Güvenli Gıdanın Güvencesi
7 Haziran "Dünya Gıda Gününü" kutladık, kutluyoruz.
Bunu niçin kutluyoruz? Acaba gerçekleri bilen,farkında olan var mı?
Birleşmiş Milletler Örgütü (BM) 24 Aralık 2018’de almış olduğu karar ile 7 Haziran 2019 tarihini Dünya Gıda Güvenliği Günü olarak ilan etmiştir.
KUTLAMAYA KARŞIYIM
Her yıl 7 Haziranda da kutlanmaktadır. Bence bu bir kutlama günü değildir ve olmamalıdır. Bu bir, gıdanın canlılar için önemini hatırlatma yapılanları ortaya dökme ve dikkatleri çekme günüdür.
Neden böyle bir gün ilan edildi?
İsterseniz konuyu biraz açalım:Tüm canlılar yaşamak ve yaşam faaliyetlerini yerine getirmek için enerjiye ihtiyacı vardır. İşte bu enerjiyi yediklerinden ve içtiklerinden alırlar. Her yiyeceğin ve içeceğin kendine özgü bir özelliği vardır. Bu özellikler içlerinde barındıkları protein, yağ, vitaminlerden ve diğer kimyasal maddelerden ve de metabolizmalarından kaynaklanır.
Yiyecek ve içeceklerimiz ne kadar doğal bir ortamda bulunur ve yetişirse bunlarda o kadar her yönüyle kendilerine özgü bir hale gelir.
SORUN DOĞAL OLMAMAKLA BAŞLAR
Canlılarında hücre, doku ve organlarının gelişmesi için arzuladığı bu tür maddelere ihtiyacı vardır. Yaşamaları içinde tüm olaylarında bu tür maddeler kullanırlar. Hatta özellikle mide ve bağırsaklarında bulunan bakterilerin görevlerini iyi ve tam yapabilmesi için bu maddelerden arzuladıkları vardır. Bu olayların hepsinin en iyi şekilde gerçekleşmesi için doğal olmaları gerekmektedir. Sorun doğal olmadıklarında başlar. Eğer onların gereksinimleri istedikleri şekilde ve miktarda karşılanmazsa normal gelişme,yaşama ve yaşamlarını sürdüremezler.
Sıhhat ve sıhhatsizliğin ortaya çıkış nedeni de budur.
Endüstriyel tarıma gelene kadar durum gayet normaldi ve her şey bu yazdıklarım gibiydi. Politikalar doğal tarımı daha geliştirmek yerine endüstriyel tarımı ön görünce kullanılan kimyasal gübreler ve ilaçlar her şeyi değiştirmeye başladı.
KÖY İLE BİRLİKTE DOĞALLIK YOK EDİLDİ
Birde üstüne genetiklerini değiştirmeye başladıklarında durum canlılar için daha felaket oldu. Dünyaları değişti. Büyük işletmeler oluşturup köyleri ve köy ürünlerini yok ettiler. Köy diye bir şey bırakmadılar. Hepsi göç etti. Göç edince de yöresel ürün ve köy emeği, köy ürünü diye bir şey kalmadı. Fiyatları kendileri ayarlayıp dünyada bir ithalat ve ihracat trafiği oluşturdular. Güçlüler güçsüzleri gıda konusunda ele geçirmek amacı ile Ülkelerde bu akıma uyup hangisi nerde ucuzsa oradan alıp hangisi para ediyorsa yetiştirip ihraç ettiler. Sonuçta ülkeler birbirlerine yiyecek ve içecek yönünden bağımlı hale geldi. Yapılan araştırmalar bu hormonlu,kimyasal gübre ve ilaçlı hatta genetikleri değiştirilmiş ürünlerden yiyenlerin hastalıklarının yüzde yüze yakınının yanlış yiyip içmeden kaynaklandığı ileri sürüldü. Bu görüş dünyaya yayılmaya başladı.
Canlılar yediklerini içtiklerini sorgulamaya başladılar. Anladılar ki söylenenlerde büyük bir gerçek payı var. Tekrar doğal yiyeceklere dönmeye çalıştılar ve halada çalışıyorlar. Adına "yöresel ürün" dediler, "organik tarım" dediler,"biyolojik tarım" dediler...
BAŞARMAK ZORUNDALAR
İşte bu gelişimi bir kesim yanlış buldukları ve canlılara zararlı olduğu için "Gıda Güvenliğini" ilan ettiler. Dünyada bu konuda çok hızlı bir geri dönüş var. Teknolojiyle değil doğa ile beraber yiyecek ve içeceğin güvencesi peşindeler.
Başarırlar mı? Başarmak zorundalar.
Peki nasıl?
*Önce bu konuda her kesime durumu anlatarak...
*Yetkililerin yetkisini kullanarak...
*Anne babaların önce kendilerinin sonra evlatlarının bu konularda öğretim ve uygulamasını sağlayarak.
*Organik,biyolojik tarım veya biyodinamik tarım yapmayı teşvik edip destekleyerek.
*Köyleri eski yöresel ürünleri yetiştirecek hale dönüştürerek.
YEMEK İÇİN DEĞİL; YAŞAMAK İÇİN YEMEK
Bütün bu gerçekler bir yana son aylarda yaşadığımız güvenli ve güvenceli gıda durumunu bir hatırlayalım:Ülkelerarası ve iller arası ulaşım kapandı. Yiyecek ve içecek sıkıntısı yaşandı. Fiyatlar artı. Doğallık bir tarafa bırakılıp yeter ki bulalım ve alabilelim dendi. Ne oldu yine biz tehlikedeyiz.
NASIL YAPMALI?
O halde;
*Yöresel ürünlerimize ağırlık vermek, *Kendi yağımızla kavrulmak, *Güvenimizi kazanmış bir yerden alış veriş yapmak, *Pahalı olsa da doğal ürünlerden az alıp az yemek, *Dolaplarda fazla tutmamak, *Ölesiye pişirmek yerine çiyleyebileceğimiz kadar pişirmek, *Sağlığımıza ve durumumuza göre pişirip yemek, *Doktora ilaca vereceğimiz yere doğal ürünlere vermek, *Mevsiminde ve zamanında yiyip içmek, *İyi pişirmek, *İyi bir yerde ve kişiyle yiyip içmek, *Ağzımızda iyi çiğnemek ve ihtiyacımız kadarını yemek *Yediklerimiz ve içtiklerimizin bizi ne hale getirdiğini takip etmek...
Kısacası yemek için değil, yaşamak için yemek.
Afiyet olsun.
Prof. Dr. Atabay Düzenli
Doğa ve Yaşam Bilimci
atabayduzenli@gmail.com