1. HABERLER

  2. GÜNDEM

  3. Kıbrıs ve Tarihi Bir Ders…
Kıbrıs ve Tarihi Bir Ders…

Kıbrıs ve Tarihi Bir Ders…

20 Temmuz 1974 gününün anısına…

A+A-

Sosyalist oluşum lise çağlarına uzanır; Okul gazetesi çıkarıyordum…

Yardımcım bitişik sınıftan: Sağcı, Militan da diyebilirsiniz.

“Bağımsız Türkiye” için yola çıkan Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamının üzerinde henüz iki yıl geçmişti.

Yaşım küçük üzüntüm büyüktü.

Sağcı yardımcımın da yaşı küçük ama üzüntüsü de küçük, sevinci büyüktü.

İkimiz de duygularımızı kendi içimizde yaşıyorduk…

Biz lise çağında küçükler vatanı birbirimizden kurtarmaya çalışırken;

Makarios yetmiyormuş gibi bir de Nikos Sampson ortaya çıktı. ABD’nin piyonları.

Kıbrıs, yani ülkenin güvenliği tehdit altındaydı.

Biz birbirimizi paralayıp, yaralayıp öldürürken; 

Ekmek; Yani Vatan…

Namus, Yani Vatan elden gidiyordu.

ABD’nin Yunanistan’da işi kolaydı… Kukla bir cunta emir eriydi.

Ancak Türkiye’de, 1946 yılından itibaren, alışmadığı bir hükümet ile karşı karşıya idi.

“Siyasi ilkede Ulusal bağımsızlığı, ekonomi de yerli ve milliği yani Atatürkçülüğü ilke edinmiş bir hükümet iş başındaydı.

Bir yanda Ecevit diğer yanda Necmettin Erbakan…

Hükümet, yok Marshal Yardımı imiş, yok her mahallede bir zenginmiş tınmıyor. “Burası benim ülkem ne ekip biçeceğime sen karışamazsın” diyordu. Tutsak edilmeye çalışılan Türk tarımını bağımsızlaştırdı.

Dinsel kanadın millisi ile sol cenahım ulusalcısı kol kola girmişti…

Emperyalizmin en korktuğu dayanışma: Dinin ulusallaşması…

(Adına emperyalizm denilen eşkıya yöneticileri bundan ders alacak ve bu güzel ülkemde, tarikat ve cemaatler eliyle inancın ulusallaşmasına izin vermeyecektir.

Bu tuzağa düşenlere yuh olsun…)

75466f59-bf4c-4829-b926-15573071904f.jpeg

VE “AYŞE TATİLE ÇIKTI…”

Ecevit bir sabah ansızın geliverdi. Günler öncesinden reklam yapmadan, adres göstermeden, devletin kozmik odasındaki planı devreye soktu. Dış İşleri Bakanı işaretini verdi:

“Ayşe Tatile Çıksın…”

Başta ABD ve İngilizler olmak üzere baktı… Şaştı kaldı.

Atatürk’ten sonra ilk kez dış politikada ülkenin çıkarını pazarlıksız, kayıtsız şartsız ön planda tutan bir hükümet vardı.

Yirmi yıl evvel, ABD sermayesini korumak için Kore’ye asker gönderen bu ülkenin hükümeti, şimdi kafa tutuyor.

“Medeniyetin tek dişi kalmış canavarları” şokta…

*

f225c327-29d4-44c3-bdf8-af5d911783ed.jpeg

AĞZIYLA SU TAŞIYAN KARINCALAR

O yıllarda yaşadığım ev Mersin’de E-5 Sahil yolu üzerindeydi. Adana – Mersin – Antalya Karayolu üzerinde. Askerlerin sabaha karşı buradan geçerek Anamur’a doğru gidecekleri haberi yayıldı.

Babalarımız soluğu pazarda aldı… Filelerini sebze ve meyve doldurdu. Ablalar, teyzeler hazır giyim mağazalarına doluştu. Don atlet almak için. Annelerimiz harekete geçti. Akşamdan, köfte, dolma, sarma, börek gibi taşınması kolay yemekler yaptı.

Çuvallar dolusu iç çamaşırı hazırlanmıştı.

Biz gençler kumbaraları açtık, cebimizi karıştırdık ne olur ne olmaz diye sakladığımız paraları bir araya getirdik.

Ordunun biz gençlerin parasına mı ihtiyacı vardı? Asla…

Ama biz ağzımızda mili mikron hacminde bir su ile Hz. İbrahim’i yakan ateşi söndürmeye çalışan karıncalardık.

Biz köy enstitülü öğretmenlerin yetiştirdiği çocuklardık.

9a9db559-7851-46e5-919f-88454915e0b2.jpeg

NASIL VERECEKTİK?

Biz yiyecek, eşya ve harçlıkları hazırlamıştık ama nasıl verecektik? Hareket halinde bir ordunun cemsesini durdurmak kimin haddine? Ama topladıklarımızı vermek için bir dakika yeterdi. O bir dakika içinde biri cemseye tırmanacak diğer kişi tencereyi ve hazırladığımız çuvalları uzatacaktı. Elbette bu iş için, yirmi beş otuz tırmanıcı, bir o kadar da tencere verecek kişi lazımdı. Yeter ki bir dakika durduralım.

Çözüm, gazete çıkardığım yardımcımdan geldi:

“Ben yola atlar, cemseyi durdururum…” deyince planı tatbik etme kararı aldık.

Ve planı başarı ile uyguladık. Bir dakika içinde yol kenarında bilerce kişi alkışlar eşliğinde askerlere tezahürat yaparken, bizler arı gibi kimimiz cemselere tırmanıyor, kimimiz uzatılan tencere ve çuvalları askerlere veriyorduk.

O zaman okul arkadaşım, şu an da eşim olan sevgilim dâhil…

O kalabalıkta şunu fark ettim:  

“Daha dün, faşist dediğim adam ile onun komünist dediği ben kol kola askere kol kanat geriyor. (Emperyalizmin milli orduya düşmanlığının nedenlerinden biri de budur) .

Vatan için varlığını tehdit olarak gördüğüm kimse ile yürek yüreğe vatan savunmasındayım.

Sonradan kendisinin de bunları düşündüğünü öğrendim.

Yani demem o ki…

Daha ne diyeyim?

Sen anladın onu…

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.