1. YAZARLAR

  2. Sedat Memili

  3. Kalpazanların yönettiği insanlık
Sedat Memili

Sedat Memili

Gazeteci Yazar

Kalpazanların yönettiği insanlık

A+A-

Millete, zenginliği adil olarak paylaştıramayınca, fakirliği paylaştırdılar.

Sahte paralar için yok olan gerçek yaşamlar...

İçkiyi haram sayanların dikkatine, para ve hisse senetleri meyhanelerde doğmuştur...

O gün masaya bir kâğıt para koydum. Uzun uzun baktım ve düşündüm. Bu kâğıdın değeri nereden geliyor?  Kim buna değer veriyor da hepimiz inanıyoruz?  Gerçekte değişim aracı olan para nasıl oluyor da insanlığın değer ölçüsüne dönüşüyor?

buzagiya-tapanlarin-torunlari.jpg

PARA İLE SOHBET

Para ile sohbet ettim. Paraya:

"Yahova, dünyayı altı günde yarattı yedinci gün istirahat etti. Havayı, karayı, suları, bütün canlıları ve insanı yaratan Yahova, parayı yaratmamıştır. Sen kimsin? Seni kim yarattı? Tanrıları bile sarsacak bu gücü nasıl edindin?" diye sordum.

Para da sakin sakin anlatmaya başladı.

"Parayı Yahova yaratmadı ama onun seçilmiş kavmi olanlar yarattı..."

"Bence kıskanç olduğunu söyleyen Yahova, kendisinden daha güçlü olan parayı kıskanmıştır."

"Öyle oldu zaten. Esasında para gerçek ve doğuş amacı masumdu. Para sahteleştikçe masumiyeti kirlenmiştir..."

"Hele kısaca anlat bakalım senin doğuş hikâyeni..."

"Elinde zeytin olan bir insan, pantolona ihtiyaç duyduğu zaman, elinde fazla pantolon olan ve zeytine ihtiyaç duyacak birini bulmak zorundaydı. İhtiyaçları uyuşan bu iki kişi, ellerindeki malları değişerek sorunları çözebilirlerdi. Ama ihtiyaç ve ihtiyaç fazlalıkları her zaman böyle kolaylıkla karşı karşıya gelmiyor. Adamın koyunu var, buğday istiyor, pazarda öyle birini arıyordu ki, hem koyuna ihtiyaç duyacak hem de fazladan buğdayı olacak. Bulsa bile, ne kadar buğdaya karşılık, be kadar koyu verecek? Ayrıca buğday bölünebilir ama koyun bölünemez.

madeni-paramiz.png

DEĞİŞİM ARACI VE SONRASI

Ayrıca elinde fazla zeytin olanın bunları alıp pazar pazar dolaşması kolay değildi. Bu açıdan zamanla zeytinlerini güvenli bir yere emanet bırakıp, karşılığında bakır aldı. O bakır, o kişinin depoda ne kadar zeytini olduğunu gösterir belge oldu. Bu sistem gelişti. Zamanla bakır, gümüşe, gümüşte altına döndü. Bu sefer, yönetim sistemlerinin (Beylikler, devletler, imparatorluklar) gelişmesiyle, altınlar devletin kendi kurumunda emanet olarak toplandı ve karşılığında kimin ne kadar altını varsa o kadar belge verildi. Hatta para basma "Egemenlik hakkının değişmez ölçüsü oldu. Kendi adına para basmak bağımsızlığını ilan etmenin bir şekli olarak gelişti.

Madeni para böyle doğarken, kâğıt para ve hisse senetleri de liman kentlerinin meyhanelerinde doğdu. Nasıl mı? Şöyle;

binturklirasi1daedc04.jpg

Savaşa gidenlerin malı veya mülkü geride savunmasız kalıyordu. Zaten malını yüklenip yanında taşıyacak hali yoktu. Bu nedenle savaşa gidecek adam yukarıda kabaca anlattığım şekilde, malını bakıra veya gümüşe çevirir. İyi de bunu üzerinde devamlı taşıyacak hali yok. Limanda bulunan - Özellikle Ortadoğu’da Fenike'de - meyhaneler, sadece içki içilen yer değil, bir nevi emanet depolarıdır.  Gemiye binip savaşa gidecek olan, malını bu meyhaneye teslim eder, karşılığında da bu malın kendisine ait olduğuna dair belge alır. İşte bu belgeyi, tüm olarak değil, parçalı bir şekilde alır. Bin birimlik malı varsa, ellilik veya yüzlük birimler halinde alır. Savaşçı gittiği ülkede bir alışveriş yapacağı zaman bu kâğıdı kullanır ve kâğıdı, meyhaneye getiren onun karşılığı kadar gümüş, bakır veya altın alır.

İşte size kâğıt paranın doğuşu.

Yani günah içkiyi yasak edip dolara tapanlar bilsinler ki, kâğıt paranın doğum yeri meyhanelerdir. Karşılığı, (bakır, gümüş, altın) olunca piyasada kâğıdın dolaşması devletlerin üzerinde mutabık kaldığı bir sistem haline geldi.

Paralar gerçekti, sevinç ve acılar gerçekti.

Bu nedenle devletler somut zenginlik peşine düştüler. Milli ekonomilerini geliştirdiler. Yatırımları kendi ürettikleri servet ile yaptılar.

Bu nedenle, Cumhuriyet önce fabrikalar yaptı sonra demiryolları.

Bu nedenle Cumhuriyet yönetimi, Merkez bankasında karşılığı altın olarak durmayan parayı basmadı.

Çünkü cumhuriyet, halkın refahı ve ülkenin kalkınmasını hedeflemişti.

 

CUMHURİYET VE PARAMIZIN DEĞERİ

Bir örnek: Cumhuriyetin ilk yıllarında (1960 yılına kadar) dolaşımda bulunan kâğıt paraya bakın. Üzerinde iki numara vardır. Biri paranın seri numarası diğeri de Merkez Bankası'nda karşılık olarak bulunan altın numarasıdır. Vatandaş isterse elindeki parayı Merkez Bankası'na götürür ve o numarada kayıtlı bulunan altını alır.

Bu üreten, devletin kamu kaynaklarını millete harcayan ve dış borca başvurmadan kendi ihtiyaçlarını karşılayan Türkiye'nin para sistemi idi. Bir Türk Lirası almak için iki doların verildiği yıllar.

Üreten köylünün efendi sayıldığı, uçak, şeker, tekstil üreten fabrikaların açıldığı yıllardı.

Henüz fabrikaların yıkılıp yerine AVM'lerin inşa edilmediği dönemler.

Para, altın olarak karşılığı paranın değerini belirliyordu.

Bu ilke dünya devletleri tarafından benimsenmişti. Ne zaman a kadar? İkinci dünya savaşı bitip de, dünyayı artık obüslerle değil de dolarla işgal etmeyi hedefleyen zengin ülkeler, karşılığı olup olmadığına bakmadan dolar basmaya başladılar. (ABD'nin Missouri Zırhlısının makine dairesinde dolar basan makinenin bulunduğu iddia ediliyor)

Düşünün, Atlantik'in ötesinde Washington nere, Türkiye'nin Mardin ilinin bilmem hangi köyünde Mehmet Emminin cebi nerede. Bu cepte dolar var...  

Yüzler ve ilişkiler sahteleştikçe, paralar da sahteleşti. (Belki de tersi)

Sahtelik, malların değişim aracı olan parayı, insanlığın değer ölçüsüne yükseltti. Paranın dayandığı kalite düştükçe, insanın donanım kalitesi de düşüyordu.

 

KADDAFİ SAHTE DOLARA DİRENDİ

Bir örnek daha: Libya lideri Kaddafi, topraklarının altındaki petrolü, borularla, ABD tankerlerine akıtıyor, ABD'de ona sahta kâğıt para veriyor. Kaddafi: "Bir dakika kardeşim, sen kimi kandırıyorsun, ben sana gerçek petrol veriyorum, sen bana sahte dolar veriyorsun" deyince, bu akıllılığını hayatıyla ödedi. Libya halkı da sahte doların büyüsüne kapılmış olduğu için liderine sahip çıkmadı.

Şimdi benim toprak altı ve toprak üstü zenginliklerim sahte dolar uğruna talan ediliyor.

Krom, bakır, toprak, arazi, zirai ürünler, haklar gerçek olarak veriliyor, karşılığında sahte dolar alınıyor.

Ülkelerin zenginliği dolar rezervi ile değil, altın rezervi ölçülürdü. Yani zenginlik gerçek değerlere dayanmıştı. Türkiye'deki sorun adil paylaşım idi.

Şimdi bu rezervden haberimiz yok, dolar rezervi arada bir açıklanır.

Yani zenginliği bize adil olarak paylaştıramadılar, fakirliği paylaştırdılar..."

Bu kadar basit değil... Devam edeceğim...

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.