Size yeniden merhaba diyemiyorum...

Çünkü bir yere gitmedim, bir yerden de gelmedim...

Ne muhteşem bir gidişim oldu, ne de dillere destan bir gelişim...

Ben hep buradaydım siz de buradaydınız.

Aynı nefesi aldık, aynı ağacın gölgesinde serinledik, yağmurda aynı araçların ıslattığı kaldırımlarda yürüdük, sokakların kilit parke taşlarının kaç defa sökülüp yeniden döşendiğini aynı şekilde sayamadık.

Ama bu arada bir yenilik oldu: "kucuksaat.com" adında bir haber sayfamız oldu.

İşte dedim bir değişiklik!

Ama baktım hepsi de bizim yürek yüreğe dost olduğumuz arkadaşlar.

Ender olarak bazı şeylerin aynı oluşundan mutlu oldum.

Taner Talaş, Doğan Gülbasar, İrfan Can, Ömer Uluçay ve Sedat Memili başta olmak üzere gönül dostları ile bir arada...

Bazen aynılık da güzelmiş.

Merhaba diyeceksek, birbirimize değil; "kucuksaat.com" haber sitesine diyeceğiz.

Ve diyorum: Kocaman Merhaba.

Bu köşeden neyi anlatacağım, kaba çizgileriyle söyleyeyim:

Kaldırımların işgalinin, yayaları ne kadar mutlu ettiğini anlatacağım...

Kilit parke taşlarının altı ayda bir sökülüp yeniden döşenmesinin, ülke ekonomisi ve istihdamına olan olağan üstü katkılarını söyleyeceğim...

Kamu kaynaklarının, belirli kimselere aktarılma yollarından biri olan tamir, onarım işlerinin bazı kimseleri nasıl mutlu ettiğini anlatacağım...

Denetimsiz gıda ürünleri yediğinden bile haberi olmayan insanların, yüzlerine vuran mutluluklardan söz edeceğim...

Halkımızın, işgal edilmiş parklardan dolayı, belediyelere nasıl gece gündüz dua ettiklerini elbette söyleyeceğim,

Toplu taşıma araçlarında hakarete uğrayan yaşlı ve engellilerin, tebessüm eden hallerini anlatacağım...

Adana güzeldir; bu güne kadar hep iyi yönetilmiştir...

Bakalım yeni yönetim de böyle iyi yönetmeye devam edecek mi?

işte bunun takipçisi olacağım.

Eski köye yeni adet mi getirecek, eski köyü bildiğimiz ve alışık olduğumuz yöntemlerle mi yönetecek,

İşte bunun gibi basit ve önemsiz şeyler yazacağım.

Merhaba "www.kucuksaat.com