Kıssadan Hisse
“Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
"Tarih"i "tekerrür" diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?”
Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy, yüz yıl öncesinden yukarıdaki dörtlükle halkını uyarmış ama ne yazık ki onu dinleyen pek olmamış. Dinleyenler de koyunun kaval dinlemesi gibi dinlemiş. Bu ibretlik uyarı dikkate alınmamış, üzerinde akıl yürütülmemiş, anlamının derinliğine ulaşılamamış, verilmek istenen ders de bir türlü anlaşılamamıştır.
"Bu kadar cehalet ancak tahsille mümkündür.” Bu ve buna benzer pek çok özlü sözün sahibi Sakallı Celal ise bu sözüyle sarsarak uyandırmak istemiştir, cehaletin derin uykusuna dalan kişileri. Ama beyhude bir çaba olarak kalmıştır, balyoz niteliğindeki tüm uyarıcı sözleri!
Şairleri, yazarları, düşünürleri dinlemeyen, söylediklerini önemsemeyen, toplumun önemli bir kesimi, atalarımızın derin gözlemlerinden ve deneyimlerinden süzülerek ortaya çıkan atasözlerine de kulak asmıyor.
“Bir musibet bin nasihatten yeğdir.” atasözünü kulağına küpe yapması gerekenler, kulaklarının üstüne yattıkları için bu uyarılar onları uyandırmaya yetmiyor. Derin bir aymazlığın içinde olan bu insanların kulaklarının dibinde top patlatsanız da nafile!..
Halk arasında bir olayın tazeliğini, unutulmadığını anlatmak için, “Daha sıçtığın bok kurumadı.” derler. Bir memleketin tarihinde yedi yıl uzun bir zaman dilimi değildir. 2016 yılında yaşanan kanlı darbenin başarılı olması hâlinde, ülkenin başına nasıl bir çorap örüleceğini herkes az çok tahmin edebiliyor. Böylesine bir olayın yaşanmasının nedenleri yeterince anlaşılamamış ve gereken dersler alınmamış görünüyor. Tarikat ve cemaatlerle kol kola girmenin bedeli çok ağır ödenmiş, 251 insanımız hayatını kaybetmiş, binlercesi de suçlu ya da suçsuz, bu olaydan etkilenmiştir. Bütün bu olaylar yaşanmamış gibi F Tarikatı gitmiş, yerine M Tarikatı gelmiştir. Bakanlıklar, 15 Temmuz’a giden süreçteki gibi tarikatlar ve cemaatlerin arasında âdeta parsellenmiştir.
Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 30.08.1925 tarihinde Kastamonu’da yaptığı konuşmada şu tarihî uyarıyı yapmıştır:
“Ey millet! İyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru, en gerçek tarikat medeniyet tarikatıdır." Onun bu uyarıcı sözleri herkese kılavuz olması gerekirken tarihin tozlu raflarında unutulmaya terk edilmiştir.
Aradan neredeyse yüz yıl geçmiş, dünya devletleri her alanda önemli mesafeler almış, biz ise mehter takımı gibi iki ileri bir geri yalpalayıp durmuşuz.
“Sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yermiş.” diye güzel bir atasözümüz var. 15 Temmuz’u yaşayan bir devlet, yapılan hatalardan ders çıkarıp aynı hatalara düşmez diye beklenirken aynı aymazlığın devam etmesi, yaşananlardan ders alınmadığını gösteriyor.
Atatürk’ün uyarılarına kulak asmayan yetkililer, atalarımızın engin deneyimlerinden süzülerek gelen atasözlerini dinleseler hiç olmazsa.
Bu konuda söylenmiş uyarıcı sözler de kafalara dank etmiyor ve yetersiz kalıyorsa gemi bir kez daha karaya oturacak demektir.
Bu gidişatı biz, sıradan, sağduyulu insanlar görüyoruz da yöneticiler görmüyor mu sanıyorsunuz? Görüyorlar görmesine, hatta bizden daha iyi görüyorlar ama siyasi ikballeri ağır bastığından üç maymunu oynuyorlar. Üç maymunu oynayınca da bilmiyorlar, duymuyorlar, görmüyorlar.
Ne diyelim? Daldığı derin uykudan bir türlü uyanmayan insanlarımıza son sözü de ironik yaklaşımıyla Aziz Nesin söylesin:
“Bir gün bu ülkenin başucuna bir not, yanağına da bir öpücük kondurup gideceğim. Çok tatlı uyuyordun, uyandırmaya kıyamadım, diyeceğim.”
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.