İnsanoğlunda eğer merak duygusu olmasaydı her alanda ilk çağlarda yaşıyor olurduk. Merak duygusu insanlarda düşünme ve tefekküre o da ilme kapı açmıştır. O yüzden de ilmin yarısı merak ise diğer yarısı da güzel soru sormaktır.

            Çocuklar hem merak etme hem de soru sorma konusunda fıtrattan gelen bir tutumla sürekli kendilerini geliştirmektedirler. Onların en iyi şekilde yetişmesi için de sorduğu sorulara bıkmadan, usanmadan makul cevaplar vermek zorundayız. Onları geçiştirmek, yanlış bilgiler vermek onların geleceğini karartacağı için bu konuya özel önem verilmelidir. Onlara seviyelerine göre mantıklı cevaplar vermek onların kişilik gelişimine de katkı sunmak olacaktır.

            Günlük hayatın koşuşturması içerisinde karşılaştığımız zorluk ve engeller bize her zaman yeni kapılar açmıştır. Krizler aynı zamanda fırsat dönemleridir. Bunu iyi kullanır, iyi analiz edersek mutlaka bir çıkış yolu bulmamız içten bile değildir. Teknolojide ortaya çıkan bütün yenilikler; ar-ge, inovasyon ve beyin fırtınaları sayesinde olmaktadır. Ekip ve gurup olarak ortaya konacak sinerji çözüm yolları konusunda itici güç olacaktır. Bir problem ve sorunu çözerken aynı zamanda doğru soruları sormak hem teşhis hem de ilerleme yolunda ivme kazanmamıza yardımcı olacaktır. Doğru soruyu sormak ise bir altyapı ve donanıma sahip olmakla mümkün olacaktır.

            Bizim toplumda çok soru soran kişiler pek makbul kabul edilmezler. Hele farklı fikirler ortaya koyarak buluş peşinde olanlar için yaftamız hazırdır; icat çıkarma! Daha ötesinde ise eski köye yeni adet getirme şeklinde olmaktadır. Bütün bu kalıplar sosyolojik refleksle nesilden nesile aktarılarak gelişmemiz ve ilerlememiz önündeki en büyük engeli oluşturmaktadır. Eğitimin tüm kademelerinde; soran, sorgulayan, araştıran, inceleyen, irdeleyen, farklı bakan, farklı gören ve de farkındalık ortaya koyan müfredata geçmemiz elzemdir. En azından bu yönde potansiyeli olan çocuklar özel eğitime tabi tutularak bu ülkenin geleceği inşa edilmelidir.

            Sivil toplum örgütü, belediye, dernek, vakıf ve hatta işletmelerin bu konuda her şeyi devletten beklemeden elini taşın altına koymaları gerekmektedir. Teknofest gibi oluşumların sayılarının artırılarak toplumun tüm kesimlerine yayılması teşvik edilmelidir.

            Sonuç olarak; tekâmül, gelişme ve ilerleme merakla başlayıp doğru sorularla yol alan bir mefkûredir.  Bütün dünyada mevcut olan düşünce kuruluşları ihdas ederek bu konudaki kabiliyetleri buralarda geliştirmemiz gerekmektedir. Burada oluşan bilgi birikimi ile bir işin nasıl en iyi, kolay ve en verimli şekilde yapılacağı konusu bir standarda dönüştürülmelidir. İnancımız, ilim Çin’de de olsa arayıp bulup diye cevaz verdiğine göre ne duruyoruz artık harekete geçme zamanı gelmedi mi?

            Esenlik dileklerimle,

            Erol Aydın