İlahi Komedya: Cennet
Cennet'deki yolculuğunda Dante'ye Beatrice eşlik eder. Beatrice cennette Meryem'in, Havva'nın ve Yakup'un eşi Rachel'in bulunduğu sırada bulunur. Bu sıra önceki yazıda belirttiğimiz gibi Ptolomaios'cu evren tahayyülüne göre arşı aladaki kutsal gül'dü. Yani Tanrısal ışığın merkezine en yakın bölgeydi. Tanrısal ışık ise üç bölgeye ayrılıyordu. Bunlar Rab, İsa ve Kutsal Ruh'tu. Hıristiyan inancına göre bunlar İsa'nın şahsında tek bir bütünlük oluşturuyordu. İsa insan kılığına bürünmüş Rab'dı. Adem'in yasak meyveyi yemesiyle insanlar ebedi olarak günaha bulaşmıştı. Şeytanın iğvasına kendini kaptıran insan Rab'bin yasağını çiğneyerek günah işlemişti. Günahtan sıyrılmaları için Rab Musa aracılığıyla insanlarla bir akit yapmıştı. Bu akite uyulduğu takdirde insan üzerine bulaşmış günahtan kurtulacaktı.
Ama insan Rabbin aktine uymadı. Akti biçimsel bir yasa gibi anlayıp tözünü kavramaktan kaçındı. Kendi suretinden yarattığı insanın ebedi bir günahla yaşamasına tahammül edemeyen Rab bu defa kendisi insan suretine bürünerek insanlar arasına karıştı. Amacı onlarla yeni bir akit yapmaktı. İnsan İsa'nın çağrısına da kulak vermedi. Onu çarmıha gererek günaha saplandığını itiraf etti. İsa Petrus tarafından Mesih olarak ilan edildiği andan itibaren başına gelecekleri yanındaki havarilerine söylemişti. İnsanlığın günahtan arınması için hiç günahsız olanın feda edilmesi gerekiyordu. İsa'nın çarmıha gerilmesi insanın günahlarından arınması için ödenmesi gerekli bir kefaretti. İsa bu kefareti ödeyerek üçüncü gün göğe yükseldi. İsa Tanrısal ışıktı ve kainatın merkezinde bulunuyordu. Cennet Dante'nin Tanrısal ışığı görmesi ve karşısında nutkunun tutulmasıyla sona erer.
Demek ki Beatrice Tanrısal ışığa en yakın noktada Bakire Meryem'e çok yakın bir yerde oturuyordu. Yanında bulunanlar da hem Musevi hem de Hıristiyan mitolojisine göre kutsal kişiliklerdi. Beatrice'in kutsanması, yüceltilmesi benzeri bir çabaya o güne kadar rastlanılmamıştı. Dante cennetteki yolculuğu sırasında azizelere rastlar. Bu kişiler İsa'nın davetine uyarak bütün dünyevi tutkulardan arınmış kendilerini kiliseye adamışlardır. Komedya onların karakterlerini, fedakarlıklarını, arınmışlıklarını yüceltir, ama hiç birisi Beatrice gibi kutsanmamıştır. Beatrice'i Tanrısal ışığa yaklaştırarak kendisi de Tanrısal ışığa tanıklık ederek Dante aslında kendini yüceltiyor kendini kutsuyordu. Bu çabanın bir benzerine o güne kadar rastlanılmış değildi.
Dante Cennetteki kantolarında buna layık biri olduğuna okuyucuyu hazırlar. Vergilius'un Aeneas'ından başlayarak Roma'nın kuruluşunu ve çöküşünü anlatır. Dominikenlerden ve Fransiskenlerden bahseder. Bu Hıristiyan mezheplerinin kurucularıyla yolculuğu esnasında uzun diyaloglara girer. Yoksuluğu, gösterişten uzaklığı ve saf imanı telkin eden mezhep kurucularını övgüyle anlatır. Onların saf inancının karşısına Papaları ve dünyevi iktidar sahiplerini koyar. Papalık ve krallıklar yoldan çıkmıştır. Entrika, yalan ve hile diz boyudur. Dünyevi olana duyulan tutkular inancı da lekelemiştir. Dante sadece sürgünü sırasında kendine sahip çıkan hamilerinden ve iktidar mücadelesini kaybedenlerden lanetini esirger. Cennetin bazı bölümleri yazarı bilinmeyen Vahiyler kitabı gibidir. Yani apokaliptik yani kıyametimsidir. Vahiyler kitabı dünyanın yoldan çıkmışlığına karşı nasıl lanet okursa Dante'de tıpkı ona özenerek lanetler, beddualar okur. Bu kısımların eserin en etkileyici bölümleri olduğunu da geçerken söyleyelim.
Artık siyasetten, kamu yaşamından uzaklaşmış Dante'de nostalji duygusu da giderek yükselir. Geçmişe, Floransa'ya olan özlemi depreşmeye başlar. Dante büyük dedesi ile karşılaşır. Kendini küçümseyenlere, soylu olmadığını iddia edenlere onun aracılığıyla cevap verir. Ünlü ailelerin yok oluşlarını, tükenişlerini anlattırarak yaşayanları da benzer felaketlerin beklemekte olduğunu söyletir. Hakkındaki asılsız iddialara, sırtına yapıştırılan hükme bu şekilde itiraz eder, kendini aklamaya çalışır. Yer yer kendi akıbeti ile Floransa'nın tarihini özdeşleştirir. Başına gelen haksızlıklar nedeniyle Floransa iflah olmayacaktır.
İlahi Komedya daha önce de belirttiğimiz gibi felsefenin, teolojinin, mitolojinin ve bilginin diğer alanlarının kapsandığı bir yapıttır. Dante bazan bir teolog gibi bazan da bir felsefeci gibi söz alır. Düşünce ustası Aqunialı olmakla birlikte onun sıradan bir taklitçisi değildir. Dante özgün fikirleri, akıl yürütmeleri bulunan biridir. Tüm bu alanlar arasında çok rahat mekik hareketleri yapar. Beşinci kantoda yaptığı istenç, seçme özgürlüğü, sözünden cayma bahisleri dikkat çekicidir. Burada aklı yüceltir ve seçme özgürlüğüne sahip olanların akıl yetisi ile donatıldığını iddia eder. Tanrının cömertliğine uygun biçimde insanlara dağıttığı en önemli yetinin seçme özgürlüğü sayesinde kullanılabilen akıl yetisi olduğunu söyler. Dante tartışmanın hem teolojik hem felsefi yönüne değinir.
Dante komedyanın sonuna yaklaştıkça ömrünün de sonuna geldiğini hissetmektedir. Yapıtı tamamlamak ve onun aracılığıyla adını ölümsüzler arasına yazdırmak yegane gayesi olmuştur. Yirmi beşinci kantoya içinde biriken bu duygularla başlar ve şöyle der: ' yerin de, göğün de desteklediği - ve yıllardır beni eriten - kutsal şiir eğer, kendini düşman bilen - kurtların açtıkları savaşın, kuzu gibi - uyuduğum o güzel ağıldan gitmeme - neden olan acımasızlığını dize getirebilirse; - ağarmış saçlarımla, bambaşka bir sesle - döneceğim oraya, vaftiz kurnamda - şiir tacı giyeceğim başıma; ' Şiiri bitirmek Dante'nin tüm ömrünü almıştır. Ömür bir yapıtı ortaya çıkarmak için yaşanmıştır. Şairin hayatı şiire amade kılınmıştır. Şair şirinin buyruğu altına girmiştir. Bunun için saçlarını ağartmıştır. Ama tüm bunları başına şiir tacını takınmak için yapmıştır. İmrenmeye değer bir çaba değil mi?