Lozan Heyeti’nde Tecavüz Hadisesine Karışan Adana Milletvekili ve Önlenemeyen Yükselişi
Ulusal kamuoyunda tartışılan tarihi ya da güncel meselelerin, Adana boyutunun, çok bilinmeyen ya da ortaya hiç çıkmamış yanlarını ortaya çıkarma gayretine devam ediyorum. Bir yönüyle mikro tarih başlığı altında değerlendirilmesi gereken bir faaliyet benimkisi. Ancak bu araştırmalar esnasında gün yüzüne çıkmamış birçok başlığın ulusal tarih araştırmalarına da katkı koyacağına inanıyorum. Zira; Adana, birçok yönüyle ulusal kamuoyunu dünden bugüne etkilemiş bir şehir.
Bu mantıkla sürdürdüğüm araştırmalarım esnasında ilginç bir bulgu önüme düşüverdi. Becerebilirsem eğer Cumhuriyet’in 100. yılında, Adana siyasetinin 100 yılını yazmak ve bu çalışmayı 2023 yılında yayınlamak istiyorum. Sadece Adana parlamento tarihini kapsayan bu çalışmam da, klasik, biyografik bilgiler olmakla daha geniş bir alanda, tozlu raflar arasında sıkışıp kalmış, Adana’ya mahsus bilgilerle beraber, ulusal siyaset tarihini de ilgilendiren bilgileri bulmaya gayret ediyorum.
Lozan Sürecinim Adana Boyutları
TBMM’nin 1. ve 2. dönemine denk gelen Lozan sürecinin Adana boyutunu kısmen yazdım.
Benim ulaştığım sınırlı boyuttaki bilgi: Atatürk’e çok yakın olmasına rağmen, aralıksız tek parti iktidarı boyunca Adana milletvekilliği yapan tek kişi olması gerçeğine karşın, Damar Arıkoğlu’nun Lozan Antlaşması’na red oyu verdiği, 1. TBMM’de yine Adana Milletvekili olan Zekai Bey’in (Apaydın) Lozan heyetinde danışman olarak yer aldığıdır.
A Haber’de Yayınlanan Program ve Bir Zamanlar A Haber
Lozan konusunda yazılan müstakil kitaplar haricinde, yapılan programları izlemek için yaptığım araştırmada önüme A Haber’de yapılan bir yayın çıktı. Ciddiye almadım, muhtemelen Lozan’ın gizli maddeleri ve 2023 üzerine uydurulmuş bilgiler üzerine iktidar güzellemesi yapan yayınlardan biri olduğu yargısıyla üzerinde durmadım. Ancak ilgili yayına dikkatlice bakınca, 30 Temmuz 2011 tarihli programın adının “Eski Defterler” olduğu, tarihçi kimlikleriyle saygı duyulan akademisyenler; Prof. Dr Cemil Koçak, Prof. Dr Hakan Erdem ve Prof. Dr Mehmet Alkan hocaların olduğunu görünce videoyu izlemeye karar verdim. Programın bir bölümünde Hakan Erdem hocamız, Rıza Nur’un hatıratında, Lozan’da yer alan Türk heyetinden Zekai isimli bir kişinin hizmetçi bir kadına tecavüz olayına karıştığı ve üzerinin örtüldüğü bilgisinin yer aldığını zikretmesi, aklıma direk Adana Milletvekili olan, Lozan heyetinde danışman olarak yer alan Zekai Bey’i getirdi.
Hakan Erdem hocamıza mail attım, sağ olsun tevazu gösterdi, cevap gönderdi. Zekai Bey ile alakalı tahminimi yazdım, olabilir ama araştırma yapmak gerektiğini tavsiye etti.
(Prof. Dr. Hakan Erdem)
Rıza Nur’un Hatıratında Yazanlar
Rıza Nur, geç Osmanlı ve erken Cumhuriyet döneminin önemli simalarından biri. Doktor olmasına karşın siyasetçi kimliğiyle temayüz etmiş, çok önemli görevlerde bulunmuş, Lozan heyetinde etkin olarak yer almış, daha sonra Atatürk başta olma üzere, Cumhuriyetin öncü kadrosuyla ihtilafa düşmüş, ülkeyi terk etmiş, yazdığı hatırat ise bir çok yönüyle itirazlara ve yalanlamalara muhatap olmuş, başlı başına değerlendirilmesi, bu makalenin boyutlarını hayli aşan bir kişilik. Kimine göre ise bir ruh hastası.
Yazdığı hatıratın yeni baskısı yok. Bendeki baskısı ise Türkiye’de yasaklandığı için Almanya’da basılmış, metnin tamamı hem eski yazı hem yeni yazıyla birlikte verilmiş, sansürsüz baskı. Manyakça bilgilerin yer almasına karşın bu metni yazan kişi Sağlık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, vekillik, Osmanlı Parlamentosu’nda Mebusluk yapmış, birçok telif eserin sahibi, Atatürk tarafından belirlenen Lozan heyetinde murahhas aza olarak yer almış bir kişi.
Zekai Bey’in Tecavüz Vakası
Rıza Nur’un Hatıratının ikinci cildinde, Hakan Erdem hocamızın ifade ettiği bölümü buldum.
Detaylarıyla meseleyi anlatıyor. Konuyu tahlil ve tetkik ederken evvela belirteyim; İlgili hadiseyle alakalı benim yaptığım araştırma neticesinde, başka hiçbir kayıtta bu konunun işlenmediğini söyleyebilirim. Bu nedenle, Rıza Nur’un tüm anlattıklarını doğru olarak kabul edip, meseleyi tahlil edeceğim.
Hatıratta Yer Alan İfadeler…!
Lozan heyetinde üye olarak yer alan Rıza Nur, Zekai Bey’in karıştığı tecavüz olayını ayrıntılarıyla anlatıyor, tafsilat veriyor, nasıl kapandığını izah ederken, kendince meselenin tahlilini yapıyor.
Hatıratta yer alan metini aşağıya olduğu gibi alırken, metnin eski alfabeyle yazılan orijinali de elimizde bulunuyor.
Rıza Nur anlatıyor;
Bir sabah beni uykudan kaldırdılar. Gece, çok çalışmış, çok yatmıştım. <> Dedim. Polis müdürü gelmiş, anlatmış: <
İsmet:
<> dedi. Reşit Saffet’i çağırdım:
<> Dedim. Gitti. Para ile kadını vazgeçirtti. Zaten kadın bunu para için yapmıştır. Zekai geldi. Baktım fena haldedir. Yüzü yırtık içinde. Parmağına pansuman yapmış. Yani rezaletinin nişanları üstünde. Korkuyor. Dedim ki:
<> Hiç lâf yok, önüne bakıyor. Vâkıa polisin lütufkarlığıyla iş kapandı. Ama herhalde ağızdan ağza vak’a yayılmıştır. Çünkü böyle bir kadın vak’ası İtalyan hey’etinede’de oldu, yayıldı. Bütün heyetler işittiler.
(Dr. Rıza Nur, Hayat ve Hatıratım Cilt 2 S. 921-922; Yayıncı: Heidi Schmit, 4100 Duisburg 11 Deutschland)
(Zekai Apaydın)
Zekai’nin, Zekai Apaydın Olduğunu Nasıl Anlayabiliriz ?
Rıza Nur anlatımında Zekai ismini zikrediyor. Elimizdeki kaynaklarda Lozan görüşmelerine katılan kişilerin isim ve görevleri ihtilafsız bir biçimde aktarılmış. Dönemin gazeteleri ve sonraki zamanlarda yapılan araştırmalarda, Zekai isminde bir kişinin danışman kadrosunda yer aldığını görüyoruz. Katılan heyette Zekai isminde tek bir kişi var. Rıza Nur’un anlatımının sonlarına doğru;
“Zaten Türklere vahşi deyip duruyorlar. Al, güzel bir ispatı. Zekai Türk değil, boşnak, ama kim bilecek?.. ifadesi yer alıyor.”
Zekai isminde tecavüz olayına karışan kişinin Boşnak olduğunu öğreniyoruz. Zekai Apaydın’ın Boşnak olduğu bilgisi ise, aşikar olarak elimizde. Meclis arşivine ve başka kaynaklara baktığımız vakit, 1. TBMM’de Adana Milletvekili olarak yer alan Zekai Apaydın’ın, 1884 yılı Bosna’nın Graveşka köyünde doğup, ailesinin Aydın’a göç etmesi nedeniyle Türkiye yaşamının başladığını görüyoruz. Yukarda sıraladığımız nedenlerden ötürü, Zekai’nin, Zekai Apaydın olduğu gerçeği ihtilafa meydan vermeksizin ortaya çıkmış oluyor.
Boşnaklar Türk Değil
Meselenin başka bir boyutu ise; koyu Türkçü olan Rıza Nur’un, Boşnak olan Zekai’yi Türk olarak kabul etmemesi, karıştığı nahoş hadiseden dolayı Türklüğün zarar göreceği endişesini, Zekai’nin Boşnaklığıyla örtme çabası. Demek oluyor ki, Cumhuriyet’in ilan edilmesi sonrasını takip eden yıllarda gördüğümüz, olur olmaz herkesi Türk olarak görme eğilimi, o dönem de Türkçülük açısından makul kabul edilmiyor.
(Reşit Saffet Atabinen)
Hadise Birinci Lozan Görüşmesi Döneminde Gerçekleşiyor
Rıza Nur’un anlatımı çerçevesinde, olayı ilk önce Lozan heyeti başkanı olan İsmet Paşa’ya iletmesi, ardından becerisine itimat ettiği Reşit Saffet’ten meselenin halledilemesini istemesi, olay tarihi hakkında ipucu veriyor. Lozan görüşmelerinin birinci evresi olan 20 Kasım 1922 - 4 Şubat 1923 arasında, heyetin Genel Sekreterliği görevini, Atatürk’ün yakın arkadaşlarından biri olan Reşit Saffet bey yapmıştı. 23 Nisan 1923 - 4 Temmuz 1923 arası tarihlerde geçen 2. Lozan görüşmelerinde, Reşit Saffet Bey İsmet İnönü tarafından veto edildiği için ikinci dönemde yer almamıştı. Bu bilgiler ışığında tecavüz vakasının 1.Lozan görüşmeleri esnasında gerçekleştiği ortaya çıkmış oluyor.
İsmet Paşa’nın Anlaşılmaz Tavrı
Düzenli aile yaşamı, özel hayatına dikkat edişi herkesçe bilinen İsmet Paşa’nın tecavüz hadisesine sert tepki gösterdiğini, Rıza Nur, İsmet Paşa’ya olan düşmanlığına rağmen objektif bir biçimde aktarıyor. 1.Lozan görüşmeleri esnasında gerçekleşen hadisenin herkesçe duyulduğunu tahmin etmek zor değil. Ancak İsmet Paşa’nın, bu çirkin hadise sonrasına denk gelen süreçte, 20 Şubat 1923 tarihinde Ankara’ya dönüp, ikinci Lozan görüşmeleri nedeniyle 23 Nisan 1923 tarihinde heyette bazı isimleri veto ederken, tecavüz hadisesine karışan Zekai Bey’i veto etmemesini anlamak hayli güç. Başbakanlığı döneminde, istemediği halde çalışmak zorunda kaldığı bakanların olduğunu biliyoruz. Zekai Bey ile alakalı da böyle bir durum ortaya çıkmış olabilir mi?
İlginç Rastlantı? Zekai Bey 6. Dönem Listesinde Yok
Önemli olduğuna ve adil bir değerlendirmeye katkı koyacağına inandığım bir bilgiyi, İsmet Paşa’yı eleştirildiğimiz bir aralıkta zikretmeyi gerekli görüyorum.
Atatürk’ün vefatından sonra yapılan ilk genel seçim olan, 26 Mart 1939 tarihli, 6. dönem TBMM üyelerinin belirleyen genel seçimde, sürekli TBMM’de bulunan Zekai Apaydın listelere girememiştir. 6.dönem TBMM üyelerinin tamamına yakınının İsmet Paşa tarafından belirlendiği bu seçimde, çok ciddi isimlerin çizik yediğini biliyoruz. Listeye giremeyen isimlerin İsmet Paşa tarafından tasfiye edildiği gerçeği ortada dururken, Zekai Bey’in tasfiyesi geç kalmış ama İsmet Paşa tarafından, Lozan’da yaşanan skandal nedeniyle yerine getirilmiş bir durum olarak okuyabiliriz.
(Rıza Nur)
Rıza Nur’un Kadın Düşmanlığı
Metinden anlaşılacağı üzere okumuş, tahsilli Osmanlı aydını olan Rıza Nur’un kadın düşmanı tavrı ortaya çıkıyor. Hatırat boyunca yer yer bu tavrını açık açık gösteren Rıza Nur, Zekai Bey’in karıştığı tecavüz olayında da kadın düşmanı bir tavır gösteriyor. Anlatımına kadının mağdur olduğunu anlatarak başlamasına karşın, mağdur kadının para için yaptığını söylemekten çekinmiyor. Devam eden satırlarda ise, kadınları cinsel obje olarak gördüğünü, erkeğin isteğinin karşısında muhakkak “biri verir” diyerek zihnindeki kadın imgesini açığa vurduğunu görüyoruz.
Tecavüz Hadisesi Sonrası Zekai Bey’in Kariyeri
Meselenin en can alıcı ve yıkıcı tarafına geldik. Tecavüz hadisesine karışan Zekai Bey’in olay öncesi parlak bir kariyerinin olduğunu biliyoruz. Zaten sıradan bir insanın bu heyette yer alması çok zor. Lozan öncesi Zekai Bey’in kariyerine baktığımız vakit;
Aydın vilayeti maiyet memurluğu, Aydın İdadisi müdürlüğü, öğretmenlik, kaymakam vekilliği, kaymakamlık, İçel, Kayseri, Mersin mutasarrıflıkları görevlerinde bulunmuş.
Damat Ferit Hükümeti tarafından görevden alınmış, memleketi olan Bosna’ya gizlice geçmiş, Milli Mücadele’nin başladığını duyar duymaz Adana cephesinde gönüllü olarak çalışmaya başlamış.
Milletvekilliğinden istifa eden Kethüdazade İbrahim Bey’in yerine TBMM 1. Dönem Adana Milletvekili olarak seçilmiş. Eskişehir İstiklal mahkemesi üyeliği yapmış.
20 Ekim 1921 günü kurulan Türk – Fransız Anlaşması’nın 11. Maddesi uyarınca gümrük anlaşması imzalamak gayesiyle kurulmuş olan karma komisyonunda Türk Delegasyonu Başkanlığı’na atanmış, Suriye ile Gümrük Antlaşması’nı hükümet yetkilisi olarak imzalamış.
21 Şubat – 12 Mart 1921 tarihleri arasında toplanan Londra Konferansı’na delege olarak katılmış, 1. Lozan Barış Konferansı Türk Heyeti’nde danışman olarak bulunmuş.
Çok parlak bir kariyer. Peki bu kariyerine tecavüz hadisesi sonrası devam etmesi mümkün mü? Bizzat İsmet Paşa’nın duyduğu, diğer heyet üyelerinin olayı çözmek için müdahil olması nedeniyle heyetin tamamının duymasının gayet normal olduğu, Rıza Nur’un Türk Heyeti harici diğer heyetlerin duyduğunu söylediği bir gerçeklikte, Zekai Bey’in bu olaydan dolayı, olay kapatılmış olsa dahi, siyasi ve bürokratik yaşamına devam etmesi normal şartlarda mümkün gözükmüyor.
Zekai Bey’in Tecavüz Olayı Sonrası Yaşamı
Bizim tahmin ettiğimiz gibi olmamış, Zekai Bey hiçbir hadise olmamış gibi parlak kariyerine devam etmiş. Hem de özel ve aile yaşamına hayli dikkat eden, Atatürk tarafından aile yaşamı örnek olarak gösterilen İsmet Paşa’nın nezaretinde parlak görevlere atanmış.
Yaptığı görevlere baktığımız vakit;
TBMM 1. Dönem Adana Milletvekilliği dışında; 2. Dönem Aydın, 3-4-5. Dönem Diyarbakır Milletvekilliği yapmış. Bu dönemler içerisinde 2. İnönü Hükümeti’nde 6 Mart 1924 – 20 Ağustos 1924 tarihleri arasında Ziraat Vekili, 5. İnönü Hükümeti’nde 27 Eylül 1930 – 29 Aralık 1930 tarihleri arasında Nafia Vekili, 29 Aralık 1930 – 4 Mayıs 1931 tarihleri arasında Milli Müdafaa Vekili, 6. İnönü Hükümeti’nde 4 Mayıs 1931 – 1 Mart 1935 tarihleri arasında Milli Müdafaa Vekili olarak görev yapmış.
Atatürk’ün Londra Elçiliği’nde görevlendirdiği ilk elçi olarak tarihe geçmiş, ardından Moskova Büyükelçiliği yapmış.
Kendi isteği ile emekliliğe ayrılan Zekai Bey, Milli Mücadele’de gösterdiği başarılar nedeniyle kırmızı-yeşil şeritli istiklal madalyası ile de ödüllendirilmiş.
Tecavüz hadisesinin kariyerini etkilemediği görülüyor. Sıradan bir siyasetçi olmayan Zekai Bey’le alakalı, Rıza Nur’un iddialarının hiç gündeme gelmemesi ise ayrı bir gariplik. Bu kadar tolerasyon anlaşılabilir gibi değil.
İnsanın aklına milliyetçi muhafazakar mahfillerde dillendirilen Lozan antlaşmasının gizli maddeleri geliyor. Acaba bu olay da gizli maddeler içerisinde var mı? İşin latifesi bir tarafa hayli ilginç bir durum.
Tüm bu yazdıklarımdan sonra tek temennim var. Rıza Nur yalan söylüyor olsun.