Köprüyü Geçinceye Kadar
Takke düştü, kel göründü mü desem; öküz öldü, ortaklık bozuldu mu desem? Yoksa mezara kadar değil de pazara kadarmış mı desem? Kaç gündür arpacı kumrusu gibi düşünüp dururken sonunda ne diyeceğimi galiba buldum. Buldum bulmasına ama suyun kaldırma gücünü bulan ve hamamdan çırılçıplak çıkan Arşimet gibi “Evreka, evreka!..” diye bağırarak değil, sakin sakin söyleyeceğim.
Harcanan bu kadar emek, pompalanan bunca umut, köprüyü geçinceye kadar mıydı? Görünen o ki, köprüyü geçinceye kadarmış.
Millet İttifakı’nın kurucusu CHP’nin lideri, yenilginin şokunu bir hafta yaşadıktan sonra sessizliğini bozma kararı alıp ekranda boy gösterdi. Onun da ikinci pişmanlığı bu olmuştur sanırım. Birinci pişmanlığı altılı masa bileşenlerinin ortak pişmanlığına dönüşmüş durumda. Ona sonra geleceğim.
Seçime kadar gayet tutarlı ve inandırıcı olan Sayın Kılıçdaroğlu, spikerin soruları karşısında abandone olmuş bir boksöre dönmüştü. Nerede Babala Tv’deki her türlü sorunun altından başarıyla kalkan lider, nerede Habertürk’te M. Akif Ersoy’un soruları karşısındaki tutarsız, özgüvensiz lider!..
CHP liderinin ekrana hazırlıksız çıkması, kendisine oy verenlerin kafasında yeni soru işaretleri yaratmanın dışında bir işe yaramadı. Seçimin kaybedilmesini de iktidarın, devletin olanaklarını kullanmasının yanı sıra, kırsaldaki seçmenlerin yandaş kanalları izlemesine bağlaması ve kendisini zeytinyağı gibi suyun yüzüne çıkarmasına da ne denir, varın siz karar verin. Hükümetin bunu yapacağını herkes biliyordu; çünkü önceki seçimlerde de yapmıştı.
Altılı masanın sakar ortağı, birinci parti olacağım iddiasındaydı ama masayı devirip tekrar toparlamaya çalışırken dördüncü sıraya düşmenin şokunu yaşadı. Özeleştirisi merakla bekleniyordu. Kimse yoğurdum ekşi demez. En iyi savunma saldırıdır, taktiğiyle hareket eden İYİ Parti lideri ve ileri gelenleri birer birer eteklerindeki taşları dökmeye başladılar. En büyük pişmanlığım diyeni mi, içimden gelmeye gelmeye oy verdim diyeni mi ararsınız? Ekrana çıkan her Millet İttifakı bileşeninin hedefi CHP, dolayısıyla Sayın Kılıçdaroğlu oluyordu.
Masanın figüranlarının sesi ise boş teneke çok ses çıkarır misali herkesten fazla çıkıyordu. Üyelerinin CHP’ye oy vermelerinin kolay olmadığını itiraf eden figüran partilerin toplam oyu yüzde ikiyi bulmazken kendilerini iyi pazarlayıp 38 milletvekili alarak seçimin en kazançlı partileri oldular. Bu kadar milletvekili çıkaracaklarını rüyalarında görseler inanmazlardı. Seçime bağımsız girseler bir milletvekili bile çıkaramayacak partiler, teşekkür edecekleri yerde, beğenmedikleri ve günah keçisi olarak gördükleri CHP’ye içlerinde birikmiş zehri kusuyorlardı âdeta.
Seçim öncesi Sayın Kılıçdaroğlu, bir zamanlar Sayın Erdoğan gibi davranmış, kim ne istediyse vermiştir. Sayın Erdoğan da “Ne istediniz de vermedik?” derken aslında pişmanlığını dile getirmişti. Sayın Kılıçdaroğlu da nankör ortaklarına dönüp “En büyük pişmanlığım sizinle yola çıkmak oldu. Verdiğim emekler, gözünüze dizinize dursun, size sağladığım imkânlar haram zıkkım olsun!..” deyip ağızlarının paylarını vererek pişmanlık yarışında ilk sırada yer almalıdır.
Bu arada her partinin, vebalıymış gibi uzak durduğu ama oylarına da talip olduğu, üvey evlat muamelesi gören bir partinin pek sesi çıkmıyor. Hoş, çıksa da millet duymuyor ya da duyurulmuyor. Ekranlarda yer verilmeyen, vurun abalıya misali kum torbasına çevrilen YSP’nin oylarına, özellikle batı illerinde herkes talip olabiliyor. Oylar sana gelirse mübah, rakibe giderse günah ya da vatan haini demelerine de herkes alıştı. Cumhurbaşkanlığı seçiminde her şeye karşın Sayın Kılıçdaroğlu’nu destekleyen YSP’ye teşekkür edildi mi?
Önümüzdeki yıl yerel seçimler var. Bu yılki seçimlerden büyük dersler alınacak mı?
“Tarih tekerrürden ibarettir.” denir. Arkasından da hemen şu eklenir: “Hiç ders alınsaydı tekerrür mü ederdi?”
Kaybedilen seçimlerden sonra şamaroğlanına dönen bir parti olacağına, kazanamasan da onurlu ol ve dik dur! Geçmişte senin sırtına basıp yükselenleri ve ilk kavşakta yollarını ayıranları iyi tanı! AKP’den her ayrılanla, özellikle de siyasal İslamcılarla yol alınamayacağı bir kez daha anlaşılmış oldu.
Tüm bu yaşananlardan sonra alınacak ders bellidir. Öncelikle kaynayan kazana dönmüş partide suların durulması, birlik beraberliğin pekiştirilmesi gerekir. Çoğunluğun benimsediği ve herkesin de kabullenmesi gereken liderlik sorunu bir an önce çözüme kavuşturulmalıdır. Tencere dibin kara, seninki benden kara anlayışındaki figüran partilerin ağız kokusunu çekmek yerine, çıkar amaçlı olmayan, ideolojik yakınlık olan partilerle ilkeli bir birliktelik, en doğru yol olacaktır kanaatindeyim.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.