Hacı Hüseyin Kılınç

Hacı Hüseyin Kılınç

Avukat

Günah ve İtiraf

A+A-

Günahtan kurtulmak, ancak itiraf ile mümkündür. Hıristiyanlık günah çıkarmayı kabul ederek bu dine mensup olanlara bir hakikat yükümlülüğü dayatmıştı. Her Hıristiyan kim olduğunu ve kendisinde ne olup bittiğini bilmekle yükümlüdür. Ayrıca bunları başkasıyla paylaşmak ve kendine karşı da tanıklık yapmak zorundadır. İnancın kapısından içeri giriş hakikati dile getirmekle ve ruhsal arınma ile mümkündür. Dikkat edilirse burada Hıristiyan müminin karşısına iki günah çıkarma biçimi çıkmaktadır. Bu biçimler birbirleri ile yakından ilgilidirler. İlki hakikati dile getirmektir. Bu günah olduğu düşünülen fiilleri itiraf etmekle mümkündür. Diğerinde kendini keşfetmek isterse inancın ışığıyla aydınlanması ve ruhen arınması gereklidir. Bu iki biçim deneyimle sıkı sıkıya bağlantılıdır. Günah çıkarma ile ilgili bu deneyimler oldukça geç bir tarihte oluştu. İlk zamanlarda günah çıkarma belli bir eylemi gerektirmiyordu. Bir statü olarak anlaşılıyordu. Ağır günah işleyen birisi birçok seremoni ve ibadetten dışlanırdı, fakat bu statü sayesinde dinden çıkarılmaz ve yeniden dönebilirdi. Bu statüye sahip biri bazı yükümlülükleri de üstlenmekle mükellefti: oruç ve giyim yükümlülükleri ve cinsel perhiz gibi. Foucault'nun dediği gibi ' günah çıkarma günahla ilgili bir eylem değildir; bir statü, varoluşta olan genel bir statüdür. '

Şimdi burada günahın teolojisine yeniden dönelim. Ancak bu teolojik açıklama sayesinde statünün ne olduğunu anlayabiliriz. Hıristiyanlık bir sevgi dini olarak anlatılır. Yeni Ahit'te Tanrı'nın cömertliğinden, iyiliğinden ve gücünden söz edilir. Tanrı'nın bu nitelikleri ile yarattıkları arasında bir kırılma meydana gelmiştir. Buna düşüşte denilir biz statü kaybı diyelim. Cennete gönderilen ilk çift Adem ile Havva'ya özgür irade dahil her şey verilmişti. Ancak bunların verilmesi sebepsiz değildi; verilen nimetler karşılığında bir sınava tutuluyorlardı. İnsanoğlu yasağı çiğneyerek sınavda başarısız oldu. Adem ile Havva'nın bu eylemi değişik okumaları doğurmuştur. İnancın içinden yapılan okuma onların gurura kapıldıklarını ve bu nedenle yasağı çiğnediklerini söyler. Seküler okumalar yasanın ihlalini otonom birey olmakla açıklar. Bu hikaye Hıristiyan teolojisinin kurucu mitlerinden biridir. Günahın ilk kaynağı yasayı ihlaldir. Bu ihlalin cezası olarak cennetten kovulmuş ve yeryüzüne sürülmüşlerdir. Buradaki hayatları artık acı ve ıstırap içerisinde geçecektir. Bu öyküye göre insanoğlu Tanrı'nın suretinden yaratılmakla birlikte itaat edip etmemek konusunda özgürdür. Statüsündeki düşüklük sayesinde günah işleme kapasitesine sahip bir varlıktır. Tövbe ve hidayet onu yeniden Tanrı ile uzlaştırabilir. Günah onu eğer Tanrı'dan uzaklaştırıyor ise pişmanlık ve tövbe ile kendini affettirebilir.      

İlk günah böyle işlenmiştir. Buna asli günah diyelim. Museviliğe göre ilk günahın kefaretinin ödenmesi için Tanrı tarafından çeşitli müdahaleler yapılmıştır. Bu müdahaleler hep başarısız olmuştur. İlk günah ile yaşayan insanoğlu sapkınlıktan kurtulamamıştır. Ne gönderilen peygamberlere kulak vermiş ne de hikmet ehlini dinlemiştir. Eski Ahit bir çeşit tarih kitabı olarak bu hikayelerle doludur. Bu hikayelerde kavimler helak edilip yeniden canlandırılır, ama insanoğlu bir türlü ıslah olmaz. Tanrı ile insanoğlu arasındaki ilişki bir tür çevrime sahiptir. Peygamberlere bir süre kulak veren insanoğlu tekrar doğrudan uzaklaşır. Başına gelen felaketlerin anlamını idrakten yoksundur. 

Tanrı insanoğlunu yeniden doğruya davet etmek için kendinden bir parçayı oğlunu gönderir. Oğul İsa'nın kendisidir. Bakire Meryem'den dünyaya gelmiştir, fakat tanrı ile aynı cevhere sahiptir. Hıristiyan teolojisine göre oğul insanoğlunun tüm günahlarını üstlenmesi için gönderilmiştir. İsa insanoğlunu babanın yani Tanrı'nın sevgisini kazanmaya davet için gelmiştir. Baba esirgeyicidir, bağışlayıcıdır, affedicidir. Tanrı ile insanoğlu arasındaki ilişki İsa'da baba ile oğul arasındaki metaforla anlatılır. Tanrı bir ebeveyn gibi sevgi ile doludur. Ancak kızdığı zaman yasanın dili ile konuşmaya başlar. Yasayı ihlalin karşılığı ise cezadır. 

İnsanoğlu oğulun bile kıymetini bilemedi. Ona en büyük zulümleri yaptı. O ise sesini bile çıkarmadı. Çünkü babanın onu tüm günahları üstlenmesi için gönderdiğini biliyordu. İlk günah yasak meyveye el sürmekle gerçekleşmişti. Ebedi günah ise oğulun çarmıha gerilmesiyle işlendi. İnsanoğlunun sırtına şimdi ebedi günahın sorumluluğu yüklenmişti. Tarihsel İsa'nın olup biten hiçbir şeyden haberi yoktu. O döneminde ortaya çıkan binlerce peygamber adayından biriydi. Bir marangozun oğlu olduğu söylenirdi. Celile bölgesinde doğmuş ve vaftizci Yahya ile karşılaşıncaya kadar da keramet sahibi biri olduğuna inanmıyordu. Çekirge ve yaban balı yiyerek yaşamını sürdüren Yahya yanına gelenleri su ile vaftiz edip günahlarından arındırıyordu. Kendinin beklenen kişi değil sadece bir haberci olduğunu söylüyordu. Musevi eskatolojisine göre beklenen Mesih kendisi değildi. Yahya Herodes'in ahlaksızlığını yüzüne haykırınca kapatıldığı zindanda boğdurularak katledildi. Yahya'dan etkilen İsa beklenen Mesih'in kendisi olduğunu söylemeye başladı. Etrafına en yoksulları topladı. 

Yahya İsa'ya Mesih olma fikrini aşıladı ise onu teslisin bir parçası yapan da Pavlus oldu. Teolojinin ilk temellerini o attı. Yerel bir inanışı evrenselleştiren oydu. Bilinen dünyanın büyük bölümünü dolaşarak ve gidemediği yerlere mektupla ulaşarak, cemaatler kurarak ilk inanç topluluklarını o kurdu. Pavlus olmasaydı İsa belki de bildiğimiz İsa olmayacaktı. Havarilerin kıskançlığının aşılmasını da o sağladı. Çünkü havariler oğulun Musevi olarak kalmasında ısrarcıydılar. Helenistik düşüncelerinde etkisiyle İsa bambaşka bir şeye dönüştü. Tarihsel İsa teolojinin oğlu haline gelmişti. İlk topluluklar Romalılar tarafından takip edildiler, yoğun baskılara uğradılar. Komünal yaşantıları ve mesiyanik çağrılarının Roma düzeni ile bağdaşması mümkün değildi. Hem yoksuldular hem de eşitlikçiydiler. Tam bir topluluk ruhuna sahiptiler. Her şeylerini bölüşüyor her zorluğa katlanıyorlardı. Varlıklarını idame ettirmek için ikinci yüzyılın sonlarına doğru manastırlara çekilmeye başladılar. Bu sistemin doğuşu ile itirafın ilk biçimleri ortaya çıkmaya başladı.

Önceki ve Sonraki Yazılar