Güzel Yurdumun Güzel İnsanları - 3 - Günümüz Kahramanı: Hakan Özkan
Tarihsel sürecin yeni kahramanı, kendi ekmeğini, hile hurda karıştırmadan kazanan insan tipi olmuştur
Kahraman İnsan figürü her dönem değişiklik göstermiştir.
Dede Korkut Masalları’nda Oba’ya musallat olmuş Tepegöz’ü etkisiz hale getirmek bir kahramanlıktı: Basat bunu başardı.
Savaş halinde düşmanın kale burcuna çıkıp bayrak dikmek kahramanlıktı: Bu da Ulubatlı Hasan’a kısmet oldu.
Çanakkale’de, Galiçya’sa daha saysız sınır boylarında kahramanlar tarihi mal oldular.
Kahraman ve kahramanlık sürekli olarak şekil ve nitelik değiştirdi.
İşgal kuvvetlerine karşı koymak bir kahramanlıktı.
Sonra üretim yapan işçi ve köylü birer kahraman oldu.
Zamanla kendi kahramanlarımızı unuttuk. Kahraman ithal etmeye başladık: “Süperman, Batman, Kolsuz Kahraman, Malkoçoğlu, Rocky vs…”
Şimdi bütün bu kahramanları gölgede bırakacak yeni bir kahraman tipi oluştu: Kendi ekmeğini kazanan anne ve babalar…
Tarihsel sürecin yeni kahramanı, kendi ekmeğini, hile hurda karıştırmadan kazanan insan tipi olmuştur. İster mühendis, ister politikacı, ister simitçi, ayakkabı boyacısı her kimse, ekmeğini hile, hurda yalan karıştırmadan kazanıyor ise kahramandır.
Bu yazı dizisini bu kahramanlar oluşturmaktadır.
Bu gün size bu kahramanlardan “Hakan Özkan”ı anlatacağım…
Yaklaşık 4 – 5 yıl önce mahallemizde tavuk döner ve tost yapan işyeri açtı. Her gün görüyorum. Evimin yolu üzerinde...
İlgimi çeken en belirgin özelliği iş yerinin çok temiz olmasıydı. İş yerinde kapaklı, gizli saklı hiçbir şey yok. Gıda maddesi üretip satan bir iş yeri için bu özellik çok önemli. Bu açıdan güvenilir bir yer.
Belirgin ikinci özelliği ise sabırlı, kararlı, inatçı bir işletmeci olmasıydı.
Nereden mi biliyorum?
Bunu kendisi ile yaptığım sohbette anlatacağım…
TOST ARTIK MÜKELLEF BİR ZİYAFET
“Evet Hakan Özkan kardeşim, bu işyerini ve hikayesini senden dinleyelim?”
“Siz de biliyorsunuz. Bir iş yeri açınca hemen ertesi gün semeresini almıyorsunuz. Kalitenizi tanıtmak gerekiyor. Bu da zaman alıyor. Hem kuruluş maliyeti hem de tanıtım için geçen sürede karşılaştığımız sıkıntılara sabrettik.
Çevrede birçok tavuk dönerci açıldı. Olsun… Beni ileriye taşıyan, tost çeşitlerinde yenilik yaptım. 20’ye yakın tost çeşidi var. Artık bunlar müşterimiz tarafından biliniyor. Klasik tost anlayışını kökünden değiştirdik. Tostu mükellef bir ziyafet haline çevirdik. Ve açıldığımız günden beri evlere servis yapıyoruz”
“Farkındayım. İşler açılacağı zaman beklenmedik aksilik… Pandemi…”
“Evet, pandemi süreci, özellikle geçen yıl bizleri çok mağdur etti. Dolar, döviz, altın fiyatlarından ve piyasa durgunluğundan söz edildi. Ama bizler gibi esnafların sorunu bu gürültüler arasında kayboldu. Biz birikimleri olan kimseler değiliz. Dükkânımız aylarca kapalı kaldı. Gelir sıfıra düştü, ama kira, elektrik, su, vergiler gibi sabit giderlerimiz yerinde durmadı. Bazen iş yerini gelip açtık ama maalesef satış yapamadık. Bu sadece benim değil, benim ayarımda olan binlerce esnafın sorunuydu. Yine şükür diyorum, sabrettim… Sabrettim ve sabrettim… Hem de inatla… Bu gün yavaş yavaş hareketlenmeye başladık…”
“Senin için kararlı ve inatçı demiştim. Okurlarım neden öyle dediğimi anlamışlardır. Sevgili Hakan, seni en fazla ne yoruyor…”
“ Bakın, açılış zamanında kendimi tanıtma süreci beni yordu… Pandemi sürecinde, kapanma ve belirsizlikler beni yordu… Ama bu iki yorgunluğumu da aştım. Şimdi aşamadığım tek yorgunluk haksız rekabet…”
KAÇAK ÇALIŞANA ÖDÜL DÜRÜST ÇALIŞANA CEZA…
“Haksız rekabet mi? O ne demek?”
“Tabi haksız rekabet…
Ne demek anlatayım. Ben burada iş yeri kiralamışım. Geçerli bütün kanunlara göre kaydım var. Zaten ruhsat alamadan bu iş yerini açmak mümkün değil. Vergimi SSK’mı ödüyorum. Ama bakıyorum akşam bir seyyar araba benin yaptığım işi yapıyor. Gıda maddesi satıyoruz Ben her zaman denetleniyorum. İyi ki de denetleniyorum. Benim suçum her şeyin yasal olması mı? Halkın sağlığını ilgilendiren Esnaflığın bütün sorumluluk ve mükellefiyeti bende, her türlü serbestlik ve başıboşluk onda… Zarar bende kazanç onda… “
“Haklısın şikâyet etmediniz mi?”
“Kaç kere ettim kaç. Hatta müracaatımın takipçisi bile oldum. Zabıta geliyor, seyyar başka yere gidiyor. Zabıta gidince eski tas eski hamam. Zabıtanın bu yer değiştirmenin farkında olmadığına inanmıyorum. Ama yetkililerden biraz itina istiyorum. Kendilerine güvenmezsem kime güveneceğim? Ama kararlıyım, kaçak iş yapmayacağım…”
“Yani, isteğin?”
“Kendi şahsıma bir ayrıcalık istemiyorum. Haksızlığın giderilmesinden başka bir isteğim yok.
Hakan Özkan’ın anlattığı bu sorun maalesef birçok sektörde var. Esnafın ödediği vergi ile maaşını alanlar, kaçak çalışmaları önlemek zorundadır. Aksi takdirde bu haksızlığın ortağı sayılırlar. Esnaf hem mükellef olarak ekmeğinden kesiyor hem de kaçak çalışanlar bu ekmeği gasp ediyor. Kaçak çalışanlara yaranmak adına, dürüst çalışanları cezalandırmaya kimsenin hakkı yoktur.
Hakan Özken’ın ifadelerinden anlıyoruz ki, kaçak çalışanlara ödül, yasal çalışanlara ceza veriliyor.
Buradan ilgili kurumları, görevlerini tam anlamıyla yapıp, adaleti tesis etmeye davet ediyorum.
Hakan Özkan bir konuya daha değindi.
“Yeri gelmişken kurulan semt pazarları hakkında da bir şeyler söylemek istiyorum…”
“Semt Pazarları mı? Buyur Hakan Özkan söz sende…”
“Bak Sedat Abi, hemen tanı başımda market var. Öte tarafta bakkal, daha ileride manav var… Bunların hepsi mükellef. İşyeri kirası ödüyor, işçi çalıştırıyor hem SSK’na hem, vergi dairesine hem de belediyeye para ödüyorlar. Hadi bağlı olduğumuz odaları saymıyorum. Pazarlar, baharat, tatlı malzemeleri, her türlü bakliyat ve yaş sebze ve meyve satıyorlar. Kayıt. Kayıt yok. Varsa da cüzi bir miktar. Peki bu esnaflara yazık değil mi?”
Öyle diyor Hakan Özkan biz de kendisinin bu görüşünü sizlere aktarıyoruz.
Hakan Özkan’ın şahsında emeğine yalan, hile, haram katmadan çoluğunu çocuğunu geçindiren kahramanlara selam olsun!
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.