Karakterler ile kostümler arasında her zaman bir koşutluk vardır.
Sirk Akrobatı ile Banka Genel Müdürünün kostümlerinin aynı olduğu düşünülemez.
Masumiyet çağlarında insanlar, karakterleri ve meslekleri ile uyumlu kostümler giymeye dikkat ederdi.
Çünkü herkes gurur duyduğu işi yapardı.
Cellat bile cellatlığından utanmaz, cellat kıyafeti ile kendi işini ibadet edercesine huşu içinde icra ederdi.
Herkes "kendi olduğunu" onurla kabul ederdi.
Ama dünya değişti.
Hep birlikte masumiyetin ölümüne ve sahteliğin hükümdarlığına tanık oluyoruz.
Bu yüzden, insanlar mesleklerine göre değil, olmak istediklerine göre giyinmeye başladılar.
Kendi özünden nefret edercesine kibirli oldu.
Erdemli insan kıyafetiyle ekranlardan tebessüm dağıtır; gerçekte benim denen üçkâğıtçıya parmak ısırtır.
Mesela adam soytarıdır, ama bir siyasinin danışmanlığını yapmaktadır; Ama gel gör ki, Soytarı elbisesi giymek ağır gelir.
Soytarılık madem utanç verici o zaman neden yapıyorsun?
Doğru kostüm giyse, herkes onun soytarı olduğunu bilecek ve takdir edecekti.
Belki de soytarılığından dolayı da elleri patlayıncaya kadar da alkışlayacaktı. Ama hem kel hem fodul misali gerçekliğinden utanarak danışman olmuştur.
Böylelikle olduğu bir kimlikten utanan kişi, olmak istediği kişilikle takdir edilmek isteniyor.
Artık kostümleri ile insanların mesleğinin anlaşılmadığı bir döneme girdik.