İbrahim Çenet programının deşifresi
Geçtiğimiz günlerde Küçüksaat TV'de Yüksel Mert'in konuğu olan İbrahim Çenet programının detaylarını Yüksel Mert derledi
İbrahim Çenet kimdir: Çardak köyü / Osmaniye de 1949 yılında doğdu. İstanbul Üniversitesinde hukuk, Paris Sorbon üniversitesinde edebiyat ve dil okudu. Politikacı , yazar . Uzun yıllar cezaevlerinde tutuldu.
Anadolu Halk Bilim Kültür Akademisi kurucularından. 2000 yılından beri devam eden Özgür film festivali ve 'Özgür İnsan Ödülü ' kurucu ve yöneticilerinden. Ayrıca Yaşar Kemal anısına etkili ve anlamlı edebiyat etkinliği organize edenlerden. Belgesel filmler yapımcısı.
Yerelden Evrensele adlı ; bilim , halk bilim,tarih , arkeoloji, sosyal ve toplumsal coğrafya dergisi kurucu üyelerinden.
Evli üç çocuğu ve iki torunu vardır. Kendi ifadesiyle: -Tohumun içinde ki uc kadar küçük. Algıladığı evren kadar büyük birisi.
-Size neden “Yiğit Çukurovalı” diyorlar?
-Bende merak etmiştim ve sordum:
1 – Çocukluğumu tanıyanlar : Sen dediğini yapmaya çalışan bir çocuktun
2 – Bugünün büyükleriyse. – Sen 60 yıllık bir direncin sembolisin demişlerdi.
Bir şiirimdeki bir dörtlük belki bunu anlatıyor : Paylaşmak mutluluktur / Acıyı işkenceyi bile / direnmek soyluluktur / haine, diktatöre.
-İbrahim ÇENET’in zihninde insan ne anlam ifade ediyor?
-Beslenme. Uyuma. Çalışma ve üretim kapasitemi yani çevresel ve toplumsal durumuma uygun bilinç ve davranışımı ifade ediyor.
-Evdeki İbrahim ÇENET?
-Sokaklar, Insan kalabalıkları, Cezaevleri, Ağaçlar, Pınarlar ve dağlar evimdir benim. 40 yıla yakın aynı eşle yaşayan ; ayrıca evli, üreten, üç çocuk ve torunlarla.... birlikte maddi manevi yaşayan bir insan ve evi.
-İbrahim ÇENET prespektifinden Adana?
-Ah bu çok önemli. Adana. Çukurova. Doğası, iklimi, İnsanı ile beni oluşturan büyük bir etken..... Siz bugün insanların pek çoğunun sefil ve mutsuz olduğuna bakmayın, geçecek bunlar. Adana – Cukurova masallarda olan olması gereken cennet bir bölge, kisaca büyük uygarlıklar oluşturmuş Adanalılar. Hangisini anlatmalı, Luviler ,,,,, Ah o büyük Luvi, ALUVI ler, ışıktan gelen , ışıktan oluşan insanlar topluluğu, Beş bin yil önceleri Amanoslarda hüküm süren , Çukurovaya sarkan SÜMER uygarlığı. Ya Çukurovada ki ZALPA uygarlığına ne demeli. Puduhepa'nin Kizzuvatnalıları bir kültür yumağı' 3300 yıl önce kadın – erkek eşitliğini sağlamiş, tip fakülteleri . Hastaneler kuran- insandan insana bacak naklettiklerini yazan insan uygarlıgı Adanalılar, Aratos, Pedenius Dioskorides hangi bilimciyi saymalı. Ya Çukurova mitolojileri. Ya Karacoğlan, Dadaloğlu, Orhan Kemal, Ali Püskllüoğlu . Muzaffer Izgü, Abidin Dino. Ruhi Su, Yilmaz Güney …... Hepsi Anadoluya yar olmuş evrensel değerlerdir. Bu soru bir derya demektir.
-İbrahim ÇENET’in davası nedir?
-Toplum için çalışıyorum, davam toplum derler. Ben kendim için çalışıyorum, benim davam kendim.
Nasıl ?
Miden açsa, barınacak yerim yoksa, insan yada hayvan her türlü canavardan korunağım yoksa, toplayamıyor, üretemiyor, uyuyamıyor, sanatsal kültürel ve duygusal doyumsuzluklar içindeysem ,,,,,, nasıl insan olayım Nasıl mutlu olayım .
Şöyle bir örnek verelim : Benim çıplak ayağıma ağulu bi karaçalı dikeni battı. Acı veriyor. Nasıl mutlu olayim. O dikenden kurtulmak gerek. Peki bir gurup insanla yaşiyorsun ya da hadi aile ile yaşiyorsun, Eşiyin yada çucuğunun ayağına aynı diken battı ve acıdan uğunuyor, o dikenden o acidan kurtulması gerek o eşin o insanın o çucuğun ki mutlu olasın, Işte Ibrahim Çenet in davası ortaya çıktı.
Kendi mutluluğum yakın yaşadığım insan , aile, toplumun mutluluğu ile yakından ilgilidir,
Son tümce .İIbrahim Çenet in davası: Insanın insan tarafindan sömürülmediği , hep beraber üretilen , hep beraber tuketilen insanca yaşanılan, beslenme, barınme, korunma, kültürel ve duygusal doyum içerisinde insanca yaşamadır,
– Yerelden Erensele dergisinin çıkış amacı nedir?
-Önce yerel – evrensel ilşkisine ait bir söz: Derler ya , yerel evrenselde Evrensel yerelde. Benim bir sözüm var : Ben evren için ne isem, evrende benim için o. Madde , doğasal durum ve insansal oluşum hep ilişki içindedir. Sizinle şu an yaptığımız yada bizleri dinleyen insanların ilişkisi durumu çok uzun zamanlarda oluşturulmuştur. ...Yerelden Evrensele dergisi Anadolu Halk Bilim Kültür Akademisi'nin aylık bir yayın organıdır. Çukurova değerlerini işliyoruz ve buradan evrensele ulaşıyoruz. Derginin çıkış amacı yerel ve evrenselin etkileşimini anlatmaya çalışıyoruz. Yaşar Kemal hep Çukurovayı anlatmıştır ama onun anlattıkları evrensel değerlerdir.
-Yüzerek Yunanistan’a kaçtığınız bir efsane mi yoksa gerçek mi?
-Kaçtığınız yerine geçtiğiniz diyelim. Şaka bir yana . Gördüğünüz gibi ben ağır sakatım, hani engelli diyorlar. İnsan zorda kalırsa ,isterse yapar. Bende bu sakat halimde , kovalıyorlardı beni, tutup hapse atacaklardı, bende can yeleği olduğu halde , belki yanıbaşımda yunus balıkları belki köpek balıklarıda olduğu halde Yunanistana geçmiştim .
-İbrahim ÇENET neden yazıyor?
-Beş bin yıl önce atalarım Sümerler, şöyle bir atasözü oluşturmuşlar : ' – Bilmiyorsun niye öğrenmiyorsun, biliyorda öğretmiyorsan neye yaradı '. Bende neden yazıyorum ? Var olmak için , daha doğrusu var olduğum için . Ben atam, ötem, halim ve geleceğimle bir bütünüm. Tarih diyoruz, yazılı tarih.Tarih sadece vurduyu- kırdıyı anlatmak değil ; töreyi, üretimi, sosyal ilişkiyi anlatan tarih . Bunun için önemli bir olgu ; uygulamak, konuşmak, yazmak.
-Anadolu Halk Bilimleri Kültür Akademisinin kuruluş amacı nedir?
-Adı üstünde , halk bilim, kültür ve Akademisel çabalar. Halk ve bilim önemli . Üzgünüz ülkemizde ki her açıdan farklılaşma , yozlaşma çok büyük. Eşitsiz , adaletsiz bir düzen var. Bu düzenin değişmesi gerek. Bizde bir gurup insanla bu konuda temada bir Akademi kurduk. Neler yapıyoruz : Halk bilim ve başka adıyla toplum bilimleri derliyoruz, yorumluyoruz, bu konuda kanlı – canlı çalışmalar yapıyoruz, belgeliyoruz. --- Belgesel flmler yapıyoruz. ---Özgür Film festivalleri düzenliyoruz. Özgür insan ödülü veriyoruz. Yaşar Kemal anısına kültür – edebiyat çalışmaları yapıyoruz. Yerelden evrensele adlı ınt üzerinden aylık bir dergi çıkartıyoruz.
----- Akademi bünyesinde Yüksek mastır tezleri ve de Doktora tezleri hazırlatıyor ve belgeliyoruz. Ama bunlar özgürce yapılıyor. Yani sonuç olarak Özgür bir Halk Üniversitesi gibi çalışıyoruz. Gerçekten özgür......
-Bir Uzman olarak, Ülkemizin Edebiyat ve dili hakkında neler söylersiniz?
-Dil çok önemli. Dil, bir ülkenin bağımsızlığıyla çok yakından etkilenen bir olgudur dil. Dilimiz çok kötü durumda . Ülke bağımsız değil, dilde tutsaktır. Dilimizde Arapça, farsça sözcükler çoktu, Avrupa dillerinden de çok sözcük karıştı. Şu şirketlerin adlarına bakın, küçük esnaf bile hiç anlamadığı isimler koyuyor iş yeri adı olarak. Bu konuda Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu nu düşünelim.
-Çukurova’da okkalı küfürü tetikleyen sebepler nedir?
-Bu konuda bizim Akademinin dergisi Yerelden Evrensele dergisinde iyi bir makale yazmıştım. Bu kadar verimli bir topraklarda , denizleri, toprakları, dağları, yaylaları güzel , ırmakları bu kadar güzel verimli yerlerde bu kadar çileli yaşarsa insanlar, ne yapsınlar küfrediyor . Kurulu düzen dinlerin herkesçe bilinen genel ve iyi sayılacak kurallarına hiç uymuyor ve de çok dindar geçiniyor ; o zamanda insanlar o düzenin ve bu adaletsiz düzeni savunanın ilk önce dininden başlıyor küfretmeye. Küfür sosyolojik, toplumsal ve ekonomik bir olay.
-Türkiye’de sol ve sağın misyonu?
- Eskiler bir yana topraklarımızda 150 yıldan beriyi alalım. Sol , yurtseverlik, Padişahlığın çirkefliği , çıkarcılığına direnmek demektir. Jön Türkleri alın örnek olarak alalım. 1900 lere geldiği zaman yenilikçiliktir sol. 1920 lere geldiğinde , ülke işgal edildiğinde isyana ve savaşa kalkmaktır sol. ….. Sağ ise her türlü tutuculuktur, eşitsiz olan kurulu düzeni savunmaktır sağ anlayış.
Günümüzü alalım ….. Nazım Hikmet soldu. Neler çektirmedik ona onun gibi insanlara , hapislerde çürüttük. Şimdilerde kimler ondan şiirler okumuyor ki. Denz Gezmişler, Mahir Çayanlar, Ulaş Bardakçı’lar ı kurşuna dizdik, 22- 23- 25 yaşında ki bu gençleri meçlis oylamalarıyla ipe çektik, boyun kemiklerini kırmak suretiyle idamlar ettik. Şimdilerde Deniz Gezmiş adına övgüler düzüyor sağcılar bile. Onların adlarına heykeller , parklar yapıyorlar. Deniz , Mahir , Ulaş vb adları taşıyanlar ordular oluşturacak kadar çok. İşte sağın misyonu da çıkar ve sömürü üzerine kurulu düzeni savunmak ve onun gönüllü askerliğini yapmak. Sol ise, her türlü emperyalist işgale karşı olmak , adaletsiz düzene isyana kalmak , insan sevmek , ülke seven olmak ve fedakarca uğraşmaktır . İşte iki misyon .
-Yılmaz Güney ve Deniz GEZMİŞ’le anılarınız?
-Yılmaz Güney ve Deniz Gezmiş ile ilgili anılarım var ve de çoktur. Bunları burada uzunca anlatmak zaman konusu aynı zamanda.
Deniz Gezmiş ile aynı okulda , aynı sınıfta idik. 1967 – 68 lerden söz ediyorum. 1961 anayasasında üniversiteler özgür birer eğitim kurumlarıydı. Bunları o zamanın milliyetçi Cephe hükümetleri geri almak istedi. Bizlerde çağa yakışan öğrenciler olarak bunlara karşı çıktık tabi. Karşımızda milliyetçileri ve bir ara meçlis başkanlığı yapan İsmail Kahramanın MTTB ni bulduk. Deniz Gezmiş ve ben gibi insanlar ABD 6. filo donanması ve askerlerinin protesto edilmesi kampanyasında , kavgasında Şu anda ülkeyi yönetenlerin yönlerini 6. filo askerlerine dönerek dua ettikleri gibi anılar çok.
Ayrıca ben 6 mayıs 1972 de Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan gibi devrimcilerin idam edilmesi için protesto etkinliklerine katılmıştım.
Yılmaz Güney de bu ülkenin çok önemli bir emekten yana devrimci insanlarındandır. Osmaniyede Yılmaz Güney için çekilen filmlerde 1965 lerde onlara yardımcı olarak bulunmuştum. Sonraları 1972 – 74 de İstanbul Selimiye kışlası cezaevi olarak kullanılan kalede birlikte hapis yatmıştım. Onunla bir anı : Cezaevinde Yılmaz Güney şöyle diyordu : ---' Ben iki İbrahim in belgesel filmini yapmadan ölmememliyim , diyordu. İbrahim Kaypakkaya ve ben
-“Deniz, Mahir ve İbrahimi göğsümde taşıyorum” tümcesini açar mısınız?
-Ülke olarak Evrensel Hukukun neresindeyiz?
-Gerisindeyiz demeyeceğim. Çünkü ülkede hukuk kalmadı, şöyle ki. Ülkede evrelsel hukukun karşıtı islam hukuku bile yok . Şeriat hukuku bile yok. Nasıl bir hukuk var ülkede. İslam öncesi zamanların Afrika kabile reisi hukuku + Arap Vahabi hukuku + tek kişilik padişahsal hukuk var … ..Bununda evrensel hukukla hiç bir ilişkişsi yoktur.
-Adalet neden mülkün temelidir?
-Mülk ne demek,, Hani mal- mülk diyorlar ya, Türk dünyasının çok önemli bir anlayışı var, Doğa, içindekilerle herkesin, Toprak işleyenin su kullananın, Bu Türklerle ilişkili olan herkesin özellikle çok yakın akrabalarımız olan Kıziıderililerinde sözü. Çukurova ve özellikle Amanos Dağları Ulaşlilarında bir ata sözü var: Atımı bağladığım ateşimi yaktığım yer yurdumdur derler,
Oysa mülk topraklar, sular – hava ve özellikle içinde yaşayan böcekler, hayvanlar ve insanlarla birlikte mülkü oluştururmuş, Bir anlayışa göre işte bu tarifteki mülk egemenin ağanın, şeyin padişahındır. Böyle bir anlayışlı toplumun kuralıda böyle olur. Onların adaleti mülklerinin temelidir.
-Yargı bağımsızlığının anlam ve önemi?
-Derer ki demokraside, burjuva demokrasisisnde ana prensip ; yasama, yargı – yürütme ayrı olmalıdır. İyi şimdi kim söyler ki Ülkemizde bunlar ayrıdır. Tersine tüm erkler tek elde toplanmıştır. Zaten bugün ki rejimin adı ,, Cumhurbaşkanlığı hükümet ( yömetim ) sstemidir. Böyle olunca da yargı bağımsızlığı yoktur.
-İbrahim ÇENET perspektifinden ÖZGÜRLÜK nedir?
-Özgürlük , kaybedildiği zaman değeri anlaşılan şey. Bence özgürlüğün temel olgusu, eşitliktir. Birlikte üretip birlikte tüketilen , üzüntü ve kıvançları birlikte algılayan insanlar topluluğu . Özgürlük , doğal insansal yaşama birliğidir.
-Yaşar Kemal’in size elleriyle kebap dürümü yedirdiği doğru mu?
-Evet doğru …...
-Özgür film festivali ve özgür insan ödülü hakkında neler söylemek istersiniz?
Anlat bunları...... Özellikle Özgür İnsan Ödülü kimlere verildi bugüne kadar.....Adlarını say......(Ayrıntılar Videoda)
-İbrahim ÇENET siyasi yelpazenin neresinde duruyor?
-Davranış bilimlerinde sırasıyla beş öge vardır . Beslenme , barınma, korunma, kültürel doyum ve duyguların doyurulması.
Bence bizim gibi ülkelerde bu sıralamanın en önceli siyasi düşünmek, politika . Ülke yönetimi evrensel akıl içerisinde insancıl bir şekilde değişmeden davranış bilimlerinin saydığı olgular işlemeyecektir.
Siyasi yelpazenin neresindeyim: Emekten yanayım. Yurtseverim, emperyalizme karşıyım …. Bu konuda canla başla çalışmak gerek. Bende onu yapmaya çalışıyorum. 1965 yılı yani 17 yaşımdan beri yani 56 yıldan beri.
-Peki iktidar sana sıkıntı veriyoırmu ?
-Defalaca aldılar, yargıladılar, hapisler yaptılar, sürgün yaptılar... geri geldim , aynı devam. Bana verilen sıkıntılara bir tek örnek vereceğim : Sakatım, engelliyim , emekli olmak istiyorum ,ne yapmam gerek dedim.
Yanıt : 1 – İlk sigortalı olman ile başvuru arasında on yıl geçecek 2 – en az beş yıl sigorta pirimin olacak 3 – Devlet yada Üniversite hastanesinden en za % 60 sakat raporu alacaksın.
Aynen deneni bekledim ve yaptım. Osmaniye devlet hastanesinden ve Balcalı Üniversite hastanesinden % 96 sakat raporu aldım ve ---- Etmediler emekli......
-Türkiye’de Kültür, sanat, edebiyat?
Evrensel bir kural vardır … Ekonomik üretim biçimi politikayı belirler , politikada kültürü ( edebiyatı , sanatı ) belirler. Ekonomi yerli ve milli olmadığına göre politikada ulusal değil dolayısyla kültür , edebiyat, sanat ta ulusal değil yani bizlerin halkın edebiyat sanatı değildir.
-İbrahim ÇENET aynaya bakar mı eleştiri konusunda neler düşünüyor?
-Aynaya bakmam lazım, eleştiri yapmam gerek. Yapıyorum da . İşte birileri, bu ucube düzeni değiştirmekte pekte başarılı olamıyoruz. Bu bozuk düzen için ülkeyi yönetenleri eleştirmek yetmiyor, onların işi işbirliği yaptığı uluslararası sermayenin programını uygulamak.
Bu bozuk düzen için bunlara oy veren insanlarıda eleştirmek yetmiyor. İnsanlar uyuşturulmuş, korkutulmuş.... Seçimlerde ne hileler döndüğü bilinir. Seçimlerde kimlerin oy verdiğinden çok kimlerin saydığıdır.
-Çukurova değerlerine sahip çıkıyor mu?
-Türkiyenin kendisi değerlerine sahip çıkamıyor ki Çukurova değerlerine sahip çıksın. Bir zamanlar Çukurova pamuk deryası idi. Narenciye cenneti idi. Her yer dokuma fabrikaları ile doluydu. Şimdi durum ortada …..
-İbrahim ÇENET’in pişmanlıkları?
-Önce övünçlerimden , umurlarımdan söz edeyim. İyi ki emekten, insanlıktan yana olmuşum. İyi ki yurtsever olmuşum emperyalizme karşı olmuşum. İyi ki 55 yıldan beri bu amaçla tüm sıkıntılarına karşın onurla mücadele etmişim. İyi ki sevenlerim var , sevdiklerim var.
Pişmanlıklar olsa olsa bu konuda daha fazla savaşamamak , bazı arkadaşların yılgınlık gösterip geriye çekilmelerini engelleyememek. Belki bazen fazla iyi niyetli olmam . Güzel arkadaşlarımdan bazıları bana , fazla duygusal olduğumu söylerlerdi.
Ben aslında birazda insan üstü Deli biriisyim. Benim yaptıklarımı belki akıl ve mantık içinde değerlendirmekte zor. Bu kadar baskı, bu kadar skıntı içerisinde ciltler tutarında her konuda kitap yazmak, Ünüversite gibi bir Akademi kurumunu yönetmek. Kırk yıla yakın aynı eşle yaşamak üç çocuk ve torunlar sahibi olup üçününde ünüversite eğitimi aldırıp evli , işli akıllı çocuklar yetiştirmek. Bunlar kolay olmasa gerek.
-Türkiye’de sol bitti mi yada sol neden paramparça?
-1991 de bir ara Paristeydim, orasının bir kahvesinde diyelim konuşuluyor, sosyalizm bitti diyenler oldu. Fransız garson kız ; --- Ne sol, sozyalizm bitti mi ? Bu aşk bitti der gibi bir şeydir. Aşk bitermi , dedi. Sol parçalı ama bitmedi. Dünya da son 30 kadar yılda solda bir düşüş ve dağınıklık oldu. 30 yıl bir insan ömrü için uzunca bir zamadır. Ancak toplumların ömrü için bu uzun değildir.
Ancak şu an dünyada sol , sozyalizm hızlı bir yükselişe geçti.
-Hukuk açısından sosyal medyanın artıları eksileri?
-Hukuk açısından resmi medya acıklı durumda . Hani , 'havuz , yandaş medya ' denen olgu Bu medya maaş ve rüşvetle çalışıyor. Bunlar açıktan hemde miktarlarla yazılıyor.
Ancak konumuz sosyal medya. Sosyal medyanın artıları daha çoktur. Örnekleri belli. Gerçi kurulu düzen tarafından maaşlı , akşama kadar bilgisayarın başında oturup düzeni savunan yazılar notlar yanıtlar yazmasına iş verilen ücretli insanlar vardır. Olsun genede sosyal medyanın artıları vardır.
-Haklı olmak mı haklı çıkmak mı sizce hangisi?
-Haklı olmassan haklı çıkamazsın zaten. Haklı olmak yetmiyor. Mücadele edeceksin ve kazanacaksın. Şu an Türkiyede haklı olan çok insan var ama haklı çıkamıyoruz. Neden gereği kadar mücadele edemiyoruz ve haklı da çıkamıyoruz.
-İbrahim ÇENET, bu günkü siyasetin jargonunu nasıl değerlendiriyor?
-Bugünkü siyasetin jargonunun beğenecek tarafı yok. Hergün yazıyorlar , --- siyaset –mafya – ticaret , diye . Mafya yönetime tümden asli ortak olmuş. Mafyanın jargonu belli. En yetkili siyaset insanlarının bile çoğunun dili - jargonu, söylemi lumpence .
-İbrahim ÇENET’in kitabında vefa?
-Vefa , sadıklık , söz, önemli insansal bir özelliktir. En küçük aileyi düşünelim. Aile bireyleri daha da küçükten alalım kadın ve erkek birbirine sadık olmazsa , saygı duymmazsa o aile yaşarmı, uyuşuyor gözüksede mutlu olur mu? Olmaz. Bu bir topluluktada böyle . Bir ülkeyi oluşturan insan topluluklarında da böyle. İnsan verdiği sözde durmalı, ölüsüne – dirisine saygı duymalı vefa göstermeli.
-İbrahim ÇENET neye ağlar neye güler?
-Ben genellikle iyimser bir insanım. Biraz kılasik bir yant olacak ama ülkemiz öyle bir bataklıkta yüzüyor ki Anadolu Selçuklularının ve Osmanlıların son zamanlarını yaşıyor. Ağlamayı bile unuttuk, ağlasakta icçmize akıtıyoruz yaşlarımızı. Gülmek yaşamın bir parçası ve hal böyle
olunca gülmeyide unuttuk. Bireyler olarak toplumada kendimizede yabancilaşıyoruz.
-Yaşamımızı kirleten üç önemli şey nedir?
-İnsanlar şeytanlaştırıldı, insanlar kişiliksizleştirildi, insanlar şeyleştirildi yani eşya gibi katılaştırıldı. Duygudan, özlemden, yaşama sevincinden uzaklaştırıldı.
-İbrahim ÇENET penceresinden Ülkemizde belediye hizmetleri?
-Ülke yönetimi genel olarak bir sistemdir. Belediylerin biraz göreceli farklılığı var ama nereye kadar. Belediyeler sömürü , çıkar makinaları olmuş. Bir okçuluk derneğine bile akıllara sığmayacak kadar para akıtmışlar.
Ancak son iki sene önce ülkede gına gelen insanlar bir demokrasi birlkteliği oluşturdular ve önemli belediyeleri aldılar. Ülke yönetiminin kötü çemberinde olmasına karşın insanlara çok iyi hizmet veriyorlar. Acaba azıcık bağımsız bir yönetimde belediyeler insanlara çok daha hizmet yapacağı görüldü.
-Neden hep düştükçe düşünürüz?
-Düştüğümüz doğru , ortada . Ancak düşündüğümüz biraz doğru değil. Her düşünen düşündüğünü yapamaz ama düşünmeden de iyi şeyler yapamayız. Düşünmek iyi şeyler yapmanın kıvılcımlarıdır.
Bu soru aslında şöylede sorulabilrdi : Neden hep düştükçe daha fazla düşüyoruz ?Havaya atılan bir taşı havada tutmak zordur. Düştükçe düşer.
-Adananın Osmaniye’nin lobisi var mı?
-Lobisi varmı bilmiyorum ama fobisi var. Lobi ne demek , orasının iyiliğine propoganda yapan, Adananın , Osmaniye nin yararına işler çeviren insan gurupları. Bundan fazla bilgim yok. Tek kişi yada beş on kişinin yararına raporlar hazırlayan guruplar var. Tüm ülkede bile tüm ana ihaleleri alan beş tane ana holding var. Bu beşliye birde daha genişçe çember yapsan kaç kişi eder. Fobi ise korku ve fobi gurubu korku gurupları ….işte bunlar çok.
-En son okuduğunuz kitap?
-Kapitalist dünya düzenini okumak , anlamak zorlaştı, ülkemizde ki bu ucube , kapitalist + çağlar öncesinin Afrika Sudan kaynaklı Vahabi yoz anlayışı zaten Arap saçına döndü okusamda anlayamıorum, şmdi en son yeniden yeniden kendimi okumaya çalışıyorum, Yani okumakta olduğm elimde kendim var, Kendimide kaybetmek istemiyorum,
Şu an okuduğum kitap Radi Fiş 'in “Bende halimce Bedrettinim.”Bu kitabı daha önce okumuştum ancak yeniden okuyoırum.
-Tavsiye edeceğiniz kitap?
-Anadolu Bektaşligi. --- okunacak en iyi kitap insandır, demiş yani insani okumasını bilmek gerek demiş Küçük ama dünyayı' ülkemizi anlamak , okumak gerek. Bir Japon atasözü: – Ölen her insan bir kütüphanenin yok olmasidir, diyor. Bu soruya ek olarak insandan sonra mı belkide önce yada insanla birlikte DOĞA yı incelemek , okumak gerek, Her aşamada, her durumda doğa okunmalı iklim değişikliği. GDO lu ürünler, çevre felaketi,,,,,, yada hala doğada ki güzel durumları gözlemlemek . Okumak gerek.
-En son gittiğiniz sanat etkinliği?
-En son gittiğim , gördüğüm sanat etkinliği korkunçtu, trajedi yani acıklı idi. Olur diyeceksiniz öyle sanatta var. Şöyle gittim daha doğrusu gördüm bu korkunç sanat etkinliğini... Geçen hafta yurt içi ve yurt dışı yolculuğum oldu uçakla. Uçak Bulgaristan, Trakya deniz kıyısından uçarken kıyılarda Müsülaj dedikleri deniz salyası Karadenize ulaşmıştı. Hele İstanbul çevresi ve tüm Marmara denizi sadece kıyılar değil neredeyse tümden deniz hemde kalın bir kirli köpük tabakasıyla kaplıydı. Denizde yüzmek ,beğeni seyiri bir yana, denizde ki canlılara ne oksijen nede güneş ışığı gitmiyordu.
Gene en son gittiğim sanat etkinliği Osmaniyede , günün her saatinde ve özellikle geceleri renkli ve eğlenceli acıklı oyundur. Osmaniye Organize sanayi bölgesinde özellkle geceleri demir çelik fabrikalarının bacalarından renkli , bol kükürt vb. gazlı ışıklar alevler gökleri aydınlatıyor. Olsun diyecekler olabilir ama havaya salınan gazlardan dillerimiz uyuşuyor, meyveler vermez oldu..... İşte böyle sanat oyunları en son gördüğüm.
-İbrahim ÇENET ölüm hakkında neler düşünüyor?
-Ben, doğum ve ölüm tarihleri arasında insanlar için , doğa için güzel yararlı şeyler yapmışsam , pekte ölmeyeceğim ki. Tersine yaşıyorum dendiğim zaman , silik, anlamsız bir olguysam zaten yaşamamışım ki öleyimde , ölüm hakkında bir şeyler söyleyeyim.
Asyada 2500 yıl önceki Konfiçyus, Anadoluda 600 yıl önceki Şeyh Bedtettin ölmedi ki onlar yaşıyorlar. Pek yenilerden bir örnek. Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı ve bunun gibilerin adlarını taşıyanlar bir ordu oluşturacak kadar çokturlar o zaman onlar ölmediler.
-Emir Hak vaki olursa Mezar taşınıza bir cümle ne yazdırmak istiyorsunuz?
-Yaşarken dediğimiz zamanda ne insanlar için, ne çevre için bir şeyler yapmamışsak
…. demek yaşamamışsız ki o zaman ölmeyeceğizde.
Mezarada gerek yok , taşa bir şeyler yazmayada gerek yok. ….Tersine insanlar için doğa için çevre için dişe değer kalıcı bir şeyler yapmışsak yazılı mezar taşları her yerdedir, çokları sizi yazıyor, konuşuyor demektir.
Düşünelim Karacoğlanın mezar taşına gerek varmı, onun üzerine bir şeyler yazmaya gerek varmı. O çok yerdedir zaten.
ÖZDEYİŞLERİ
-Yaşamsal huzur cennet! Psikolojik huzur tanrıdır. Birisi olmadan diğeri olmaz.
-Özgürlüğe giden yolun başlangıcı beyinden geçer…
-Çalımına bak; solucan olamaz yılanlık taslar..
-İnsanı öldürebilirsin hatta güzeli ama güzelliği asla…
-Şiir: canın ve duygunun sese ve söze dönüşmesi.
-Müzik: Sessiz uygarlığın uyumlu çığlığı
Tiyatro: Doğaya, başkasına insanın kendi kendisine öykünmesi yaşaması
-Anadolu ve çevresi: yeryüzünü aydınlatacak önemli bir ışık
SÖYLEŞİ LİNK: https://www.facebook.com/1527017924/posts/10225752095938930/?d=n
MERTÇE PAYLAŞIM
KÜÇÜK SAAT TV 22 HAZİRAN 2021
ADANA/ TÜRKİYE
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.