Lağımı mafyayla izah etmek mümkün mü?
Sedat Peker lağımın kapaklarını açtı eğer susmaz konuşmaya devam ederse daha ne pis kokular burnumuza gelecek göreceğiz. İktidar bloku içindeki huzursuzluklar artık bastırılamadığından daha fazla şeyi öğrenme imkanı bulabiliyoruz. İtişme ve kakışmalar daha bir görünürlük kazanıyor. İktidarın sarayda toplandığı bir rejimde de gerçeği başka türlü öğrenme fırsatımız olamaz. Klikler, fraksiyonlar, güç merkezleri tepişecekler, birbirlerinin açığını afişe edecekler ki biz de saray denilen iktidar ağının nasıl ayakta durduğunu öğrenelim. Taht kavgaları, yağma ve talanlarda başka türlü yürütülemez zaten. Geçmişte ‘ derin’ de denilen bir geleneksel devlet aklı vardı işlerin bu raddeye gelmesine son tahlilde izin vermezlerdi. Şimdi böyle bir devlet aklından yoksun olunduğu o kadar aşikar ki. Bunu eskisine duyduğumuz özlemle söylemediğimizi bilenler bilir.
Peki Peker’in bu çıkışını nasıl yorumlayacağız. Elimizde çok fazla veri ve olgu bulunmadığı için gelişmelerin kesine yakın bir resmini çıkartabilmemiz de mümkün değil. Kendini Reise adamış reis replikası, mitingler düzenleyip, “ oluk oluk kan akıtacağını “ söylerken ne oldu da iktidar blokunun dışına itildi. Tasfiyesi dayandığı zemin, ilişkili olduğu güç odaklarından hangilerinin de altındaki halının çekilmesi anlamına geliyor bunları da elbette somut olarak bilebilmemiz mümkün değil. Çakıcı’nın emri altına alınmayı kabullenmediği için mi başına bu işler geldi bilemiyoruz bu aşamada sadece tahmin yürütüyoruz.
Ama epey uzunca bir dönem mafyatik alanın yıldızı olarak parlatılmış, kendisi de hamleler yaparak gücünü azamileştirmişti. Şirretliği ile de yeni iktidar blokunu eleştiren herkesi tehdit ediyor, racon kesiyordu. Kuşkusuz bunları birilerinin koruması altında yapıyordu. Geleneksel olarak MHP hinterlandında yapılan bu işler Peker örneğinde görüldüğü üzere Akp’yle çok daha yanyana görünerek icra edilmeye başlanmıştı. Mafyayla parti olarak ilişkisi organik olmayan AKP’nin devlete olan temerküzü arttıkça aradaki bağlar da kuvvetleniyordu. 15 Temmuz’dan sonra içine girilen hukuksuzluk süreci Akp’den pekçok unsurunda geleneksel anlamda mafyöz diyemeyeceğimiz işlerin takipçiliğine soyunmasına ve büyük vurgunlar yapmalarına imkan sağlamıştı. Şamil Tayyar’ın bahsettiği FETÖ borsası bunun en bilindik örneğidir.
Ama bildiğimiz bir gerçek de Türkiye’de mafyöz yapıların kontrolünün daima devletin çelik çekirdeğinin elinde olmasıdır. Bu çekirdeğe biz gladyö örgütlenmesi diyoruz. Gayrı nizami harbin organizasyon şemaları kimin elinde ise gladyo da odur çünkü. Bu alanı konjonktürel olarak hangi güç kontrol ediyorsa mafyanın ipleri de onun elinde demektir. Konjonktür kavramını dar anlamda, anlık momentumlar için kullanmadığımızı da belirtelim. Daha geniş bir periyoda yayılmış anlamda kullanıyoruz.
Anlaşılan o ki bahsettiğimiz gladyo örgütlenmesi mafyöz alanın Çakıcı üzerinden reorganizasyonuna karar verdi. Bu şahsın Bahçeli’nin tasallutuyla cezaevinden çıkarılması, ileride Çakıcı affı denilecek bir düzenlemeyle davalarının düşürülmesi bunun ispatı. Çıktıktan sonra bütün Türkiye’yi gezmesi, yerel mafyöz yapılarla teşriki mesaisi kendisine verilen misyona uygundu. Gladyo Çakıcı’nın şahsında yeraltı denilen dünyayı yeniden düzenliyordu. Bunun hangi başlıkları kapsadığı, ne gibi görevler verildiği konusunda sadece tahminde bulunabiliriz; mafyöz yapıların tek bir hiyerarşide toplanması, kontrol ettikleri ekonomik gücün merkezileştirilmesi, ellerindeki silahlı adamların paramiliter güçler olarak kullanılması, ihtiyaç duyulacak provakasyon ve komplolarda kullanılmaları, büyük çaplı narko ekonominin daha yakından kontrolü hedeflenmiştir. Bu karar Bodrum’da Türk derin devletinin mümtaz şahsiyetlerinin verdiği fotoğrafla da kamuoyuna ilan edildi.
Bahçeli’nin siyasi, legal alanda yaptığı işleri yeraltı dünyasına özgü kurallar içinde Çakıcı üstlenerek aradaki simbiyoz da tesis edildi. Küfür ve hakaret ettiği Reisinin yerine artık ana muhalefet liderine göz dağı vermek, korkutup sindirmek yeni görevleri arasındaydı. Memleketin en büyük muhalefet partisinin liderinin bir yeraltı dünyası lideri tarafından tehdit edilmesi ne iktidar ne de Bahçeli tarafından eleştiriliyordu bilakis himaye ediyorlardı.
Türkiye büyük bir buhranın içinden geçerken AKP’de giderek çözülüyor ve yönetme reflekslerini yitiriyor. Üst üste çok sıradan ve tamiri imkansız yanlışlar yapıyor. Hukuksuzluk o kadar büyük bir güç zehirlenmesine yol açmış ki kendilerini her türlü yanlıştan azade zannediyorlar. Yaptıkları hataların seçmen kitlesini erittiğinin, kendilerinden soğuttuğunun farkında dahi değiller. İktidarlar çökerken, dağılırken hep böyle olur, kontrolü kaybedip savrulmaya başlarlar. Olguları yönetebilseler, temkinli davranabilseler başlarına zaten bu işler gelmez. Türkiye yönetilmediği için de iktidar bloku içindeki hareketlilik bir türlü durulmuyor; Amiraller bildirisi, Bahçeli’nin anayasa teklifi ve şimdi de Peker’in iddiaları.
Olayı şahsileştirip bir haysiyet destanı yazmaya çalışan Peker iktidarın dağıldığını görmese bu hamleleri yapar mıydı? Bir dönem parçası olduğu iktidar ağının yalanını dolanını, çürümüşlüğünü, ahlaksızlığını ifşa etmesinin hercümerci daha da arttıracağını hesap etmese raconununu yine de kesebilir miydi? Yeni rolünü kabullenmediğine, direndiğine göre olan biteni salt mafyöz dünyanın kalıpları içinden okumak bizi hakikate ne kadar yaklaştırır diyerek noktayı koyalım.