Kişiler gibi Milletler de uygulamaları ile tarihe geçerler
85 milyonun kaderi, siyasal kararlardan etkileniyor.
Arapların güzel bir sözü vardır:
"Deve yere düştüğünde, bıçaklar çoğalır." Yani deve yere serildiğinde, kanına girip kesmek kolaylaşır ve her köşeden hainler etrafını sarar.
Enflasyon, dış borçların artması, liyakatsizlik, yolsuzluklar, betona dayalı, hesapsız garanti verilmiş yatırımlar, israf, tüketim odaklı ekonomi, tarım ve sanayi üretiminin gelişememesi, yüksek teknolojili ürün üretilebilen endüstrinin azlığı, adil olmayan bölüşüm, hukuksuzluk, eğitim sisteminin çağa uygun mükemmel insanlar yetiştirmek yerine; ezberci, sorumsuz, meslek kazandıramayan, oyalayıcı vasfının değiştirilememesi, halkın gündemlerinden kopuk siyasetler, muhalefetin etkisizliği, gelişim, markalaşma, AR-GE ve kurumsallaşma değil, kişilerin ve suni gündemlerin öne çıkarıldığı bir ülke görünümünü bir türlü aşamıyoruz.
Bu durum, bizi sevmeyen küresel çetenin iştahını kabartıyor. İktidar sahiplerinin yanlış yapma lüksü yoktur. 85 milyonun kaderi, geleceği ellerinde oysa.
Bütün bunlara rağmen, Israil'in emelleri bilinirken,Irak'ın işgalini onaylamak, Suriye'de uyguladığımız tavır, Amerika’nın Suriye'de bizim için büyük tehlike olabilecek PYD'ye bir ülke inşaa etmesi, Libya'nın göz göre göre mahvedilmesi... Hep bizim yanlış politikalarımız sonucunda gerçekleşti.
Bugün İsrail'e dolaylı yoldan mal göndermeye devam ederek, NATO üsleri Kürecik ve İncirlik üslerini açık tutarak, hava sahasını İsrail ve destekçilerine kapatmayarak yanlışlar yapmaya devam ediyoruz.
İsrail'deki hava savunma sistemleri:
●Demir kubbe,
●Arrow,
●Davut Sapanı idi.
Şimdi, ilaveten ABD'den THAAD hava savunma sistemi ve 500 ABD askeri geldi.
Kürecik üssü ve Güney Kıbrıs'taki İngiliz radar üssü, İran'la ilgili tüm istihbaratı anında Amerika 'ya veriyor.
THAAD 'a bu bilginin Kürecik 'ten verilmesi İran ile komşuluk ilişkilerini etkilemez mi?
Kişiler gibi Milletler de uygulamaları ile tavırları ile tarihe geçerler. Bizim son dönemlerde uyguladığımız politik kararlar, dışarıda olduğu gibi içeride de olumlu bulunmadı.
Yaşanan din, uygulamalar, konuşmalar, dinin siyasal ortama yansımaları maalesef İslam’ın orijinal halinden oldukça farklı.
Mevcut din anlayışımız ciddi yaralara merhem olamıyor ve çağın sorunlarına yeterli cevap üretemiyor. Bir dönüm noktasındayız. Irkçılıktan, mezhepçilikten, cehaletten, itaatten ve taklitten arındırılmış, hayatın içinde yaşanan, samimi, sahici yeni bir din anlayışına ihtiyacımız olduğu gün gibi açık.
"Yaşamak sadece yürümek, yemek yemek ve uyumak mıdır?
Ölüm sadece toprağın altına gömülmek midir?
Hayır, bu yaşamak değildir ve bu ölüm de değildir.
Yaşamak, zafere ulaşarak direnmek ve ölmektir.
Kınanmış ölüm, hüsrana uğramış olarak yaşamaktır." Hz. Ali
Bu muhteşem sözün hikmetini anlamamız dileğiyle...
Vedat Kahyalar-18.10.2024
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.