İYİ Parti’li Dostlarla Hasbıhal!
Sevgili dostlar siyaset mahallesi karıştı diye dostluğumuza halel gelmesin. Hepimiz yaşadığımız topraklarda insan gibi bir hayat sürmenin özlemini çekiyoruz. Yumruklarımızı sıkmaya, öfkemizi kusmaya, birbirimizi örselemeye değil sağduyuya, aklı selime ihtiyacımız var. Ülkemize dair hissettiğimiz kaygıları, çocuklarımızın istikbalini ve bu ülkeye karşı duyduğumuz yurtseverlik duygusunu her şeyin önüne koymalıyız. Onlarca yıldır bu toprakların insanı arasına yerleştirilmiş ve hiçbir sahici karşılığı olmayan fay hatlarının yeniden hortlatılmasına izin vermeyelim. Hiç birimizin terk etmeyeceği, en zor zamanlarda dahi yaşamaktan kıvanç duyacağı ve günü geldiğinde toprağa verileceğimiz bu ülkede insanca yaşamanın olanaklarını elimizin tersiyle bir kenara itmeyelim.
Bizler birbirimizin rakibi, hasmı, muhalifi değiliz. Temel değerlere, nasıl yaşanılacağına, nasıl bir ülkeye özlem çekildiğine ilişkin aramızda oluşmuş güçlü bağlar var. Hepimiz hukukun güvencesi altında, erklerin birbirinden bağımsız olduğu, gerçek anlamda laik, eğitimin herkese eşit olanaklar sunduğu medeni bir ülkede yaşamak istiyoruz. Hiç kimsenin kimliğinin yok sayılmadığı, bir diğerinden üstün kabul edilmediği, anayasanın eşitlik ilkesinin herkesi içine aldığı bir hukuk devletini özlüyoruz. Ülkemizin demokratik birikiminin gücüne inanıyoruz. Geçmişimizi yok saymıyoruz, inkar etmiyoruz, gururlanılacak yanları olduğu gibi eleştirilecek, aşmamız gerekli yönleri olduğunuda biliyoruz.
Bu ülkeyi medeni ve üstünde yaşayanların mutlu olduğu bir ülke haline hep birlikte getireceğiz. Bunu başarmak için birbirimize ihtiyacımız var. Partiler, liderler ve son tahlilde siyaset bu yüce amaca hizmet etmiyorsa ne işe yarayacak? Daha dün şu sıraladığımız amaçlar için yanyana geliyorduk, dertleşiyorduk, hasbihal ediyorduk. Şimdi selamı sabahı mı keseceğiz, birbirimizi gördüğümüzde yüzümüzü mü çevireceğiz? Siyasetin aramızı bozmasına izin mi vereceğiz? Hiçbirimizin gücü insan gibi bir hayatı tek başımıza kurmaya yetmiyor. Yalnız başımıza yaşadığımız hayat bizleri mutlu etmiyor. Medeni değerlerin hakim olduğu bir ülkeyi inşa etmek için birbirimize mecburuz.
Tek adam rejimi bir avuç mutlu azınlık dışında kimseyi mutlu etmiyor. Ülkemizin kaynakları bir avuç tufeyliye peşkeş çekiliyor. Doğal afetler karşısında hiçbirimizin hayatı güvence altında değil. Deprem parti ayrımı yapmıyor. Kuralsız, kontrolsüz, denetimsiz binalar hepimize mezar oluyor. Sevdiklerimizi, yakınlarımızı, yüzlerinden mutluluk fışkıran tanımadığımız insanları haybeye kaybediyoruz. Gerçekler, doğrular bizlerden gizleniyor. Elbirliği ile herkesin mutlu olabileceği bir ülke yaratmamız mümkün iken hayatlarımız bir cehenneme çevriliyor. Bizlerin bölünmüşlüğü, vurdumduymazlığı, önyargıları bir avuç tufeylinin konforuna, rahatlığına yakıt oluyor. Bizler bölünürken, parçalanırken onlar ellerini ovuşturuyor. Çünkü en korktukları şey birleşen halkın gücü.
Önyargılarımıza, gettolarımıza hapsolur isek, sıkılı yumruklarımızı birbirimize doğrultursak, rüçhan hakkının kimde olduğu kavgasına düşersek, birbirimizi suçlamaya, itham etmeye devam edersek hepimiz büyük kaybedeceğiz. Ve bu tartışmanın bir galip geleni olmayacak. Sonradan ah vah edeceğiz, ama atı alan Üsküdar’ı birkez daha geçmiş olacak, son pişmanlık fayda etmeyecek. İyi Parti saflarında bu duyguları, kaygıları bizimle beraber paylaşan milyonlarca insan olduğuna inanıyoruz. Sadece bu partinin saflarında değil her partinin taraftarları arasında böyle düşünenlerin çoğunluk olduğu kanaatindeyiz. Çünkü ülkemizi ve insanımızı tanıyoruz. Bunu retorik olsun diye söylemiyoruz. Kuru bir romantizm içinde değiliz. Aşığın maşuğunu idealize etmesi gibi arzumuzun tutsaklığı içinde de değiliz. Bunun böyle olduğuna sahiden inanıyoruz.
Önümüzdeki tarihi fırsatı heba etmeyelim. Her birimizi önemli görevler bekliyor. Kritik zamanları aradaki köprüleri tahrip etmeden geçirmeye özen gösterelim. Sıkılı yumruklarımızı çözelim. Duygulara değil aklı selime kulak verelim. Taşkınlık yapanları uyaralım. Yeniden birleşmenin, buluşmanın formüllerini araştıralım. Bu ayrılığın bizleri nihai hedeflerimizden uzaklaştırmasına izin vermeyelim. Siyasetin matematiğin en yüksek aşaması olan cebire benzediğini unutmayalım. Hedefe gidecek birden fazla yol olduğunu, önemli olanın hedeften şaşmamak olduğunu gözardı etmeyelim. O hedef medeni bir ülkede insanca yaşayabilmek, en azından bu ülküden taviz vermeyelim. Baki selamlar...