Hacı Hüseyin Kılınç

Hacı Hüseyin Kılınç

Avukat

Masa

A+A-

Çok farklı ideolojik ve siyasi geleneklerden gelen altı siyasal partinin liderlerinin bir yuvarlak masa etrafında bir araya gelmiş olması çok önemli bir gelişmedir, ancak Türkiye'nin yaşadığı sorunların büyüklüğü ve mevcut iktidarın yapısı dikkate alındığında bu tablodan her şeyin bittiği sonucuna ulaşmak da bir o kadar risklidir. Siyasal kültürün çatışma üzerine kurulduğu, uzlaşmanın zayıflık olarak telakki edildiği bir siyasal iklimde atılan adım mütevazı olmakla birlikte kıymetlidir. Altı siyasal parti Türkiye'nin önceliklerinin tespiti ve çözümü noktasında  daha henüz proğramatik bir beraberlik oluşturmaktan uzak gözüküyor.

Açıklama metninde bu konuda bir görüş alışverişinde bulunulduğundan bahsediliyor sadece. Sorunların çözümü konusunda istişare ve uzlaşmaya vurgu yapılıyor. Daha önceki yazılarımızda da vurguladığımız gibi altı partinin şu an itibariyle üzerinde anlaştığı yegane konu yönetim sistemiyle ilgili. Yaşanılan krizin yönetim sisteminden kaynaklandığı konusunda altı parti ortak bir mutabakata ulaşmış durumda. Yönetim krizinin nasıl aşılacağı, geçiş sürecinin nasıl yönetileceği konusunda ulaştıkları sonuçları 28 Şubat günü tekrar bir araya gelerek kamuoyuyla paylaşacaklar.  

Türkiye bu noktaya kolay gelmedi. Gelinen düzeyi tek başına liderlerin yaratıcılığına ve ferasetine bağlamak da doğru değil. Yanlışlardan öğrenilerek, neyin olmayacağı sınanarak bugünkü noktaya ulaşıldı. Ne gelinen noktayı küçümsemek ne de rehavete kapılıp yeterli bulmak doğru değil. Alınması gereken, aşılması gerekli bir dizi engel bulunuyor önümüzde. Toplum olarak bugüne kadar çok acı deneyimler yaşadık. Demokrasiyi keşfettiğimiz anlarda demokrasinin ellerimizden zorla alındığını, sorunlarımızı karşılıklı özgürce konuştuğumuzu zannettiğimiz zamanlarda ise birilerinin buna izin vermediğini gördük. Türkiye toplumuna hep bir ergen muamelesi çekildi. Ebeveynler nasıl çocuklarının kendi olmalarına izin vermezlerse Türkiye'nin kendi kontrollerinden çıkmasını istemeyen güçlerde toplumun demokrasiyi bir yaşam biçimi haline getirmesine izin vermediler. Türkiye toplumu çok uzun bir süredir düşerek-kalkarak demokrasiyle birlikte yaşamayı öğrenmeye çalışıyor. Bu konuda ciddi bir deneyime, engin bir tecrübeye sahip. Liderleri bir masa etrafında bir araya gelmeye de bu birikim zorladı. Bu masayı dağıtan, bozan, önüne gereksiz engeller diken her hangi bir gücün geleceğin Türkiye'sinde siyaset yapma şansı bulunmuyor. 

Türkiye toplumu bu acı deneyimlerden sonra, sadece Erdoğan'ın iktidardan indirildiği bir restorasyon vizyonuna kendini mahkum etmeyecektir. Demokrasinin tüm kural ve kurallarıyla hayata geçirildiği,  herkesin insanca yaşayabileceği, çocuklarımızın ülkelerini terk etmek zorunda kalmayacakları, siyaset sınıfının sorun değil çözüm ürettiği, hiçbir konunun konuşulmasının yasaklanmayacağı bir ülke istiyoruz. Liderler kendi kişisel ikballerine, kimin aday olacağına, yeni düzende partisinin nasıl ayakta kalacağına değil ortak özlem ve beklentilerimize öncelik vermelidir. 

Liderlerin bir araya geldiği masa çok ciddi bir toplumsal temsiliyete sahip olmakla beraber Türkiye'nin demokratik öznelerinin tamamını kapsamaktan maalesef uzaktır. Masada Erdoğan'ın, Bahçeli'nin hayaleti gezinmektedir. Ortak bir geleceğe değil siyasi iktidarın çizdiği çerçeveye odaklanmak önümüzdeki imkanları daraltacak, ufkumuzu sınırlayacaktır. Erdoğan'la mücadele etmenin en etkili yolu atılan her adımda Erdoğan ne der saplantısından kurtulmaktan geçiyor. Bu söylediklerimiz Erdoğan gerçeğini yok saydığımız anlamına gelmemeli. Türkiye'nin demokratikleşme çabaları hep bir şeyler gerekçe gösterilerek ertelendi. Milliyetçiler Kürtleri, sağcılar solcuları, Kemalistler dincileri, dinciler laikleri bahane ederek demokrasiyi her ertelediler, ötelediler. 

Türkiye bu korkularından uzaklaşmalı ve kurtulmalıdır. Liderler bu konuda öncülük yapmalıdır. Demokrasinin hayata geçmesine kim bahaneler üreterek engel oluyorsa onun bu konudaki samimiyetinden kuşku duyulmalıdır. Herkes kendi yanındakini bu konuda ikna etmelidir. Masanın dağılmamasının, kapsayıcılığını çoğaltmasının formülü Erdoğan fobisinden kurtulmakta, Türkiye'nin demokratik geleceğine odaklanmakta yatıyor. Erdoğan fobisi ile davranıldığı müddetçe hem masa kırılganlaşacak hem de bugün masanın dışında bırakılanlar kendilerini orasının bir parçası hissetmeyeceklerdir. Erdoğan'a hep elinin altında bulunduracağı taktik hamle üstünlüğünü de bu korkular verecektir. 

Masanın tüm bu anlattığımız konuları aşabilmesinin tılsımı yüzünü sadece devletteki restorasyonla sınırlamaktan kaçınmakta yatıyor. Bir başka yazıda da anlattığımız gibi yönetim sistemi sorununun aşılması devletteki restorasyon istekleriyle örtüşmektedir. Salt buna odaklanmak ise demokratikleşme isteklerini tali plana itmektedir. Kendini bu ufukla sınırlayacak bir masa toplumdan gelen güçlü istekler karşısında daralacağı gibi Erdoğan'a karşı verilmesi gereken mücadele karşısında da etkisizleşecektir. Masanın sadece yönetim krizine değil bugün ülkemizin karşı karşıya kaldığı çoklu krizler karşısında asgari bir zemin oluşturmaya ihtiyacı vardır. Ekonomi konusunda olduğu kadar Kürt meselesinin demokratik çözümü ile ilgili olarak da sembolik jestlerin ötesinde ortak geleceğin birlikte inşa edileceği tüm vatandaşlarımıza hissettirilmelidir. Muhafazakarların istekleri konusunda gösterilen hassasiyet kendini dışlanmış, itilmiş, ötelenmiş herkesi kapsamalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar