Kraldan Fazla Kralcı Olmak
Kraldan daha kralcı davrananlar aptallıklarının cezasını çok ağır öderler. Postmodern zamanlarda vasatlık her yere egemen olduğu için çaplı siyasetçilerde çok kolay yetişmiyor. Dünyayı yönetenlerin büyük bölümünün fikir fukarası olduğu, deneyim denilen şeyden ise haberdar olmadıkları anlaşılıyor. Bürokrasileri güçlü, devlet aklı sağlam ülkelerin ise bu kaotik dönemde daha avantajlı olacakları gözüküyor.
Batı’da güçlü liderler neredeyse kalmadı. Biden yaklaşık 50 yıl senatörlük yaptıktan sonra Başkan seçilmesine rağmen Amerikan diplomasisi tel tel dökülüyor. Brexit’den sonra İngiliz diplomasisi görece bir ataklık içerisine girse de bu ataklık düzen kuruculuktan ziyade boşluklardan istifade etme fırsatçılığına dayanıyor. Blair’de dahil o günden beri İngilizler çaplı ve etkili liderler çıkartamıyor. Blair’e Bush’un fino köpeği lakabı takılmıştı. Johnson ise yalancılığı, havailiği ve güvenilmezliği ile tanınıyor.
Macron ise ayakları yere basmayan bir Fransız şımarıklığını temsil ediyor. Merkel’in çekilmesiyle oluşan boşlukta atak bir diplomasi sergilemeye çalışıyor, ama çok da ciddiye alındığı söylenemez. Frankofon ülkeleri sık sık ziyaret etmesi, en son Ukrayna krizinde durumdan vazife çıkarıp arabulucu rolüne soyunması ve Putin tarafından küçümser bir muameleye maruz bırakılması, boyundan büyük işlerle uğraştığının delaleti olmuştur.
Almanya’da Merkel’in açtığı boşluk uzun bir süre doldurulamayacaktır. Soğuk savaşı bir demirperde ülkesinde yetenekli bir fizikçi olarak geçirmiş olan Merkel, Avrupa’da iktidarda en uzun süreli kalan liderlerden birisi oldu. Yaklaşık 16 yıllık Şansölyeliğinde Almanya’yı Avrupa’nın lokomotifi haline getirdiği gibi pek çok kere de ülkesini ABD’nin kuyruğuna takılmaktan alıkoydu. Yani nispeten makul, bağımsız bir diplomasi kurmaya dikkat etti. Rusya ile ilişkilerinde hep özenli davrandı. İlişkileri geliştirmeye ve çeşitlendirmeye gayret etti. Rusya’nın hassasiyetlerini dikkate aldı. Şansölyeliği devam etmiş olsaydı Ukrayna krizi belki de sıcak bir çatışmaya, savaşa gerek kalmadan çözülebilirdi.
Krizin bu aşamaya gelip, savaşın başlamasında Avrupa’nın etkisizliğinin çok büyük bir rolü olduğu düşüncesindeyiz. Çünkü savaştan en çok etkilenen kıta Avrupa olacak iken Avrupa Birliği ‘nin krizin çözümünde bu kadar etkisiz olması, geri planda kalması tesadüf değildir. Krizi ABD ve Nato tırmandırdı. Putin’in ve Rusların nasıl davranacağı kestirilemedi. Ellerindeki devasa istihbarat ağlarına, teknolojik imkanlara rağmen emperyal kibirleri çözüm imkanı geliştirmelerinin önüne geçti. Savaş sirenlerini çalarak AB’nin insiyatif almasını engelledikleri gibi süreci bir Anglo-Sakson prodüksiyonuna dökmeye çalıştılar. Şimdi de ağır yaptırımlarla sonuç alacaklarını düşünüyorlar.
Ukrayna ise turuncu devrim sendromundan kendini kurtaramamış zavallı bir ülke. Turuncu devrimlerin yaşandığı, çapsız liderlerin ülkelerinin kaderine hükmettiği yerlerin hali ortada. İlk örneği olan Gürcistan’da Salakaşvili şu an cezaevinde bulunuyor. Ciddi bir toprak kaybından ve gelgitlerden sonra Gürcistan hala istikrara kavuşabilmiş değil. Ermenistan ise Paşinyan’ın elinde maskara oldu. Savaş ve toprak kaybeden bu adam, kurumlar arasındaki çatışmayı kendisi açısından bir fırsata çevirerek tekrar seçim kazandı.
Zelenski ise bir komedyen. Postmodern zamanların ruhuna en uygun lider tiplerinden biri. Rüzgarda savrulan, manipülasyonlara açık kitle toplumları bazan böylesi popüler televizyon kahramanlarını siyasetin en tepesine taşıyabiliyor. Kurumların henüz oturmadığı, Batı’nın tüketim davranışları ayartısının etkili olduğu, demokrasi geleneğinin oluşmadığı ülkelerde siyasi deneyimden yoksun, ülkelerinin kaderinde söz sahibi olmaları son derece riskli adamlar maalesef direksiyonun başında bulunuyor. Böylesi emperyalizminde hesabına geliyor, çünkü etki altına alınmaları çok kolay. Faturayı ise tüm toplum ödüyor. Diplomasi ile, müzakere ile çözülebilecek meseleler lider profilindeki bu çarpıcı vasatlık nedeniyle hızla sıcak bir çatışmaya dönüşüyor.
Zelenski şimdi Batı’nın vaatlerini tutmadığından, sözlerinin arkasında durmadığından dert yanıp, veryansın ediyor. Biraz tarih bilseydi batının ikiyüzlülüğünden haberi olurdu. Bizim Ahmet Rıza bu isimde Fransızca bir eser yazmıştı 20.yüzyıl başlarında. Emperyalist politika sağlam ilkelere değil fırsatçılığa dayanır. Hitler Çekoslovakya’yı işgal etmeden önce İngiliz ve Fransız başbakanları ona haklı olduğunu söyleyerek zaman kazanmaya çalışıyordu. Orta Avrupa’yı eline geçirdiğinde ise kendi çıkarlarına daha henüz halel gelmediğinden kıllarını kıpırdatmıyorlardı.
Zelinski bunları okumuş olsaydı emperyalistlerin ipiyle kuyuya inilmeyeceğini öğrenir, kardeş Rus halkı ile birlikte yaşamanın yollarını arar, Putin’in yayılma niyetlerine malzeme sağlamaz, ülkesini de bir felakete sürüklemezdi. Batı hala ondan bir kahraman üretmeye çalışıyor, bilmiyorki düştüğünde ilk tekmeyi onlar vuracak. Sahakaşvili’nin hali ortada.