Gülünecek bir şey yok! İllegal Hayatlar: Meclis! maalesef ki ‘bizim hikâyemiz!’
‘Hayat mı sinemayı, sinema mı hayatı taklit eder?’ sorusu, maalesef ki cevabı tek ve net olmayan bir paradokstur. Bazen hayat sinemayı bazen sinema hayatı taklit/takip eder. Bazen de her ikisi öyle bir birbirine girer ki hangisi gerçek hangisi kurgu ayırt etmek zorlaşır.
YouTuber ve oyuncu Mahsun Karaca’nın Adana merkezli gerçek bir gazete haberinden yola çıkarak yazdığı hikâye 2023’de ‘İllegal Hayatlar’ isimli sinema filmine dönüştü. Belli ki ilk film tutunca bu kez Kasım 2024’de ‘İllegal Hayatlar: Meclis’gösterime girdi.
Mahsun Karaca’nın ilk ‘İllegal Hayatlar’ filminin hikâyesi, sinemadan önce gazete ve televizyonlarda, “İşte bu olay da Adana’da oldu!” vurgusuyla Türkiye’nin gündemine getirilen ‘uyanık bir girişimcinin’ –şeytanın bile aklına gelmeyecek(!)– teşebbüsüydü.
Hikâye malum, binasında belli ki güven içerisinde kumar oynatabilmek için ‘Güven Partisi’ isimli bir siyasi parti kuran müteşebbisler mekânları kırk yedi (rakamla: 47) kez polis tarafından basılınca tabela değişikliğine gidip, bu kez de, ‘Milliyetçi İrade Yükseliş Partisi’ni kurmuş ‘yola devam’ etmişlerdi. Gel gör ki polis Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na verilen tüzüğünde amacını, ‘ülkenin birlik ve bütünlüğünü sağlamak’ olarak açıklayan bu siyasi partiyi de binasında kumar oynattığı için basıp yakaladıklarını adliyeye sevk etti.
ADANA’NIN HİKÂYESİ ADANALI YOUTUBER’İN İLK FİLMİ OLDU
Aralık 2014’de, ‘Kumarhane işletmek için parti kurdular’ başlığıyla verilen bu haber bizzat olayların yaşandığı Adana’da Adanalı bir YouTuber’in ilk sinema filmine kaynaklık etti. Önce ilk filme dairbirkaç detay vereyim.
Bir flashforward ile açılır ilk sahne. (Ki bu sinemasal literatürde, ‘ileri gidişli zaman atlaması’ diye dilimize çevirebileceğimiz bir senaryo/çekim tekniğidir. Flashback’in (hızlı geri dönüş) tam zıddıdır yani.)
‘Berlin 2033’ yazısıyla açılır perde. Mahsun Başkan olduğunu az sonra öğreneceğimiz ‘kahramanımız’ telefondaki adamına son talimatlarını vermektedir; “Bak burası Türkiye değil. Yakalanırsak affetmezler biliyorsun…”
Konuk oyuncu kontenjanından televizyon sunucusu Ali İhsan Varol, “Mahsun bey kumarbazlığa nasıl başladınız?” sorusuyla orta açar ve ilk cevapla birlikte hikâye akar; “Kumarbaz mı? Ben kumarbaz değilim. Hayatımda kumar oynamadım ben.” “Peki, nasıl girdiniz bu işlere?” sorusunun cevabıyla birlikte bu kez flashback (bunu bir üst paragrafta izah ettim hızlı geçiyorum) yaşarız.
Kahramanımız, “Babam Adana’nın en hızlı kumarhanecisiydi bir zamanlar…” derken beraber perdeye ‘Adana – 2002’ yazısı belirir ve olaylar hızla gelişir.
Film kısaca Türkiye’de resmi olarak yasak olan kumarhane işletmeciliğinin illegal olarak fiilen nasıl yapılabildiğinin gösterilmesinden ibaret. Filmde gerçek hayattaki isimlerini kullanan oyuncuları ‘hikâye gereği’ önce klasik metodlarını denerken yaşadıkları ‘talihsizlikleri’ izleriz.
‘Anadolu Parsı Sevenler Derneği’ tabelası ardından işlettikleri ‘işyeri’ polis baskını yedikten sonra yeni bir formül ararken akıllarına gelir aslında ‘siyasi parti’ kılıfı. İşte tam bu noktada Kasım 2024’de ilk filmin devamı niteliğinde çekilen (İllegal Hayatlar: Meclis) ve kısa adı LMKP olan ‘Liberal MuhafazakârKomünist Parti’nin isminin bulunması ve gerçek hayata yapılan göndermeleri izleriz birbiri ardına. Mesela siyasi partinin sloganları ve programı hayli manidardır; “Biz de çalacağız ama ihtiyacımız kadar çalacağız, rüşveti resmiyete döküp vergisini alacağız…”
Kumarhaneye kılıf olsun diye kurdukları ‘tabela partisi’ halktan büyük teveccüh görünce bu kez kendi kendilerini ‘itibarsızlaştırmak’ için yeni bir safhaya geçerler. Bu da tutmaz. ‘Mahsun Başkan’ ekibinden birinin kendi sorduğu soruya cevap verirken ki ‘yüksek üslubunu’ eleştirirken, “Ana akım medyadan kovulunca iyice ateşlenmiş muhalif gazeteciler gibi konuşuyorsun” diyerek bir yandan yardımcısınıuyarır diğer yandan ‘sosyal bir gerçeğe’ parmak basar elbette ‘film icabı!’
‘Büyük Ankara Mitingi’nde meydandaki kalabalığa, “Bu güzel Ankara’mıza bir Transformes Park yakışmaz mı?’ diyerek tartışmaları hala süren Melih Gökçek’in dinazor parklarına gönderme de var filmde. Bir teşkilat toplantısında Genel Başkan ‘Mahsun’ idealist gördüğü bir partili genci işaret ederek yardımcısına talimat veriyor, “Bu çocuk çok dürüst birine benziyor. İlk fırsatta partiden ihraç edelim. Başımıza iş açmasın.”
Neyse filmdeki tüm ‘siyasi göndermeleri’ burada teker teker sıralayacak değilim. Hem onlar ‘film icabı’ yaptık diye yırtarken ben ‘ama filmden alıntı yaptım’ desem bile kurtaramayabilirim yakamı belli mahfillerden. Hızla geçiyorum.
İlk film hikâyenin başladığı gerçek mekân olması hasebiyle de Adana’da çekildi elbette. Bu anlamda film boyunca Adana’nın cadde ve sokaklarında geziyor, baraj gölü kıyısının ‘tablo gibi’ görüntüsüyle yaşadığınız şehre bu kez perdeden bir kez daha aşık oluyorsunuz. (En azından bende böyle bir his uyandı sizi bilemem.)
Evet, ama ya oyunculuk? İşte burada biraz uzaklaşacağım romantik üslubumdan. Filmde başrolü paylaşan üçlünün (Mahsun Karaca, Şahin Sarsu ve Mehmet Kahraman) dışındaki ‘yardımcı oyuncuların’ hiçbirisi sanırım bu işin profesyoneli değil. Ve bu durum her sahnede o kadar çok sırıtıyor ki. Bir süre sonra hikâyeden kopup, başarısız yardımcı oyuncuların rol kesmelerine takılıp kalıyorsunuz. İlk filmde ‘konuk oyuncu’ kontenjanından birkaç replikle bile olsa perdede görünen profesyoneller tüm filmi kurtarmaya yetmiyor elbette artistlik açıdan.
Senaryo ve Yönetmen olarak Cenk Çelik’in imzasını taşıyan İllegal Hayatlar Ocak 2023’de gösterime girdi. 1 saat 44 dakikalık komedi 677 bin 306 seyircive 45 milyon 971 bin 641 liralık hasılatla yılın en çok gişe yapan 11’inci filmi oldu. Kovid–19 KoronavirüsPandemisinden ve o dönemin ‘kısıtlayıcı’ alışkanlıklarından çıkmayı başarabilenlerin sayısının hayli az olduğu göz önüne alınabilirse yapımcılarının yüzünü güldürdü ilk film.
VE İLLEGAL HAYATLAR: MECLİS
İllegal Hayatlar: Meclis’te senaryoda bu kez Yönetmen Cenk Çelik ile birlikte Samih Berk Yılmaz’ın da imzası vardı. Mahsun Karaca ve arkadaşlarının ikinci filmini ilkine kıyasla daha profesyonel buldum. Gerek çekimler gerekse oyunculuklar daha bir olgunlaşmış gibiydi. Hele de kıdemli siyasetçi Mustafa Sarıgül’e filmde bizzat kendisini oynatmak fikri iyi bir proje. Filmin gösterimiyle eş zamanlı olarak ‘gerçek dünyada’ patlayan, ‘kaset skandalının’ filmin izlenmesine ne gibi bir etkisi olacak onu gösterim takvimi sona erdikten sonra öğreneceğiz. Neyse.
İlk filmin hikâye örgüsü çatılırken birkaç yan öykü ile desteklenmişti asıl mesele. Kahramanlarımızın kimliklerini öğrenme sürecinde ‘nereden nereye geldiklerini’ bu şekilde ve hayli eğlenerek takip edebilmiştik.
İkinci film tek bir öykü üzerinden ilerliyor 1 saat 55 dakika boyunca. Tempoyu hızlandıracak yahut gerilimi (ki pek bir gerilim göremedim filmde) düşürmeye yarayacak yan öyküler olmaması ikinci filmin en büyük handikaplarından birisi. ‘Birisi derken kaç handikabı daha var?’ diye sorduğunuzu duyar gibiyim.
Filmin yıldız ismi elbette ki önce Mahsun Karaca ardından ayrılmaz üçlünün diğer iki parçası Şahin Sarsu ve Mehmet Kahraman. Peki, bu üç erkeğe hikâyenin sürdürülebilirliği açısından yıldız bir kadın oyuncu ya da bilemedin seksapalitesi yüksek noname/isimsiz bir kadın oyuncu eklemlenemezmiydi? Belki bu eleştirimde benim şahsi olarak, ‘erkek kalabalıklarından/kabalıklarından’ pek hoşlanmamamın etkisi vardır. Bilemiyorum. Neyse.
İlk filme doğal mekân/plato olan Adana’dan tek bir kare bile göremiyoruz ikinci filmde. Bir devam filminde en azından ‘geçmişe selam verme’ adına şehri göstermek şık olurdu. İllegal Hayatlar: Meclis’te ‘Adana’yı yalnızca birkaç ilgisiz diyalogda işitiyor ve ‘koalisyon görüşmelerine’ gidilirken ev sahibi parti liderlerine takdim edilen şeffaf poşet içindeki yöresel halka tatlıyı (şehirde niyeyse kerhane tatlısı diye anılıyor!) görebiliyoruz!
Kıdemli bir sinema izleyicisi ve ‘çiçeği burnunda’ bir film eleştirmeni olarak ilk büyük iddiamı ortaya koyuyorum: İllegal Hayatlar’ın devamı gelecek. Hadi devam filminin ‘başkanlık sarayında’ geçme ihtimali olduğunu da not düşeyim de gerçekleştiğinde göğsümü gere gere ‘ben söylemiştim’ deme hakkım olsun.