında kulak kesilip duydukları tüyoları birbirine fısıldayarak satmaya/almaya çalışır. Oysa o kağıt parçaları içerideki kodamanların çoktan kanını emip tükürdüğü, taşıdığı değeri söküp aldıkları atıklardır. Geriye kalan, birilerinin battığı müddetçe diğerinin kazandığını sandığı bir kumardır. Aynı çamurun içinde debelenip dururlar öylece.
Emeği, sattığı ürünü değersizleşmiş; bilgisi, zanaatı para etmeyen, inşaat rantından, ihalelerden, siyasi imkanlardan mahrum kalabalıklar, fareli köyün kavalcısının peşine takılmış gibi akın etmişlerdir borsaya. Sanki eşit şartlarda yarışılan bir ganimet sofrasına oturduklarını hissederler. Bir müddet sonra memleketin iyiliğini kötülüğünü, savaşları barışları, afetleri veya salgın hastalıkları tek bir ölçüye, hisse değerine vurarak anlamlandırmaya başlarlar. Çürümenin ve yozlaşmanın şahikasına erişilmiştir artık. Ama işte, büyük servetler de tepeden tırnağa toplum çürütülerek biriktiriliyor.

Borsa İstanbul, 2023’ün ilk yarısında yapılan 2 milyar dolarlık halka arzla dünyada 9’uncu olmuş. Kurumları çöktü, parası değersizleşti, nüfusunun yarısından fazlası asgari ücretle çalışan bir ülkede nasıl oluyor bu? " *2

Devletlerin gücü nedir?

Devletlerin hayatta kalması için önemli bir yer tutan güç kavramının unsurları nelerdir ? 

En başta coğrafyası, doğal kaynakları, endüstriyel kapasitesi, askeri hazırlık, nüfus, milli karakter, milli maneviyat/manevi değerler ve diplomasinin kalitesi olarak tanımlanmıştır.

Kısaca, bir devletin gücü;

1-Ordusu 
2-Endüstriyel ve entelektüel  üretim rakamları.(Arge boyutu, dünya çapında markalaşma sayıları )
3-İhracat rakamları
4-Nitelikli insan kaynağı 
ile ölçülür.

15 temmuz hain darbesiyle ordumuz darmadağın olmuştu. Çok şükür hızla  toparlanıyor.

Üretimimizin  %70 i dışarıdan gelen yarı mamül ürün ve hammadde ile karınca hızıyla üretiliyor. Bizim sanayicimiz; boğazda yalı, Bodrum'da yazlık,
Yalıkavak'ta tekne sahibi olmayı,  marka sahibi olmaktan daha çok seviyor. Yeni üretim usulleri, daha yüksek teknolojiye geçme hevesleri maalesef Yunan adalarında, Malta'da  macera tutkularından çok çok az. Eşlerinin, çocuklarının... yaşadıkları lüks ve şatafatla birkaç fabrika daha kurtulabilirdi oysa.

İhracat rakamlarımız, 2023 hedeflerinin yarısına zor ulaştı.(hedef 500 milyar dolarken ...)
Nitelikli insan kaynağımız da anlattığımız  gibi, diken üstünde adeta.

NE YAPMALI ?

Yolsuzlukları etkin bir şekilde takip edin ve önleyin.
Adalet kurumlarını ve üniversiteleri özgürleştirin.
Ancak bu sayede evrensel hukuk ve bilim standartlarına ulaşabiliriz.
Liyakatsiz atamalardan, ateşten kaçar gibi uzak durun.
Üretimi teşvik edici uygulamalar yapın.
Milli bir tarım ve ormancılık politikasına aşırı gereksinim var. Çiftçimize ve tarım arazilerimize  sahip çıkın. 
Hayvancılığımız, arıcılığımız, süt ve süt ürünleri üretimi tehlike sinyalleri veriyor.
Bu çağın en önemli sorunu gıdaya erişimin kasıtlı zorlaştırılması olacaktır.
Adil bir vergi reformu ve uygulaması yapın.
Araştırmacı, sorgulayıcı eğitim için neredeyse yüzyılımızı kaybettik. Artık bir an önce başlamalıyız.

Yapay zeka, yazılım, çip, yüksek teknolojili üretim, inovasyon ve arge çalışmaları desteklenmeli. Üniversite- sanayi işbirliğini geliştirmeliyiz.
Üniversiteler; insanımız, sanayimiz,
işletmelerimiz için daha etkin çözümler sağlamalıdır.
Medya üzerindeki kısıtlamalar, aşırı cezalar demokratik ülkelere yakışır düzeylere indirgenmeli.
Artık ülkenin beka sorunu haline gelen yabancı göçmen sorunu makul bir seviyeye çekilmelidir.
Uyuşturucu kullanımı ve ticareti, mafya uygulamalarına devletin acımasız darbesi inmelidir.

Sonuç olarak işletmelerimiz gibi ülkemiz kurumları da KURUMSALLAŞMA çabalarına özen göstermeli,  kendilerini çağın gereklerine uygun olarak yeniden dizayn etmelidir.

*1 Abdullah Naci
*2 Bahadır Özgür

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.